MÜJDE YAZICI ERGİN
mujdeyazici@diken.com.tr
Gördüğü geyiği, mamutu, hayvan ayağını yaşam alanı olan mağara duvarına çizen insansılarla (humanoid); molotof kokteyli yerine bir demet çiçek atan, yüzünü bandanayla örtmüş gösterici çizen insan (Banksy) arasında aslında pek fark yok. İnsanoğlu duvarlara yazmayı, çizmeyi bir iletişim, kendini ortaya koyma aracı olarak yüzyıllardır kullanıyor.
Kamusal alanları, trenleri boyayan veya bulunduğu alanı güzelleştirme amacındaki birinin çıkar peşinde olması genelde beklenmez. Graffiti sanatı, dünyadaki en dürüst, en demokratik alt kültürlerden biri. Vandalizm ise başka bir yazının konusu.
Graffiti sanatında varolma hakkı herkese ait ve herhangi bir değeri yüceltmek söz konusu değil. Yüksek bir ticari bedelle bağdaştıralamadığı için de graffiti yapan kişiler ekseriyetle diğer sokak sanatçıları gibi hak ettikleri kabulu görmezler.
Banksy, 30 yıldır yaptığı stencillerle sokak sanatını genel kitlenin gözünde anlamlı bir seviyeye taşıdı. Dünyanın her yerinde belirli mesajlar içeren izlerini bırakırken, sınırların anlamsızlığını vurguladı. Varolma hakkının sadece rant ve kar ile özdeşleştirilmemesi gerektiğinin altını çizen Banksy, tüm dünyanın tanıdığı fakat kimsenin bilmediği, görmediği bir dehayı temsil ediyor. Banksy, tabiri caizse star statüsünde bir hayalet olmayı çoktan başardı!
Kim bu Banksy? Yıllardır konuşulduğu gibi Massive Attack’ten Robert Del Naja mı? Grafik tasarımcı Robert Gunningham mı? Ya da bir sanatçı kolektifi mi? Bilinmiyor.
Onun kim olduğunu kimse bilmese de üzerine “Bu saçmalığı satın aldığınıza inanamıyorum gerizekalılar” yazan çerçevelenmiş bir eseri yüz binlerce sterline satılabiliyor. Bütün bu yaşananlar her geçen gün Banksy’nin kendisini, eserlerinden daha da ilginç kılıyor.
Time dergisine göre dünyanın en ilham veren sanatçılardan biri olan Banksy, gündelik hayatın bir parçası gibi sunduğu sistem karşıtı eserlerinde açık mesajlar vererek düşünmeyi tetikliyor. Politik duyarlılığı ve insan haklarına yaklaşımıyla çocukluğundan bu yana olmak istediği Robin Hood’taki karakterlerden biri gibi.
‘İmha etme dürtüsü de yaratıcı bir dürtüdür’
Bazı sanat eleştirmenleri tarafından ‘basit’, ‘popülist’ ve sadece ‘bir tweet derinliğinde’ gibi yorumlansa da kimse sanatıyla karşılaşanların üzerinde yarattığı heyecanı yadsımıyor. Banksy her ne yaparsa yapsın müzayede evlerine taşınıp her geçen gün popüler oldukça sert eleştirilerin ve alkışların arasında kaldı.
Ve en son 6 Ekim’de, Londra’da bir müzayedede ‘Balonlu Kız’ (Girl With Balloon) adlı eseri 1 milyon sterline satıldıktan hemen sonra daha önce içine monte ettiği düzenek sayesinde parçalarına ayrıldı. Bu olayın, eserin değerini arttırmak için yapıldığı spekülasyonları dolaşmaya başladı ve tabii ki eserin değeri arttı.
