• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

‘Reis’i salonda izledik, üçü gazeteci toplam beş kişiydik

04/03/2017 14:44

 

ERAY ÖZER

[email protected]

Reklam

Gösterimi ertelendi, yönetmeni galaya katılmadı, set çalışanlarının parası ödenmedi derken Erdoğan’ın hayatını anlattığı söylenen ‘Reis’ filmi dün nihayet sinemalara geldi. Diken için filmi sinemada izledik fakat hem izleyici sayısından, hem de filmden yana umduğumuzu bulamadık.

Hafta içerisinde filmle ilgili olarak Diken’e farklı ne yapabileceğimizi düşünürken aklıma ilk seansına gidip, insanlarla gösterim öncesi ve sonrası konuşarak filmle ilgili düşüncelerini almak geliyor. Belki referanduma nasıl baktıklarını da sorarım diye düşünüyorum.

İstikametim Beyoğlu. Hayır, tembellikten değil, Beyoğlu’da filmi izleyenler arasında hem Ak Parti destekçilerini, hem de muhalif sinema izleyicisini bulabilirim diye düşünüyorum.

Reklam

Saat iki seansını gözüme kestiriyorum. Gişeye doğru yürürken tesettürlü orta yaşlı bir hanımefendinin biletini almış, salona doğru geçtiğini görüyorum. Aynı esnada gişede iki genç kadın var, biri tesettürlü. Onların arkasında sıramı beklerken aklımdan “Demek ki, filme kadınların ilgisi daha fazla” diye geçiriyorum.

Sıra bana geliyor, Reis filmine bir bilet istiyorum, biletimi alırken –haberci kimliğimle oradayım ya- gişedeki hanımefendiye soruyorum: “Nasıl, filme ilgi yoğun mu?” Aldığım cevapla ne yalan söyleyeyim, şoke oluyorum: “Valla ilk bilet alan sizsiniz.”

“Nasıl yani? Peki sabah seansı? Orada da mı hiç bilet satılmadı? Eee, o zaman benim bileti iptal edebilir miyiz? Ben haber yapmak için gelmiştim, insanlarla konuşmak istiyordum.”

Arkamı dönüp uzaklaşırken merakıma engel olamayıp dönüyorum: “Biraz önce bilet alan arkadaşlar hangi filme gidiyorlar peki?”

Gülerek ‘İstanbul Kırmızısı’ diyor gişedeki kadın ve ben önyargılarımdan utanarak sinemadan çıkıyorum. Nietzsche ne demişti: “Bu dahil bütün genellemeler yanlıştır!”

Hava güzel, ondan mı gelmediler?

İstiklal Caddesi’ne çıktığımda refleks olarak caddedeki kalabalığa göz gezdiriyorum, acaba erken mi geldim? Cadde kalabalık lakin hava da fazla güzel. Sinemaya gitmeyi istemeyebilir insan. Yine de böyle bir filmin ilk iki seansında tek bilet bile satılmaz mı yahu?

Beyoğlu değil de başka bir mahalleyi tercih etseydim de böyle olur muydu diye düşünerek şansımı 16:30 seansında denemeye karar veriyorum.

16:15’te gişedeyim ve bu defa başıma bilet sırasında daha komik bir şey geliyor: bir muhabir, yanında kameramanıyla gişeye “Nasıl, bilet alan oldu mu bari? Kaç kişi peki?” diye soruyor ve kameramanına dönerek “İyi bari, bilet alan varmış” diyor mutlu bir ifadeyle.

Sıra bana gelince “Kaç kişiyiz” cümlesi çıkıyor ağzımdan, gişedeki hanımefendi gülüyor halime: “Siz dahil üç.” Biraz üsteleyince anlıyorum ki, muhabir arkadaşımız ve kameraman hariç üç kişiyiz. Buna da şükür!

‘Reis’ ‘i toplamda beş kişi izliyoruz. Bir anne-kız, üç gazeteci! Ha bir ara altı oluyoruz, salona elinde çayıyla yer göstericilerden biri gelip oturuyor. Lakin o arada bir girip çıkıyor.

