Çok kısa sürede, ‘medeniyetlerin beşiği Akdeniz’de 1100 ‘mülteci’nin umutları da hayatları da suda yok oldu.
Kadın, erkek, çocuk, siyah, beyaz, bir kısmı Hıristiyan, çoğu Müslüman’dı.
İç savaşlardan, açlıktan, katliamlardan, etnik nefretten kaçıyorlardı.
Çıkış yoktu, kaçış yoktu!
(…)
Daha yeni kaybettiğimiz, ‘sağır ve dilsiz bir kültürün ortasında sesi olmayanların sesinin ortaya çıkmasına yardımcı’ olanlardan Eduardo Galeano demişti ki:
“Kitlesel sefalet, dünya nüfusunun yüzde 6’sının bütün dünyanın ürettiği zenginliğin yarısını dokunulmazlıkla tüketmesi için yoksul ülkelerin ödediği bedelin adı… Egemen sınıflar ve ülkeler baskı mekanizmasına başvuruyor çünkü her gün daha çok toplama kampına benzeyen bir sosyal sistem başka hangi yollarla değişmeden sürebilirdi ki zaten?
Büyüyen lanetliler ordusunu elektrikli teller olmadan nasıl çizginin dışında tutabilirler?”
Akdeniz’de kitlesel sefaletin son limanı kitlesel boğulma, yoksulların seri ve sefil Titanik’i de o elektrikli telin şahikası işte!