Adnan Oktar, kendisinin “mehdi, mesih” olduğuna inandırmıştı müritlerini. O dönemde “çalınmış çocuklar”ını kurtarmak için hayatlarını ortaya koyan, öz çocuklarının iftiralarına bile maruz kaldıkları halde “anne yüreği”yle evlatları için çırpınan anneleri unutamam.
Kim bilir kaç gencin hayatı karardı, kaç annenin yüreği hâlâ cayır cayır yanıyor. Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, acılı ailelerle çok ilgilendi; hukuk yollarını gösterdi; fakat mahkemelere müdahale edemezdi ki…
Gerçi Yargıtay zamanaşımı kararını bozacaktı ama demir tavında dövülememiş, iş işten geçmişti. 2013 yılında; yani soruşturmadan tam 13 yıl sonra Adnan Hoca 3 yıl hapis cezasıyla ‘yırttı’ ve faaliyetlerini arttırarak devam etti.
Görüyor musunuz, hukuk nasıl aciz kalmış? Çünkü AİHM içtihatlarında vurgulanan “etkin soruşturma” yapılmamıştı; şimdi yapılıyor. Asıl mesele gençlerimiz niye böyle odaklara, örgütlere, tarikatlara kapılıyorlar?
Üstelik eğitimli, varlıklı, aile şefkatine sahip gençler niye bunları reddedip bir tür gönüllü köleliği seçiyorlar?