Teşkilat arkasında durmuyor gibi

Film bitince anne-kıza beğenip beğenmediklerini soruyorum. Kopuk kopuk bulduklarını, bu nedenle pek beğenmediklerini ama çok da kötü bulmadıklarını söylüyorlar. Ve hemen ekliyorlar: Fakat Erdoğan’ın yetişkin hali tıpkı gerçeği gibi olmuş, valla bravo!

Diğer gazetecilere de filmle ilgili düşüncelerini sormak geçiyor aklımdan fakat anlıyorum ki onlar sonunu beklemeden erken çıkmışlar. Salondan çıkarken bir başka kameramanın yeni seans için salona doğru elinde kamerasıyla seyrelttiğini görüp gülümsüyorum. Filme gazeteci ilgisi müthiş!

İlgi düzeyi farklı şehirlerde ve farklı mahallelerde tabii ki daha yüksek olacaktır ama şu bir haftadır gerek basına yansıma, gerekse hakkında yapılan haberlere bakınca Ak Parti teşkilatı ve Erdoğan’ın filmin tam olarak arkasında durmadığı gibi bir hisse sahibim.

Nihayetinde ‘Reis’ i anlatan bir film olduğu için yok saymıyorlar ama tam olarak da sahiplenmiyorlar sanki.

Gelelim filmin kendisine: Bir kere her şeyden önce film Recep Tayyip Erdoğan’ın hayatını anlatmıyor. ‘Reis’ , büyük yayın organlarının belli ki izlemeden yazdıkları gibi ‘Erdoğan’ın çocukluğu ve hapishaneye girdiği dönemi anlatan’ bir film de değil. İçinde Erdoğan’ın çocukluğunun da yer aldığı ve Kasımpaşa’da geçen bir hikaye bu. Hikaye ilerledikçe Erdoğan’ın çocuk olmasına rağmen çevresinde ne kadar saygı gördüğüne tanık oluyoruz. Zaten belli ki asıl amaç da bu noktanın altını çizmek.

Bu çocukluk hikayesi Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığından hapse girmesine kadar geçen döneme dair bazı küçük hikayelerle, daha doğrusu skeçlerle kesiliyor. Bu skeçlerde yaşananlar Erdoğan’ın bizzat kendisinin o döneme dair anlattığı birkaç anekdota dayanıyor. Derinlemesine hiçbir insan öyküsü olmadığından skeç olmanın ötesine gidemiyor.

Tam da bu yüzden filmi birlikte izlediğimiz anne-kızın da dediği gibi insanda bir kopukluk hissi yaratıyor.

Oyunculukların geneli kötü. Tipler karikatür havasında.

Sultan Demircan’dan iyi film olur

Yine pek çok yerde söylendiği gibi filmdeki tek gerçek karakterler Erdoğan ve ailesi değil. Bir de Sultan Demircan tiplemesi var. Bugünkü Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın amcası, ilahiyatçı Ali Rıza Demircan’ın ağabeyi. Eski Kasımpaşaspor başkanı. Filmde de belinde silah eksik olmayan, her fırsatta karşısındaki adamı vurmaya yeltenen bir kabadayı olarak resmedilen Rizeli Demircan’ın Erdoğan’ın rol modellerinden biri olduğu daha önce de medyada epeyce yer almıştı.

Cemil Turan’ı Fenerbahçe’ye kaçıran adam olarak ünlenen ve ağabeyinin sekiz yaşındaki oğlu tarafından kovboyculuk oynarken vurularak hayatını kaybettiği yazılıp çizilen Sultan Demircan’ın hayat öyküsü çok daha ilginç bir film olabilirdi diye düşünüyorum.

‘Reis’ ten çıktıktan sonra aklımdaki en büyük soru şu: Eğer iddialar doğruysa bu filme 30 milyon lira nasıl harcanmış olabilir? Az sayıda mekan kullanımı, görece daha az tanınmış oyuncular ve oyuncuların isimlerinin siyah fonda ‘times new roman’ karakteriyle ekrana gelmesinden de belli ki paraya sıkışarak kotarılmış bir post-prodüksiyon aşaması…

Yapımcılar açıklasa da öğrensek, 30 milyon sahi nereye gitmiş olabilir?

‘Evet’ kampanyasına ‘Reis’ katkısı: Film 3 Mart’ta vizyona giriyor

Filed Under: Diken özel

SON HABERLER

Nasıl olur da Türklüğü kabul etmezler? Belki Türk değillerdir!

