Ankara, “post-Suriye Savaşı”, Kürt Sorusu’nun yeni sürümü ile karşısına çıkmasına, daha önce denenmiş yöntemlerle, bildiği gibi karşılık verdi, veriyor. Kurumsallaşmış bir Kürt Sorusu anlayışı var ve farklı düşünen aktörler arada çıksa da, kurumların mantığı sonuçta galip geliyor.
Ankara’nın askerleri de devletteki sivilleri de, son aylarda özellikle dış ilişkileri sağlama almak (ABD, Avrupa Birliği, Almanya, İsrail gibi ülkelerle ve NATO ile olan geleneksel ilişkileri canlandırmak) yoluyla, Kürt Sorusu’nda ellerini güçlendirme yoluna gittiler. Ancak, son kertede, Kürt Sorusu’nun cevabının ne olacağı daha belirsiz; kısa vadede gün kurtarılabilir fakat- giderek karmaşıklaşan bu sualin nihai yanıtı ne olacak Ankara da bilmiyor.
Kremlin de, tam bu noktada, PYD, YPG ve hattâ HDP ile ilişkiler geliştirmeye çalışıp, AKP ile sıkıntısı olan Kürtlerin (ve olmayan Türkiye vatandaşlarının) desteğine oynamaya başlayınca, uçak krizi ile zirvesine çıkan gerilim yaşanmaya başladı. Bu gerilim daha da bitmez.
Bir de şu var ki; Kremlin, savaşı kirli oynamayı ulusal gurur vesilesi yapan bir yönetime sahip. Misillemesi, doğrudan ve askerî olmayabilir; ama muhakkak olacak.