BERXWEDAN YARUK
27 senedir aynı terane. Kitabını okumuş olmasına rağmen filmini izlerken hâlâ merakla farklı bir son bekleyen ergen seyirci gibiyiz şu ara. Sürpriz, yine insanlar öldü. Ne garip, yine barış olmadı.
Neticeyi geçtik, kelimelerin dahi dizilimi değişmedi. 1988-Turgut Özal, 1992-Süleyman Demirel, 1996- Tansu Çiller, 1997- Mesut Yılmaz, 1999- Bülent Ecevit ve bugün Recep Tayyip Erdoğan ortak yapımı ‘Bıçak kemiğe dayandı’ ölümle sunulur.
Bıçak bıktı, kemik bıktı ama devlet bıkmadı. Takılı kalmış plak gibi ‘tekleyen’ bu savaş kasedinin sonunda ise 40 bin ölünün sesi var. Hep aynı yöntemle farklı sonuçlar elde etmeye çalışan hükümetler çöplüğüne döndü ülke. Meclis’te fazladan 20 koltuk için 20 bin tabuta razı olanların adalet ve kalkınmadan bahsedebildiği Taziye Cumhuriyeti. Çözüm yöntemi olarak kendilerine oy vermeyen kentlerin elektriklerini kesiyorlar. İşte vizyon.
Daha kaç kişi ölecek?
Peki; tek başına iktidar olmanız için daha kaç kişinin ölmesi gerek?
Kürtler Meclis’e girmesin ama sokağa da çıkmasın. Seçilmişlerini tutuklayalım ama dağa da çıkmasınlar diyorsunuz. Ne yapsın Kürtler abilerine?
6 milyon HDP seçmeninin elektriklerinden sonra nelerini alacaksınız?
Kürt’ü terörist, Ermeni’yi hakaret sıfatı, Alevi’yi ezeli düşman görerek birlik ve beraberliği nasıl sağlayacaksınız?
Parti çıkarınız uğruna eğitip donattığınız çeteler bugün ülkeyi alenen tehdit ediyor. Hadi biz muhalifleri dert etmiyorsunuz da kendi seçmeninizi nasıl koruyacaksınız?
Velev ki iktidar oldunuz, ‘Saray‘ da sizde kaldı. Yarattığınız bu mezhep-millet kutuplaşmasından sonra çocuklar dahi nasıl birlikte yaşayacak?
İnsanların kafasına silah dayayıp ‘Türk’ün gücünü gösteren’ polis teşkilatına hâlâ emniyet ve güvenlik kuvveti mi diyeceğiz?
“Her şehit için bir HDP’li indirilmeli” diyen profesörler ülkesinin eğitim kurumlarını Nazi kamplarından ne ayıracak?
İktidar sözlüğü
Tüm bu sorulara verdiğiniz yanıtlarınız ve yaptıklarınızı ise biliyoruz. Hatta size #iktidarsözlüğü yapılması gerek ki tarihe doğru nakşedilsin suretiniz.
“Teröre beton dökeceğiz.” (Karakol yapımı için kirvesine beton ihalesi verdi)
“Şehadet şerbetini içtik.” (Şehadeti fakirler, şerbeti cemaati içti)
“Sabrımız kalmadı!” (Seçime kadar PKK’nin ateşkesini bile kabul etmedi)
“Evlatlarımızı kurban etmeye hazırız!” (Bedelli yaptılar, parasını da garibandan aldılar)
“Barışı huzuru refahı biz getireceğiz.” (Bomba patlar diye insanlar kalabalık yerlere gidemedi)
“Sandık iradesine herkes saygı duymak zorundadır.” (Seçimi kaybedince savaş başlattılar)
Niyetiniz demokrasi, eşitlik, barış ve insan hakları değil iktidarınızı sürdürmekse dahi yine yalnış yoldasınız. 5 bin köy yakıldıktan sonra gelip 2015 senesinde Dersim’de köy boşaltmak pek yaratıcı bir çözüm değil mesela. 17 bin faili meçhul cinayetten sonra kent ortasında genç öldürmekle de bitmedi bu halk sanki ?
90’larda Hizbul-kontra çeteleriyle denediğiniz iç savaş girişiminin neticesi ortada değil mi? Kapattığınız partilerin, tutukladığınız ve öldürdüğünüz siyasetçilerin geleneğinden gelenler bugün sizi koltuğunuzdan edecek kadar güçlendiyse nedir bu inkar-imha siyasetinde ısrar?
Bir yol kaldı geriye denemediğiniz: Diyalog. Yapmazsanız eğer yazının girişindeki tarihin çöplüğü kronolojisinde birer rakam ve isim olacaksınız. ‘Seçim’ sizin.