Tezkerede (IŞ)İD adının bir tek yerde geçmesi, buna karşılık Suriye rejimi ve PKK’ya atıflarda bulunulması, hükümetin tek amacının (IŞ)İD ile mücadele olmadığı düşüncesine kapı araladı.
Tezkereye Kürtler dışında çok ciddi bir toplumsal tepki gelmiyor. Halbuki 1 Mart 2003 tezkeresinde, İslami kesimi de kapsayan çok etkili bir savaş karşıtı hareketlilik vardı.
İlk olarak Kandil’deki KCK/PKK yöneticileri tarafından dillendirilen, (IŞ)İD’in asıl hamisinin AKP hükümeti olduğu iddiası Kürt siyasi hareketinin tabanında giderek yayılıyor ve tepkiler sokaklara taşıyor.
Fakat gerek Dav Demirtaş, gerekse Öcalan bu iddiayı sahiplenmeyip hükümete yönelik ılımlı mesajlar verdiler. Her iki isim tezkere konusunda da keskin tutum almadı.
Öcalan, bütün bu rezervlerine rağmen, Kobani nedeniyle sürecin sona erdiğini veya ermekte olduğunu ileri sürenlerin aksine, son bakanlar kurulu kararıyla birlikte “müzakere iradesinin pratikleşmesinin önünde hiçbir engel kalmamıştır” diyerek süreç konusunda son derece iyimser bir görüntü verdi.
Bütün bu tuhaflıklardan hareketle, hükümetin, tezkere ve sonrasında olacaklar/olabilecekler; Kürt siyasi hareketinin temsilcilerinin de siyasi iktidarla yürüttükleri görüşmeler hakkında kamuoyuna yeterince şeffaf davranmadıklarını söyleyebiliriz.