ELMAS TOPCU
@topcuelmas
1915’te Osmanlı devleti tarafından Ermenilere yapılanları resmen ‘soykırım’ olarak niteleyen ülkeler arasına Almanya da katıldı.
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, “Ermenilerin kaderi, kitlesel kıyım, etnik temizlik, tehcir ve evet, soykırımlar tarihine örnek teşkil etmektedir” dedi.
Bu bir Alman cumhurbaşkanı adına bir ilk. Dahası, Alman hükümetince aynı ifadeyi içerecek biçimde hazırlanan bir metnin de bugün federal mecliste okunup kabul edilmesi bekleniyor.
Daha önce de Papa, Avrupa Parlamentosu ve Avusturya meclisi ‘Ermeni soykırımı’ ifadesini kullanmış, son olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de üstüne basa ‘Ermeni soykırımı’ndan söz etmişti.
Ankara Avusturya’ya tepki olarak Viyana büyükelçisini geri çağırmıştı.
Aynı ifadede uzlaşıldı
1915’te başlayan süreçte Ermenilerin yaşadıkları için bugüne kadar ‘soykırım’ ifadesini kullanmaktan kaçınan Almanya’da 100’üncü yıldönümünde ne denileceği son haftalarda Türkiye’de olduğu kadar Almanya’da da yoğun tartışmalara neden oldu.
Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un, dün akşam, Berlin Katedrali’nde düzenlenen ‘Ermeni, Süryani ve Pontus Rumlarına Yönelik Soykırımı Anma’ başlıklı ekümenik törende yapacağı konuşmada soykırım kavramını kullanması halinde, bugün federal meclise gelecek tasarıda soykırım denmemesi diplomatik tutarsızlık olarak algılanacağı endişesiyle son günlerde cumhurbaşkanlığı ile başbakanlık arasında yoğun bir görüşme trafiği yaşandığı biliniyor, aynı formülasyonda uzlaştığı tahmin ediliyordu. Öyle de oldu.
Almanya’daki Katolik, Protestan ve Ortodoks kiliselerin başkanları başta olmak üzere Ermeni, Suriye ve Rum kiliselerinin de dini liderleriyle ortak düzenlenen dini törenin sonunda konuşan Gauck, federal hükümetin tasarısındaki ifadeyi kullandı.
Gauck: Gerçeklerden kimse korkmamalı
Gauck’un konuşmasından bazı bölümler şöyle:
“Kadınlar ve erkekler, çocuklar ve yaşlılar evlerinden alınarak, ölüm yürüyüşlerine gönderildi. Hiçbir koruma sağlanmadan, yiyecek ve içecek verilmeden çöllere bırakıldı, canlı canlı yakıldı, öldüresiye çalıştırıldı ve kurşuna dizildi.
Ermenilere yönelik, planlanarak ve hesaplıca yapılan bu canice eylem, tek bir sebepten onların başına geldi; Ermeni oldukları için. Benzeri acıyı Pontus Rumları ve Süryaniler de çekti.
Bugünkü bilgimiz ve geçen onyıllarda meydana gelen korkunç olaylar açıkça gösteriyor ki Ermenilerin kaderi, 20’nci yüzyılın korkunç izlerini taşıdığı kitlesel kıyım, etnik temizlik, tehcir ve evet, soykırımlar tarihine örnek teşkil etmektedir.
Bu korkunç suç, savaşların gölgesinde işlenmiştir. Savaş, bu korkunç olayların meşruiyeti için kullanılmıştır. Bu, Birinci Dünya Savaşı’nda Ermenilere uygulanmıştır, sonrasında da birçok dini ve etnik azınlığa. Onlara ajan denmiştir, dış güçlerin uzantısı, milli birliği bozan nifak unsurları, sınıf düşmanı, ırk düşmanı, toplumun içindeki hastalıklı şey.
Bizler kurbanları anıyoruz. Anıyoruz ki başlarına gelenler unutulmasın. Onları, onlar için anıyoruz. Her bir insanı onuru için anıyoruz. Onur yok edilemez. Ama çiğnenir veya ayaklar altına alınırsa büyük suç işlenmiş olur.
Kurbanları anıyoruz. Anıyoruz ki, onların hikayesini anlatan bir sesleri olsun. Hatırlanması istenmeyen hikayeleri anlatan bir ses.
İnsanlık, sadece galipler değil, kaybedenler, mağluplar, ihanete uğrayanlar ve yok edilenler de tarihi ve hafızamızı belirlerse korunabilir.
Suçlulardan bahsetmeyip sadece kurbanları anmak ise yarım bir anma olur. Çünkü suçlular olmadığı sürece, kurban da yoktur. Osmanlı İmparatorluğu‘nun o tarihteki güç sahipleri ve onların uzantıları da ırkçı, etnik ve dini gerekçelerle toplu katliamlar yapan diğerleri gibi, eylemlerinin doğru olduğuna fanatik biçimde inanmışlardı.
Jön Türklerin ideolojisi, birçok kültürün ve dinin yan yana veya beraber yaşadığı, parçalanan Osmanlı İmparatorluğu’na, etnik açıdan homojen, dini açıdan tek bir gruptan oluşan milli bir devlet alternatifi aradı. Kültürlerin birbirinden koparılması, etnik temizlik, 20’nci yüzyılın başında oluşan ulusal devletlerin korkunç tarafını oluşturur. Ama temiz ve tek olma ideolojileri, sıkça sürgün ve cinayetlerle sonuçlandı. Osmanlı İmparatorluğu’nda, Ermeni halkının kurbanı olduğu soykırım dinamiği gelişti.”
Almanya’nın rolüne de değindi
Cumhurbaşkanı Gauck, konuşmasında daha sonra bugün yürütülen ve Ermenilerin yaşadıkları için kullanılacak kavram tartışmasına da değindi. Yaşananları tek bir kavrama indirgemeyip asıl önemlisinin 100 yıl önce bir halkın planlı biçimde yok edildiği gerçeği olduğuna vurgu yapan Gauck, yaşananları tanımanın, onlara üzülmenin ve bunu kınamanın gerekli olduğunu, aksi takdirde insanın kendine saygıyı ve doğruyu bulmada ona yardım eden pusulasını kaybedeceğini söyledi.
Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı ve 1915’te yaşananlardaki rolüne de değinen Gauck, olanların bir nevi protokolünü tutan yazar, diplomat, fotoğrafçı ve araştırmacılara ve onların çabalarına değindi.
Hitler’in sözünü hatırlattı
Alman cumhurbaşkanı, 22 Ağustos 1933’te Hitler’in, Polonya‘ya saldırı emri verdiği komutanlarına planını anlatırken, “Acımadan, kadın, erkek, çocuk demeden, Polonya kökenlileri ve dillerini ölüme gönderin“ dediğine ve “Bugün Ermenilerin yok edilmesinden bahseden kim var ki?“ ifadesini kullandığına dikkat çekti.
Gauck arkasından da, “Biz bahsediyoruz! Evet, 100 yıl sonra bugün bizler, Ermenilere yapılanlardan, insan onuruna ve insanlığa karşı işlenen başka suçlardan bahsediyoruz.“ dedi.
Almanya cumhurbaşkanı, konuşmasının sonunda Türklerin ve Ermenilerin yakınlaşması ve barışması yönündeki her türlü cesur adıma çok sevineceğini de söyledi ve konuşmasını su sözlerle noktaladı: Kimsenin gerçekten korkmasına gerek yok. Bizi ayıran şeylerin üstesinden ancak birlikte gelebiliriz. Bize emanet edilen bu dünyada iyi bir geleceğe de sadece beraber sahip olabiliriz.”