• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

Tarih ne ‘kahramanlık’lardan ne de ‘kara bir leke’den ibaret

21/03/2015 16:19

AYŞEGÜL UYGUR DOĞAN*

Çanakkale Savaşı’nın yıldönümü vesilesiyle ‘vatan-millet-bayrak’ teması çerçevesinde yeniden dillendirilen resmi tarih anlayışının karşısında onu sorgulayan alternatif bir tarih ya da daha somut bir ifadeyle mikro-tarih anlayışının tekrar gündeme geldiğine şahit olduk.

Reklam

Alternatif tarih: Kahramanlık öyküsü çıkarmak anlamsız

Fotoğraf: Reuters

Fotoğraf: Reuters

Malumumuz resmi tarih anlayışı, Çanakkale Savaşı’nın işgalci devletlere karşı verilen bir mücadelenin sonucu olarak ‘şanlı Türk Tarihi’nin önemli bir yapıtaşı olduğu savına dayanıyor. Onun karşısına çıkan alternatif tarih anlayışı ise, bu ‘kahramanlık‘ öyküsünün sözkonusu ‘zafer‘ pahasına Ermenilerin tehcire uğramasını ve Osmanlı Devleti’nin zaten emperyal hevesleri olan Almanya’nın yanında saf tutması sonucu ölüme götürdüğünü perdelemesi gibi argümanları öne sürüyor. Dolayısıyla, buradan bir ‘kahramanlık‘ öyküsü veya ’emperyalizme karşı bir mücadele’ çıkarmanın anlamsızlığı sonucuna varıyor.

Resmi tarihle örtüşen veriler önemsizleştiriliyor

Alternatif tarih yazımının, egemenlerin tarihini yazarken ezilen sınıf/kesimlerin gözden kaçırılan, yok sayılan tarihini gün ışığına çıkarmak adına çok önemli olduğunu teslim etmek gerek. Ancak Çanakkale Savaşı’nın yıldönümü vesilesiyle tekrar popülaritesini artıran bu tarih anlayışının sorunlu birkaç yönüne dikkat çekmekte fayda var.

Reklam

Öncelikle, bazen bu yöntemin sırf ‘resmi tarih’le örtüştüğü için başka verileri dışladığını ya da önemsizleştirdiğini görüyoruz. Misal, İttihat ve Terakki’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu Almanya yanında savaşa sokmadan evvel emperyalist devletlerin zaten Osmanlı’ya dair paylaşım planları olduğu, sömürgeci bu devletlerin zaten Çanakkale Savaşı öncesinde de Osmanlı İmparatorluğu’nu paylaşmak üzerine birtakım görüşmelerde bulunduğu gerçeği ve İtilaf Devletleri’nin sömürgeci geçmişlerindeki felaket doğuran icraatları bir nevi göz ardı ediliyor. Hal böyle olunca yapılan, verilerin ne söylediğine bakmaksızın sırf resmi tarihe ‘karşı’ olmak adına bazı gerçekliklerin inkarı/önemsizleştirilmesi oluyor.

Kendisini egemen güce referansla karşıtlık üzerinden kuruyor

Dolayısıyla, egemenlerin tarihini sorgulamayı hedefleyen bu tip mikro-tarih anlayışının en sorunlu noktasının, kendisini tam da ‘egemen güce’ referansla bir karşıtlık üzerinden adeta bir ‘ters-kimlik’ inşasıyla kurması olduğunu söyleyebiliriz.

Burada vurgulamaya çalıştığım şey, kazananların tarihini yazmak adına güçsüzlerin gizlenen/bastırılan tarihini önemsizleştirmek değil. Aksine, sessizlerin sesi olması ve güçsüzlerin de tarih sahnesinde temsil edilmesi adına mikro-tarihçiliğin çok önemli bir işlevi olduğunu kabul etmek gerek. Ancak,  sırf ‘egemen’ ulus-devletin kurucu unsurlarından biri olduğu için bir halkın emperyalizme karşı mücadelesinin önemsizleştirilemeyeceğini de vurgulamak lazım.

Resmi tarih anlayışı ne kadar sorunluysa…

Kısacası, tarih ne resmi tarihin vurguladığı gibi sadece ‘kahramanlık’lardan ne de onu eleştiren bazı kesimlerin vurguladığı gibi ‘kara bir leke’den ibaret.

Psikolojide otorite figürüne referansla tanımlanan ‘ters-kimlik’ bir kimlik bocalamasına işaret eder. Benzer şekilde, tarihi resmi tarihin tam karşısında durarak tanımlamak da toplumsal olarak benzer bir bocalamaya ve yabancılaşmaya sebep oluyor. Diğer bir ifadeyle, tarihi sadece zaferlerden ve başarılardan kurgulayan bir resmi tarih anlayışı ne kadar sorunluysa sadece‘otoriteye başkaldırma’ motivasyonuyla inşa edilen ‘ters tarih’ yazımı da o kadar sorunlu. Zira bu bizi toplum olarak bir kimlik krizine götürmekten başka bir işe yaramamakta.