Hükümet sistemleri ve demokratikleşme konulu diziye, ‘yurttaşlık’ ara başlığına ilişkin üçüncü yazıyla devam ediyorum. Bir sonraki, son yurttaşlık yazısı olacak.

Protokolü çiğneyip erken aşı olan İspanya genelkurmay başkanı istifa etti

İspanya Genelkurmay Başkanı General Miguel Angel Villaroya, Covid-19 aşılama protokolünü çiğneyerek kendisine aşı yaptırınca tepki çekti. Baskılar üzerine istifa etti.

Gemi Gabon’da limana demirledi; korsanlar henüz bir talep iletmedi

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, dün baskın düzenlenen geminin personelinin bir Türk şirketi tarafından sağlandığını belirterek, 15 kişiyi kaçıran korsanların henüz bir talep iletmediğini açıkladı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ise geminin limana demirlediğini duyurdu.

Eczacı odası başkanı: Takviye faydalı ama dozunda kullanılmazsa zehir etkisi yapar

Salgın sürecinde bağışıklık güçlendirmek için vitamin ve takviyelere talebin arttığına dikkat çeken Adana Eczacı Odası (ADEO) Başkanı Mürsel Yalbuzdağ, ihtiyaç yoksa takviye kullanılmaması gerektiğini söyledi. Yalbuzdağ, dozun aşılmasının da zehir etkisi yapacağı konusunda uyardı.

‘Corona’yı iki kez yenen doktor: Yalvarır gözle bakan hastalarımız çok oluyor

Covid-19’u iki kez yenen Numune Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon uzmanı Doktor Bekir Kurt, hastalığa yakalananların gözünde gördüğü çaresizliği anlattı: “Yalvarır gözle bakan hastalarımız çok oluyor.”

17-25 Aralık tapesi ‘gerçek oldu’: Taşyapı’nın oteline ‘ÇED’ onayı
Dersimli Sisifos’un hikayesi

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1181 gündür tutuklu

AGORA

Nasıl olur da Türklüğü kabul etmezler? Belki Türk değillerdir!

Murat Sevinç

Ya lidersindir ya değilsindir

Mehmet Aksel

1921 Anayasası’nın 100’üncü yılı kutlu olsun

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Yılmaz Özdil: 38 yıldır gazetecilik yapıyorum, milleti hiç bu kadar darda görmedim

Esfender Korkmaz: Tek başına faiz çözüm değil

Abbas Güçlü: Her ne önlem alınacaksa alınsın ama ne olur yeni bir macera yaşanmasın!

Mehmet Öz: Soğuk havada da spor yapılır!

Uğur Meleke: Kasasında 20 milyon Euro olan kulüp bugün nasıl 40-50 milyon TL borçlu hale geldi

Vedat Milor: Fiyat artışları astronomik olursa çok insan dışarıda yemek alışkanlığını tamamen kaybedebilir

İskender Öksüz: Ya inovasyon, yahut orta gelir tuzağı

Ahmet Taşgetiren: Koşa koşa 12 yıl içinde ‘Eski Türkiye kodları’na mı dayandık?

Orhan Bursalı: Adalette, yargıda reform mu dediniz?

Mustafa Balbay: Sevgili Uğur Ağabey… Bütün ürettikleriniz ‘gerçeğin bayrağı’ gibi dalgalanıyor şimdi

Emre Kongar: Yargı hiyerarşisi de yıkıldı

Çevrimiçi, yerçekimsiz Gogol

İstanbul Havalimanı’nda bir dakika sanat…

Üç ‘Rebecca’

Şakir Eczacıbaşı’nın fotoğraf sergisinden 10 ‘seçilmiş an’

Bilinmeyen bir cisim yaklaşıyor!

Covid desteği: 20 dolar hesap ödedi, 1400 dolar bahşiş bıraktı

‘Corona’ destek paketinden aldığı 2 milyon dolarla lüks araç ve ev satın aldı

Lotodan 1 milyar 50 milyon milyon dolar kazandı: ABD tarihinin üçüncü büyük ikramiyesi

Yeni Bond filminin vizyon tarihi üçüncü kez ertelendi: 8 Ekim’de gösterime girecek

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi