Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, üzerinden üç ay geçen rektörlük seçimlerinde oyların yüzde 86’sını alan Gülay Barbarosoğlu’nun halen atanmamasıyla ilgili “Boğaziçi Üniversitesi fiilen bir proje okul mu seçildi?” diye sorduğu bir açıklama yayımladı.
Üniversitenin mevcut rektörü Barbarosoğlu, 12 Temmuz tarihinde yapılan seçimde, oyların yüzde 86’sını alarak üniversite tarihinin rekorunu kırmıştı.
447 öğretim üyesinden 403’ünün katılımıyla gerçekleşen ve son dönemin en katılımlı rektörlük seçiminde Barbarosoğlu, 348 oy almışt, Barbarosoğlu’nun en yakın rakibi Prof. Dr. Vedat Akgiray ise 40 oy almıştı.
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri tarafından yayınlanan “Boğaziçi Üniversitesi’nde neler oluyor?” başlıklı açıklamada, karma yurtların ayrıldığı, muhalif olmayan grupların siyasi çalışmalarının teşvik edildiği ve taşeron işçilerin yemek ücretleri artırılması hatırlatıldı.
Açıklamada şöyle denildi:
“Gülay Barbarosoğlu’nun oyların %86’sını aldığı rektörlük seçiminin üzerinden üç aydan fazla zaman geçmiş ve diğer tüm üniversitelerde süreç tamamlanmışken bizim üniversitemizin rektörü hala atanmadı. Bu noktaya gelene kadar okulumuza baskı ve müdahalenin arttırıldığı bir süreç yaşadık.
Kampüslerimizde ‘kızlı erkekli’ oturmalarımız gündem haline getirildi. Karma yurtlarımız kadını ve erkeği yalıtma düşüncesinin bir sonucu olarak ayrıldı.
Özgür ifade alanımız, çoğulcu ortamımız bazı çevrelerce sürekli olarak hedef gösterildi ve gösterilmeye devam ediyor.
Derslik, yemekhane, yurt ve benzeri alanların kapasitesi aşılmış olmasına rağmen her yıl ısrarla kontenjanımız artırılıyor. Bu durum artık öğrencilerin ayakta ders dinlemesine, fakültelerin kalabalık dersleri boş bırakmamak adına seçici davranamadan öğretim görevlisi almak zorunda kalmasına sebep oluyor. Dolayısıyla üniversitemizde eğitim kalitesi her geçen gün düşüyor.
Üniversitemizin bileşenlerinden taşeron işçilerin yemek ücretleri artırıldı, servisleri ücretli hale getirildi.
Okulumuzda 10 Ekim Katliamı’nı anmak adına asılan afişlere dahi özel olarak müdahale edilirken muhalif olmayan grupların siyasi çalışmaları destekleniyor ve hatta teşvik ediliyor.
Bu müdahalelerden herhangi biri bile kabul edilemez iken rektörümüzün atanması yapılmayarak idari bir boşluk yaratılıyor. Bu boşluk, okulun güncel mali ve idari sorunlarının çözümüne engel oluyor. Üniversitemiz, uzun vadede personel maaşlarının ödenememesine kadar uzanabilecek ciddi krizlere itiliyor.
Son yıllarda her alanda sıkıştırılan okulumuzun, rektörü hala atanmamış tek üniversite olarak bırakılmasının arkasında yatan sebep nedir? Yaratılan yönetim krizi ile ne hedefleniyor?
SORUYORUZ!
Okulumuzun rektörlük kurumunun neden işletilmemesi tercih ediliyor?
Boğaziçi Üniversitesi fiilen bir proje okul mu seçildi?
Bizim rektörümüz neden atanmıyor?”