H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Tiyatro
insanatinart@gmail.com
Usta oyuncu Selçuk Yöntem “Bir pasaj oynamaya geldim” dese de sahneyi alıp götürüyor…
Selçuk Yöntem’in olağanüstü sahne performansı yanında, Toprak Can Adıgüzel ve Aslı Samat da oyun karakterlerine hayat veriyor.
‘benim adım Feuerbach’ oyunu tiyatro tutkunlarını sessiz sedasız mutlu etmeye devam ediyor.
Oyunun yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu. Devlet tiyatrosundan, oyunculuğun yanısıra tiyatroda yaptığı rejilerle de yıllardır pek çok ödül almış usta bir sanatçı ve yönetmen.
Böyle olunca da tiyatro sevdalıları için has bir oyun çıkıyor ortaya.
Tankred Dorst’un oyun metni, oyuncu ruhunun derinliklerindeki çalkantıları, travmaları, yalnızlıkları ve kalabalıkları oldukça duru bir biçimde işliyor.
Dakikalar ilerledikçe oyun ve oyuncu arasındaki o gizemli dünyanın sarsıntıları, seyircilere yansımaya başlıyor.
Oyunun öyküsü, yedi yıldan bu yana sahnelerde yer almayan oyuncu Feuerbach’ın bir tiyatronun sanat yönetmeninden güçlükle aldığı randevu sonrasında, yeniden sahneye çıkabilmek için ‘bir pasaj oynamaya’ geldiği günü anlatıyor.
Bundan fazlasını söylemek değerli usta Selçuk Yöntem ve genç oyuncuların sahne emeklerine haksızlık etmek olacaktır.
Çünkü oyun, katman katman açılarak oyuncunun acılarına, tutkularına, coşkularına dokunuyor. Sahne, oyun ve oyuncu arasındaki o kutsal alana giriyor.
Ve bay Feuerbach/Selçuk Yöntem sahnede devleşiyor. Hele sandalye ile oynadığı o kısacık anın lezzetine doymak mümkün değil.
Sanatı her şeyden ayıran, sanatçının o olağanüstü tutkusu sanırım. Oyun da bunu güçlü bir biçimde seyirciye aktarıyor.
Herkesten ve her iş görenden sanatın ayrıldığı yer o tutku.
Oyuncular. Onlar, ışıksız sahneleri tek bir sözle aydınlatanlar.
O tutku yoksa yapılan sadece ‘iş’ oluyor.
O tutkuyla metnin anlamını, duyguya çeviriyor sanatçı…
O sahneye, o karaktere o metnin içine adım atana dek, oyuncu sıradan biri…
Bizlerin arasında geziyor, öğle yemeği yiyor, elektrik su faturasını ödüyor, bir tanıdığın cenazesine katılıyor… Sonra akşam oluyor, oyuncu sahneye çıkıyor…
Artık diğer insanlardan, daha farklı bir şey yapıyor… İki boyutlu bir metni üç, dört, beş, belki de altı boyuta taşıyor. Her şeyin, hatta kendisinin de farklılaştığı bir zaman başlıyor.
Onlar, ışıksız sahneleri tek bir cümleyle aydınlatıyorlar.
Hatalarıyla, zaaflarıyla bazen, bazen öfkeleri ve kaygılarıyla…
Sanatla uğraşmak hele tiyatroyla, hiç büyümeyen bir çocuk olarak kalmak gibi.
Bir çocuğun sevgisi ve kaygısı, terk edilme korkusu, büyük doğruları ve küçük yalanları; her şey oyuncunun sahneye çıkmadan bir adım önceki, o sıradan hayatının içinde.
Sonra bir metin geliyor önüne, onlarca kişiliğe bölüyor ruhunu… Eski metinlerdeki can verdiği karakterleri iz bırakmadan yok eden cinayetler tasarlıyor…
Oyun, seyirciyi oyuncunun bu büyük ve sihirli dünyasının gizemlerini izlemeye çağırıyor.
Ve “Eski ustalıklarını unutmak zorundadır” oyuncu. Öyle diyor Feuerbach.
Belki de oyunun metninde söylendiği gibi “Kendi hayatıyla baş başa kalmamak için sürekli konuşuyor”sürekli bir karakterden ötekine geçerek.
Çünkü onlar, ışıksız salonları tek bir sözle aydınlatıyorlar.
‘Tuşlardan biri değil, piyanoyu çalan olmak’ istiyor bay Feuerbach.
Oyuncu olmak herkesin taşıyamayacağı bir duygu dünyasına sahip olmak demektir.
O nedenle sahneye çıkarlar.
Ünlü bir insan olmak için değil, başka türlü yapmak mümkün olmadığı için, aşk ve tutkuyla yaparlar sanatlarını…
Oyun metninde söylediği gibi öyle derinlere dalarlar ki; hayat sanat, sanat yaşamak olur. Gerçek ve kurmaca iç içe geçer.
Yaşam ve sahne arasına duvar çekmeden gökkuşağı renginde düşünerek, ezber cümleleri bozarak, eski cepheleri dağıtarak, üstünden geçerek insana kendini yeniden anlatırlar.
Anı ve geleceği, geçmişi ve ümidi kaybetmemeyi; insan ahlakına yakışan davranışlar sergilememizi istemezler bizden, fakat gösterirler…
Öyle ki onlar, ışıksız salonları tek bir sözle aydınlatırlar.
Selçuk Yöntem’in oyunculuğunu çok fazla yazmadık.
Bir ustaya ancak şapka çıkartılır. Biz de onu yaptık.
Yönetmen Ayşenil Şamlıoğlu ve bu değerli metne katkı sağlayan, emek veren herkesin yüreğine sağlık.
Özellikle tiyatroya sevdalı izleyiciler, tiyatro eğitimi alanlar ve tiyatroya gönül vermeye hazırlananlar; sezonun sonuna yaklaşılan bu zamanlarda ‘benim adım Feuerbach’ı kaçırmasınlar.
“Tiyatroda sessizlik tam olunca, yaşam geri gelir” diyor oyun metni.
O sessizlik, seyircinin kalabalığıyla güzel!