Türkiye’nin TL’ye konvertibilite kazandırmak ve sermaye girişlerinin önünü açmak için, devrim niteliğinde kambiyo rejimini serbestleştirmesinin üzerinden 27 yıl geçti. Bu, Türkiye artık ekonomi politikalarında; küresel kapitalizmin oyun sahasında, o ekonomik ilişkilerin ve mekanizmaların kuralları ile oynayacaktı.
İşte bu oyun kuralları içinde dışa açılma başladı. Bir yandan sermaye girişi oluyor, diğer yanda bu girişlerin katkısıyla yüksek büyüme oranlarına ulaşabiliyorduk. O oyun kuralları içinde hukukun üstünlüğü, demokratik değerler, hesap verme, işleyen bir basın ve ifade özgürlüğü gibi unsurlar vardı.
Türkiye bu oyun kurallarından uzaklaştıkça ekonomik alanda da bunun yansımalarıyla karşılaşıyor. İşte döviz kuru hareketleri de bunun işareti. 27 yılda eriştiği ekonomik olgunluk, küresel kapitalizm mekanizması ile ilişkiler, sermaye ve borç seviyesi itibariyle; bu değerlerden uzaklaşmayı kaldıramıyor.
Güçler ayrılığından, çoğulculuktan, hukukun üstünlüğünden, demokratik haklardan uzaklaşma sermaye hareketleri kanalıyla ekonomiye yansıyor. Bunun nişanesi de döviz kurunda durmak bilmeyen yükselme.
Yılbaşından bu yana yani 7 iş günündeki döviz kuru artışı yüzde 8’e yaklaştı. Bu artışın öncesinde de kabaca üç ayda yüzde 20’lik bir artışı da geride bırakmıştık. Hiç kimse arkasında ‘gizli güç’, ‘sabotaj’, ‘operasyon’ aramasın.
Dış dünyaya açık, sermaye hareketleri serbest olan ve önündeki bir yılda en az 200 milyar dolarlık dövize ihtiyacı olan bir ülkede, çoğulcu ve uzlaşmacı olmayan bir biçimde anayasa değişikliği girişimi döviz kurunu yukarı iter.