Buraya kadar her şey beklendiği gibi gitti fakat sonrasında gerçekleşen olaylar çok daha fantastik bir hal aldı. Elindeki Banksy eserini parçalayan bir kişi Sothebys’i arayıp eserinin değerlenip değerlenmeyeceğini öğrenmek istedi. Onlarca kişi ellerindeki Banksy eserini parçalayacaklarını söyledi fakat Sothebys’in yanıtı olumsuz oldu.
Olaydan sonra ilk açıklamayı yapan Banksy kendini imha eden eseriyle ilgili Picasso’dan bir alıntı yaptı: “İmha etme dürtüsü de yaratıcı bir dürtüdür.”
Yabancı basında Sotheby’s gibi köklü bir müzayede evinin böyle bir olayı önceden bilmiyor olması mümkün değil şeklinde haberler dolaşmaya başladı. Sanat piyasasına ivme kazandıran bu aksiyonu sonrasında yeniden Banksy’nin sisteme karşı olup olmadığı konusu tartışılır hale geldi.
Eserlerinin müzayedeye çıkması artık tek başına kendi kararı olmasa da; kimisi Banksy imzasını müzayede evlerinde görmek istemediğini söylese de, kimisi ise bu olayla Banksy’nin hedonist sanat camiasına tokat attığını düşündü. ‘Balonlu Kız’ ismi satıştan sonra ‘Love is in the Bin’ (Aşk Çöpte) olarak değiştirildi.
‘Balonlu Kız’ ilk kez 2002 yılında Thames nehri kenarında görülmüştü. İngiltere’nin en sevilen sanat eseri seçilmişti.
Müzayede sonrası gelen sorular karşısında Sotheby’s müzayede evinin çağdaş sanat bölümü müdürü Alex Branczik de bir açıklama yapmak durumunda kaldı. Çerçeveye gizlenen düzeneği farkedememelerini Banksy’nin kendilerine “Çerçeve eserin ayrılmaz bir parçası” demesine bağladı.
Eser tam istediği gibi parçalanmadı
Banksy ise iki gün önce bir video yayınlayarak aslında eserin tam istediği gibi parçalanmadığını belirtti. Bir kaç farklı kişi tarafından müzayede anında çekilmiş görüntülerden kurgulanmış bir video paylaşan Banksy, videonun sonunda ön hazırlıklar sırasında eserin tamamının parçalandığını müzayede günü bir aksilik olduğunu belirtiyor.
Eserleri çoğunlukla belediye işçileri tarafından yok edilen, kartlara, kupalara, tişörtlere, insanlar üzerinde dövmelere dönüşen Banksy’nin sanatsal doğruculuğu her manada sorguya, tartışmaya açık fakat son hamlesinin yeni bir sanatsal performans biçimi yarattığı ortada. Bir sanat eserinin canlı canlı, izleyici önünde tamamlanması Banksy ile dünya sanat tarihine geçmiş oldu.
Graffiti esas gücünü müzayedelerden değil, illegal olmasından alır. Banksy ister eleştirilsin ister eleştirilmesin senelerdir ürettiği işlerde sistem karşıtı tavrından aslında birşey kaybetmedi. Graffitinin yasal olması gerektiği sadece Türkiye gibi ülkelerde yaygın bir inanç. Belediyelerle, kamu otoriteleriyle anlaşarak, onay ve izinle otoban kenarındaki duvarlara, park ve bahçelere boyanan duvar resminlerine gerçek manada graffiti denmesi zor.
Avrupa’daki yetkililer de graffiti sanatçılarıyla ortak çalışmalar yürüterek bu sanatın legal ilerlemesi için gayret gösterseler de belediyelerle çalışan bu graffiti sanatçıları resmi güçlerle ortaklık etmekle, sanatın ruhuna aykırı davranmakla suçlandılar. İnsanlar özgürdür ve graffiti de insanlara bu özgürlüklerini verir. Tıpkı Gezi sürecinde halkın isyanını duvarlara işlemesi gibi Banksy de yıllardır kendini gizleyerek ürettiği işlerinde dünyanın politik sürecini eserleriyle kayıt altına alıyor.