Kanımca bu kimlik krizinden kurtulmanın yolu tarihimizi eksi ve artılarıyla bir bütün olarak kabullenmekten geçiyor.

* Yrd. Doç Dr., Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü/Haliç Üniversitesi

Filed Under: Analiz

SON HABERLER

1921 Anayasası’nın 100’üncü yılı kutlu olsun

Kurtuluş Savaşı sürerken, I. Meclis tarafından 20 Ocak 1921’de (eski takvimle 1337) bir anayasa, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (no.85) kabul edildi. Kuruluş halindeki devletin ilk anayasası.

Profesör uyardı: Salgın nedeniyle jinekolojik kanserlerde erken tanı azaldı

Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği Prof. Dr. Fuat Demirkıran salgın nedeniyle kadınların hastaneye gitmekten çekindiğini, bunun da kanserde erken tanı oranının düşmesine yol açtığını belirtti.

Virüse yakalanan 35 yaşındaki borsacı: Telefonu elime alamayacak haldeydim

Denizli’de, Covid-19’u 25 günlük zorlu sürecin ardından yenen Veli Bozkaya, hastalığı gençlerin daha hafif atlattığı algısının çok yanlış olduğuna dikkat çekerek telefonu eline alamayacak kadar şiddetli ağrıları olduğunu söyledi.

Meclis’te bugüne kadar 142 vekil Covid-19’a yakalandı

Meclis Başkanı Mustafa Şentop, bugüne kadar 142 milletvekilinin Covid-19’a yakalandığını bildirdi.

Araştırma: Orta yaşlarda kuruyemiş tüketmek demans riskini azaltıyor

Geniş çaplı bir araştırma, orta yaş ve sonrasında düzenli olarak kuruyemiş tüketmenin, ileri yaşlarda demans riskini azalattığını ortaya koydu.

Yeni Ortadoğu (2) – Eşme ve Erbil hattı: Kürtleri bölen ‘düzenleme’nin sonuna gelindi
Tatava yapma, omurgalı ol

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1178 gündür tutuklu

AGORA

1921 Anayasası’nın 100’üncü yılı kutlu olsun

Murat Sevinç

Türklüğü benimsemeyen Ermeni’ye de mi ‘Türk’ denecek!

Murat Sevinç

Yeniden AB ve reform: Gerçek(çi) olabilir mi?

İhsan Dağı

GÜNÜN 11’İ

Muharrem Sarıkaya: Yerli aşıda faz-2’nin şubatta başlaması hedefleniyor

Mustafa Balbay: Trump yönetimi sorunlu bir ‘Türk-Amerikan’ ilişkileri bıraktı

Barış Doster: NATO’nun Biden döneminde farklı davranacağını beklemek gerçekçi değil

İbrahim Kahveci: Uçmayı bırakın, kanadımız kırıldı resmen

Atılım Murat: Mevcut politikadan dönüş olursa, tuhaf kur seviyeleri tekrar konuşulur

Dilek Güngör: Restoran ve kafelerin açılması için formül bulunamaz mı?

İhsan Çaralan: Aşılama hiyerarşisi, sahadaki gerçekle bağdaşır görünmüyor

Mehmet Acet: Erken seçime en az ihtiyaç duyan parti AK Parti

Yılmaz Özdil: Almanya’yla kopma noktasına gelen ilişkilerimizi onarmak için fırsat

Abdulkadir Selvi: CHP’de, üç milletvekilinin İnce’nin kuracağı partiye geçeceği konuşuluyor

Esfender Korkmaz: Kârı sana, zararı millete

Çevrimiçi, yerçekimsiz Gogol

İstanbul Havalimanı’nda bir dakika sanat…

Üç ‘Rebecca’

Şakir Eczacıbaşı’nın fotoğraf sergisinden 10 ‘seçilmiş an’

Bilinmeyen bir cisim yaklaşıyor!

Telefonla konuşmak için 2 kilometre yürüyerek tepeye çıkıyorlar: Kurt saldırısı riskine karşı toplu halde gidiyorlar

Polis çiftlikten çalınan koyunları, dışkılarını takip ederek 10 kilometre uzakta buldu

Starbucks, çalışan tarafından bardağına çekik gözlü yüz çizilen müşterisine 100 bin lira tazminat ödeyecek

Sahibi tedavi gören köpek, beş gündür hastane kapısında bekliyor

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi