‘Corona’ salgınında önlemlerin gevşetilmeye başlamasıyla birlikte, devletlerin ve şirketlerin yeni uygulamaları da devreye giriyor. Cep telefonu uygulamaları aracılığıyla devletin, bireylerin bilgilerine sahip olmasının yolu açıldı. Şirketler, işçileri ve ailelerini çalışma kampı tarzı üretim merkezlerinde toplamaya, evde çalışanları kamerayla gözetlemeye ve işçileri güvencesiz işsiz bırakmayı hedefleyen uygulamaları devreye sokmaya başladı.
Yeni teknolojiler ve kalkınma alanlarında uzman olan, Britanya’daki Oxford Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Emre Eren Korkmaz, Kısa Dalga’dan Kemal Göktaş’ın ‘Zor Soru’ programına konuk oldu. Korkmaz, MÜSİAD’ın ‘izole üretim merkezleri’ ve Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası’nın (MESS) ‘MESS-SAFE’ aplikasyonundan yola çıkarak ‘corona’ sonrası totaliter ve dikkatöryen toplumların inşası için atılan adımları anlattı.
Korkmaz, uygulamaların denetim toplumu tehlikesini beraberinde getirdiğini belirterek, “İnsanlar salgından kurtulmak için bunu kabul ediyor ama sonuçta yeterince tartışılmadan devreye sokulan bu uygulamalar aslında bize dayatılmış oluyor” dedi.
‘İzole üretim merkezleri diktatöryel bir sistem’
MÜSİAD’ın izole üretim merkezleri projesinin distopik bir çalışma kampı izlenimi verdiğini söyleyen Korkmaz şöyle devam etti: “Bu bir denetim toplumu olacak. Bunun sorgulanması gerekiyor. Sadece işçinin değil ailelerinin de 24 saat denetleneceği bir sistem. Bir tür çalışma kampı gibi… Böyle bir üretim sistemine girmek isteyip istemedikleri işçileri sorulmuyor. Burada bir ciddi bir baskı, denetim, diktatöryel bir sistem var.”
MESS’in işçiler arasında sosyal mesafeyi sağlamak için uygulayacağı ‘messafe’ aplikasyonunu da eleştiren Korkmaz şunları söyledi: “Bu tarz aplikasyonların salgın bittiğinde sona ermesi gerekiyor ama burada yine uzun dönemli bir plan var. Bu aplikasyon aynı zamanda işçilerin bir araya gelerek sosyalleşmelerini de engelleyecek. İşçilerin hangi bilgilerine ulaşacacağı, fotoğraflarına, cep telefonu bilgilerine ulaşıp ulaşmayacağı da net değil.”
Devletlerin corona virüsü bulaşan kişileri takip için devreye soktuğu uygulamaların demokratik hak ve özgürlükler penceresinden bakıldığında ciddi bir sorun olduğunu belirten Korkmaz, bu tip teknolojilerin Çin’deki ‘sosyal kredi uygulaması’ benzeri sonuçlarının olabileceğini ifade etti.
‘Çalışma yaşamı daha baskıcı olacak’
Yapay zekanın gelişmesiyle birlikte sonsuz sayıda verinin işlenmesinin mümkün hale geldiğini söyleyen Korkmaz. “Bu yolla çalışma yaşamı daha baskıcı biçimde yeniden kurgulanacak. Salgın sonrası ekenominin göreceği depresyonla beraber işçilerin kazanılmış haklarını da tartışmaya açacak” dedi.
Emre Eren Korkmaz’ın ‘corona’ salgını sonrası teknoloji kullanılarak oluşturulmaya çalışılan yeni toplum düzenine ilişkin podcastini dinlemek için Spotify linkine tıklayın: