Doç. Dr. FAHRİYE OFLAZ*
Pandemi ile mücadelede hastaya doğrudan ve uzun saatler temas ederek çalışan grup olmaları hemşireleri oldukça özel kılıyor. Hemşirelik bakımının niteliği hangi tür sağlık probleminin olduğu ve kim olduğuna bakılmaksızın hastanın yaşam kalitesinin temel belirleyicisi konumunda.
Aslında tam da bu nedenle Uluslararası Hemşirelik Birliği (ICN), geçen yıl çok isabetli bir şekilde ‘Hemşireler hayat kurtarır’ sloganıyla sürdürülebilir kalkınma hedeflerini başarmada tüm dünyada hemşirelerin sağlık göstergelerindeki etkisine dikkat çekmişti. Ardından, Dünya Sağlık Örgütü 2020’yi hemşire ve ebe yılı olarak ilan etmişti. Gerçekten de 2020 hemşirelik hizmetlerinin en çok konuşulduğu ve görünür hale geldiği bir yıl oldu. Maalesef böyle bir pandemiyle de olsa toplumun hemşireliği anlaması için bir fırsat oluştu aslında.
Bu yazıda, sağlık hizmetinde doğrudan pandemiden etkilenen ve de etkilenmiş olan kişilerin tedavi ve bakımını üstlenen bir grup olarak hemşirelerin yaşadıklarına ve nasıl desteklenebileceklerine değinmek istiyorum.
Hemşirelik mesleği doğası gereği ve ortaya çıkışı da dahil olmak üzere toplumun normal ve rutinlerini sürdürdüğü zamanlarda fiziksel ve ruhsal sağlık problemleri yaşayan bireylere verdikleri hizmetle ve aynı zamanda kriz zamanlarında öne çıkan bir meslek.
Eğitimleri boyunca buna hazırlanmışlardır, yani eğitim yılları boyunca ve mesleki deneyimleri sırasında sağlık bilgisi yanında kriz durumlarıyla baş etmeyi ve kendilerine bakmayı da öğrenirler. Değişen şey, afetin özelliğine göre hizmetin sunulduğu yer, kullanılan malzeme ve süredir aslında. Hastanelerde ve mahalle aralarında filyasyon çalışmalarında görev alan meslektaşlarımız şu anda da aynı bilinçle ve sorumlulukla görev yapıyor.
Ancak diğer afetlere göre pandemide bazı temel farklılıklar var. Görülen o ki pandemide en büyük sorun sağlık hizmetine olan talebin mevcut kapasiteyi aşması. Normal sayılarda hasta akışı olduğunda hemşireler ve diğer tüm sağlık çalışanları gereken hizmeti sunup kendini de koruyabilir. Ancak aşırı hizmet talebi olduğunda hizmetin ve tedbirlerin sürdürülebilirliği ortadan kalkıyor.
Pandemilerde sağlık hizmetleri talebinin sistem kapasitesini aşmaması için toplumu oluşturan tüm bireylerin sorumluluk alması ve koruyucu önlemlere uyması çok önemli. Sistemin kapasitesi hekim, hemşire ve yatak sayıları ile değerlendirilir ve iyi bir sistemde olması beklenen özelliklerden biri, hekim sayısından daha fazla sayıda hemşirenin sistem içinde yer almasıdır. Bu nedenle Türkiye’de hemşirelerin durumuna ilişkin bazı noktaların toplum tarafından bilinmesinin kıymetli olacağını düşünüyorum.
Türkiye, Avrupa bölgesinde nüfusa oranlandığında hemşire sayıları açısından neredeyse listelerin en sonlarda yer alıyor. Yani mevcut hemşire sayıları nüfusa oranlandığında zaten yeterli değil. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinde her bin kişiye düşen hemşire sayısı ortalaması dokuz iken ülkemizde bu oran iki . Öte yandan hekim-hemşire ortalaması da OECD ülkelerinde bire üç iken Türkiye’de bu oran bire bir.
Hemşirelik eğitimi uluslararası standartlarda olmasına ve birçok Avrupa ülkesine göre çok daha nitelikli olmasına rağmen sayısal yetersizlikler, hemşirelik bakımının niteliğinin ön plana çıkmasını engelliyor. Bunun yanına özlük hakları ile ilgili ve mevcut döner sermaye kanunu ile ilgili birçok adaletsizliği de ekleyince toplumun çok da farkında olmadığı ve talep etmediği nitelikli bir hizmeti yürütmeye çalışmakta olan bir grup oldukları görülebilir.
Pandemiyle beraber sayısal yetersizliğe bir de zaman, ekipman ve malzeme sıkıntısı eklendi. Mevcut personeli uzun saatler çalıştırmak zorunda kalan bir sağlık sistemimiz var. Uzun saatler çalışmak uzun süreler boyunca dikkatin sürdürülmesi ve bir yandan da hasta ve şüpheli vakalarla uzun süreli temas demek. Ancak, aldığımız duyumlara göre sağlık çalışanları için yaşamsal önemdeki koruyucu malzeme ve ekipmanın çalışma koşullarına göre dağıtılmadığı ve bazı birimlerde hemşirelerin ekipman konusunda sıkıntı yaşadığını biliyoruz. Sınırlı verilen malzeme ve ekipmanı uzunca süre kullanmaları şartı konuluyor. Bu da bulaş riskinin çok daha artması anlamına geliyor.
Bir diğer önemli konu ise sosyal alanda desteklerin yeterli olmaması. Uzun saatler çalışan bu kişilerin iyi dinlenmesi, iyi beslenmesi, hijyenlerini sürdürebilmesi, sosyal bağlarını sürdürebilmesi, hizmetin devamlılığı için çok önemli. Bu mücadeleye ancak psikolojik olarak dayanıklılığı desteklenen hemşirelerle devam edebiliriz. Bunun için de topluma, yöneticilere ve karar vericilere önerilerimi şöyle özetleyebilirim:
Psikolojik sağlamlık açısından hemşirelerimizin değerli hissetmesine ihtiyaç var. Başkaları tarafından saygı görmek-değerli olduğunu hissetmek, travmanın içinden geçmeyi sağlayan önemli bir unsurdur. Değerli hissetmek için sadece alkışlanmak yetmez, toplumun ve yöneticilerin onları dinlediklerini ve ihtiyaçlarını karşılamaya çabaladıklarını göstermeleri gerekir. Şu anda hemşirelerin birçoğu kendilerinin ihtiyaçlarına duyarlı olmayan ama yine de çalışmalarını bekleyen bir ortamda görev yapıyor.
Psikolojik sağlamlık açısından diğer bir konu ise kontrol duygusu. Bir çalışan rol sınırları içinde yaptığı işle ilgili kararlarını kendisi verebildiğinde daha motive olur ve yaptığı işin niteliğini de geliştirebilir. Bu kontrol örneğin hemşirenin bakım sırasında kullandığı malzeme ve ekipmanın sayısına ve süresine kendisinin karar vermesi ile sağlanabilir. Ancak hemşirelerden kısıtlı olarak temin edilen malzemeler için bazı belgelere imza atmaları bekleniyor.
Ayrıca kontrol duygusu için bir diğer önemli nokta zaman kontrolü. Hemşirelerin hasta yanında geçireceği süreye yaptıkları bakım planına göre kendilerinin karar vermesi gerekir. Doktor istemlerine yanıt vermek hemşirelik uygulamalarında küçük bir zaman diliminde halledilebilen uygulamalar. Bakım planı hastanın 24 saat içindeki tüm aktivitelerini ve fizyolojik/psikolojik süreçlerini içerir. Hemşire, hasta her ihtiyaç duyduğunda hastanın yanında olması ve diğer hizmetleri koordine etmesi beklenen kişi.
Doktorun kritik zamanlar ve vizitleri dışında görmediği hastayı hemşire 24 saat takip eder, bakım ve tedavisini sağlar. Buradan hareketle ne kadar ekipman ve malzemeyi ne süre kullanacağına, yaptığı uygulamaya ve temas süresine göre kendisinin karar vermesi gerekir. Kendini koruma ve bulaşı önlemenin yanı sıra salgın süresince malzemenin yeter miktarda israf edilmeden kullanımı konusunda karar verici hemşirenin kendisi olmalı. Bu kontrolü sağlayabileceklerine yönelik kendilerine gösterilecek güven, değer ve saygının da bir göstergesi olur.
Psikolojik sağlamlığın sürdürülmesi ile ilgili diğer konu fiziksel ve sosyal temel ihtiyaçlarına duyarlı bir sistem içinde olduğunu hissetmek. Bu bağlamda çalışma yerlerine ulaşımın kolaylaştırılması, dinlenmesini ve rahat etmesini sağlayan fiziksel çevre koşullarının sağlanması, aile üyelerinin/yakınlarının (çocuklar ve aile büyükleri) ihtiyaçlarının karşılandığını bilmek verimli bir şekilde çalışmalarına devam edebilmeleri için önemli. ‘’Bana bir şey olduğunda beni ve yakınlarımı koruyacak bir sistem var mı’’ sorusuna verecekleri cevapların olması dayanıklılığı artıracak önemli bir unsur.
Özbakım ve kendini sağlıklı tutma, ağır çalışma koşullarının olduğu bu günlerde sadece kişilerin kendi bireysel kaynaklarını kullanması yoluyla sağlanamaz. Kurumsal destek bu nokta da önem büyük önem taşır. Sağlık sistemi içinde çalışanları dinlendirecek ve destekleyecek yapıların oluşturulması gerekir. Bunlar yapılmadığında kişilerde ortaya çıkacak hızlı tükenme hizmetlerin de aksamasına neden olur. Sokağa çıkma yasağı olan günlerde hastanelere ulaşma sorunu yaşayan hatta saldırıya uğrayan hemşireler oldu. Evlerine gitmek istemeyenlere yer gösterilse bile yemek ihtiyaçlarını karşılama konusunda yine zorlandıklarına şahit oluyoruz. Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
Başka bir konu da hemşirelerin kendilerini temsil eden meslek örgütlerinin kararlara katılımının olmaması. Hemşirelik mesleği/hemşirelik uygulaması güncel bilimsel bilgilere dayalıdır. Hemşire bilim insanlarının da tüm kurullarda yer ve söz alması tüm hemşirelik camiasının hem psikolojisi hem de hizmetin niteliğinin sürmesi açısından önemli. Bu katılım hem bireysel olarak hem de mesleki olarak kendilerini koruyabileceklerine yönelik olan inancı artıracaktır.
Zor koşullara rağmen tüm meslektaşlarım mesleki sorumlulukların bilincinde olarak topluma verdikleri kaliteli bakım sağlama sözünü yerine getirmeye gayret ediyor. Hemşirelerin sunduğu nitelikli hizmetin sürmesine çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde onların görevlerini en iyi şekilde yapabilmesi için kendilerine verilen değeri hissetmelerini sağlayıcı uygulamaların başlatılması çok önemli. Bunu sağlamanın yolu da ihtiyaçlarına duyarlı, seslerini duyurabildikleri bir ortam sağlamak.
*Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Psikiyatri Hemşireliği öğretim üyesi