Yaklaşık bir haftadır her akşam saat 09:00’da Türkiye’nin her yerinden alkış sesleri yükseliyor. Alkışlananlar sağlık çalışanları. Ne yazık ki bu salgın günlerinde işin bir de ‘ama’sı var. Nazan Özcan, Kısa Dalga Podcast için temizlik görevlisi, hemşire, doktor ve sendikacılarla insanlığın virüse karşı savaşında cephenin en önünde olanlarla konuştu.
Sağlık çalışanları, vahim durumu şu cümlelerle anlattı:
* Alkışa değil, koruyucu ekipmana ihtiyacımız var.
* Üç katlı bez maske veriliyor bu, o da bulaşıcı hastalıktan bizi korumaz. Bone yok, maske yok, önlük yok. Doğru düzgün temizlik yapılamıyor.
* El dezenfektanı kesinlikle yok. Sadece sabunla yıkıyoruz ne kadar korursa.
‘Vaka sayıları patlamadan, ruhen yıkıldık’
* Hepimiz tedirgin hissediyoruz, henüz vaka sayıları patlamadan, ruhen yıkıldık.
* Sağlık çalışanlarının sağlığını koruması şu açıdan çok önemli; hasta sayıları arttığında yüzde 30-40 oranında sağlık çalışanları da bu hastalığa yakalanıyor.
* Bakanlığın salgın başladığında plan yapması gerekiyordu, bizim gördüğümüz o planları yapmadılar ya da o planlar tutmadı.
* Biz ‘corona’ kapacağımızdan eminiz. Zaten bu çalışma koşullarında kapmayacağımızı düşünmek mümkün değil. Aile hekimlerinin sık sık ‘corona’ kaptıklarını duyacaksınız.
‘Ne yapacağımız belli değil’
* Hastalar da bilmiyor, bakanlık da bilmiyor ne yaptığımızı. Ben de bilmiyorum. Ne yapacağımız belli değil. Hiçbir algoritma çalışmıyor gibi.
* Biz hastaları izole etmeye çalışıyoruz. Tarama testi kullanma şansımız yok. Soru işareti var kafamda.
* “Yaşatırken ölmek istemiyoruz!” diye bangır bangır bağırıyoruz ama kimsenin umurunda değil gibi.
* Savaşta öne atılmış gibi hissediyorum kendimi, hiçbir şeyi olmayanlar gibi hissediyorum.
* Şu an 20’ye yakın arkadaşımızın çeşitli hastanelerde enfekte olduğunu biliyoruz. Karantinaya alınan oldu.
Nazan Özcan’ın ‘Koronavirüs Güncesi’ serisi kapsamında hazırladığı ‘Sağlık çalışanları anlatıyor: Yaşatırken ölmek istemiyorum’ podcastini aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz