Bildiride İslami hakikatin “hiçbir mezhep ve meşreple sınırlandırılamaz” olduğunun belirtilmesi çok isabetli. Halbuki gelenekte İslami hakikat belirli mezheplerle, hatta meşreplerle sınırlandırılmış, bu yüzden Müslümanlar arasında çok kavgalar yaşanmıştır. Meselenin yine ‘hoşgörü’yle ilgili olduğu açıktır.
Bütün üst ve alt kimliklerin keskinleştiği çağımızda İslami söylemin, yumuşak, müjdeleyen, höşgörülü, anlayışlı bir dile sahip olmasına acil ihtiyaç vardır.
Diyanet camiası ‘ateşli vaazlar’dan sakınmalıdır.
Dinin siyasallaşmasının katılığa, kutuplaşmaya ve hatta çatışmalara yol açtığı bütün dinlerin tarihinde ve bütün dinlerin bugünlerinde görülmektedir.
Dinin siyasallaştırılması, o siyaseti benimsemeyen insanları nasıl etkiler?
Tunus’un âlim ve bilge İslamcı lideri Râşid el Gannuşi’nin açıkladığı “dinin ve siyasetin ayrılması” yönünde bir beyana, maalesef bildiride rastlamadım.