MURAT SEVİNÇ
Neyse ki, “Hayır bu kadarı olmaz” artık denilebilecek tüm eşikler aşılalı hayli zaman oldu da, şaşırtıcı gelmiyor. Doğaldır, herkes, kim ise ve ne söyleyebilirse öyle davranıp konuşuyor.
2019 yılı mart ayının içişleri bakanı da bu genel kuraldan masun değil.
Hamburgercilerde, kafelerde ‘ayın elemanı’ başlıklı bir çerçeve asıyorlar. En iyi performans sergileyen çalışanın fotoğrafı ve ismi yer alıyor. Siyasal partilerde de her dönemin ‘öne çıkan isimleri’ var!
Misal, AKP’de bir ara ‘sözcü’ olan Hüseyin Çelik sık görünürdü ekranlarda. Sinir bozucu bir üslup ve yüz ifadesiyle bir şeyler söyler, sağa sola çocuksu sayılabilecek laflar atardı. Hatırlarsınız, TV’de bir habercinin, bürokrasideki (o dönem büyük saygı gören)! ‘Cemaat’ örgütlenmesi ile ilgili iddialara yönelik sorusuna, “Kargalar bile güler” diyerek cevap vermişti malum ifadesiyle. Bir süredir kendisi de, tanışı olan kargalar da ortalıkta görünmüyor.
Benim açımdan bir başka vaka her zaman ‘özgül ağırlık’ olmuştur. Arınç. Kısılmış küçük gözleri, ödün vermemeye çalıştığı sükuneti, yüzüne nakşettiği gülümsemesiyle aynı şeyleri yineleyen, partinin ağır abisi. En çileden çıkarıcı ifadeleri ‘çok muhterem büyüğümüz’ pozlarıyla dile getirebiliyordu. Son olarak ‘Melih Gökçek’in Ankara’yı parsel parsel sattığı iddiasını ve gerekli açıklamaları yapacağını ‘haykırırken’ hatırlıyorum. ‘Dış kapının mandalı’ değil, ‘hükümet sözcüsü’ sıfatıyla söylemişti bunları! Yaklaşık dört yıl geçmesine karşın herhangi bir açıklama yapmadı. Unuttu muhtemelen!
Arada başka figürler de oldu öne çıkan, çıkmaya çalışan, ancak pek iz bırakmadılar.
Halihazırdaki partili ise, sonradan AKP’li olanlardan. AKP’li olmadan önce öyle sert eleştiriler yöneltiyordu ki Erdoğan’a, belli ki aradaki farkı kapatmaya çalışıyor heyecanla. Diğerlerini geride bırakmaya azimli performans denemeleri bu niteliğinden kaynaklanıyor olmalı. Üzerine uzun uzadıya yazmanın gerekli olmadığı kanısındayım. Üşenmezseniz şöyle bir test yapın kendinize: Bir önceki içişleri bakanının adını hatırlamaya çalışın. Hatırlayanalar, iki öncekini düşünsün. Anlatabiliyor muyum?!
Buna mukabil, Sezgin Tanrıkulu kolay unutulmaz. Memleketin muhtelif kesimleri yıllar sonra da hatırlar kendisini. Zira en zor günlerde, ezilenin, adaletsizliğe uğrayanın yanında yer almıştır Tanrıkulu. İyi bir insan, iyi bir avukat ve insan hakları savunucusudur. Bu satırların yazarının iltifatına ihtiyacı olmadığı gibi, ‘hüzün verici bir çabayla fark kapamaya çabalayan’ siyasetçilerin akıl fikir almaz sözcüklerinden etkileneceğini de sanmam.
Bana kalırsa hiç kimseden kolay kolay nefret etmemeli ve o duygudan olabildiğinde kaçmalı, sakınmalı, ama yok illa ‘edeceksin’ deniyorsa, Türkiye’deki sıralamada yer alacaklardan biri değildir Tanrıkulu.
Yanılmıyorsam tarihimizde ilk kez bir bakan, muhalefetin belediye başkanı adaylarından, bir milletvekilinden ‘nefret edip’ ‘tiksinmelerini’ talep etti. Kabul etmek gerekir, ‘fark kapama’ çabasında hayli iddialı, göz kamaştırıcı bir adım.
Seksen milyonda bir yurttaş olarak benim kanaatim, Sezgin Tanrıkulu’nun iyi yürekli ve son derece ‘gerekli’ bir ‘hukukçu’ olduğu yönünde. Kendisine sağlık, mutluluk dilerim.
Ezcümle, #SezginTanrıkulunuSeviyoruz.
Yazı önerisi: Gökçer Tahincioğlu’nun, 13 Mart 2016’daki ‘Güvenpark katliamında’ yaşamını yitiren Destina Peri Parlak ile ilgili güzel yazısını buraya bırakıyorum.