Aktif siyasette yer almayan AKP’nin ‘özgül ağırlığı’ Bülent Arınç, “80 milyonda 80 kişi hariç herkes Gülen’e sempati beslemiş olabilir” sözlerine açıklık getirdi: “Kesretten kinaye yaptım.”
Arınç, Habertürk yayınında Kübra Par’ın ‘Açık ve Net’ programında konuşmuştu. Arınç’ın “Ben şundan çok eminim, bu 80 milyonluk kitlede belki 80 kişi haricindeki herkes Fethullah Gülen’in belki bir dini lider olarak, belki eğitim hizmetlerinin güzelliği karşısında bir sempati beslemiş olabilir. Ama o 80 kişi hariç, hiç kimse 15 Temmuz gibi bir ihaneti düşünmemiştir” sözleri tartışma yaratmıştı.
Twitter hesabından bir açıklama yayınlayan Arınç, programın ardından yoğun tebrik ve teşekkür mesajı aldığını belirtti.
‘İzleyiciye ayıp oluyor’
Arınç şöyle devam etti: “‘Kesretten kinaye’ diye bir kavramın olduğunu ve hitabette zaman zaman kullanıldığını bilmeyenler olabilir. Normaldir. Bu vesile ile isteyenler sözlüğe bakıp anlamını görebilirler. ’15 Temmuz öncesinde Fethullah Gülen Hareketi’nin eğitim faaliyetlerini desteklemeyen, 80 milyonda 80 kişi vardır’ şeklindeki ifadelerimde, bir hitabet unsuru olan ‘kesretten kinayeyi’ anlamadıkları için abartılı, aksi yönde fikir beyan edenler de olabilir. Bunu da çok doğal karşılarım. Tepkilerine de saygı duyarım. Ama! Yıllarca televizyonlarda program yapan televizyoncuların, gazetecilerin ve kelli felli siyasilerin ‘kesretten kinaye’ kavramını bilmemelerini düşünemem!”
Kanal D ve FOX ana haber bültenlerini sunan Ahmet Hakan ve Fatih Portakal’a yüklenen Arınç, “Reyting rekabetlerini bir adım daha öteye taşıyıp ‘Kim daha art niyetli ve manipülatif haber yapacak’ yarışına da girmişler. Açıklamalarımın önünü arkasını kesip ‘kesretten kinaye’ yaptığımı bildikleri halde, manipülatif haber yapınca kanallardan ve patronlarından aferin alırlar mı bilmem ama manipüle etmeye çalıştıkları izleyici ve okurlarının zekalarıyla alay etmekten vazgeçseler iyi olur. Çünkü, 2017 dünyasındayız ve önünü arkasını kesip haber yaptıkları açıklamaların tamamı açık kaynaklarda bulunabiliyor. İzleyiciye ayıp oluyor.”
Arınç’ın açıklamasının devamı şöyle:
“Dünden bugüne yaptığım her açıklama, söylediğim her söz için kendilerinden yorum istenince mikrofon fırsatını kaçırmayan bazı grup başkanvekillerine de bir ricam ve tavsiyem var.
Ahmet Hakan ve Fatih Portakal’ın manipülatif haberlerine meze olmamaya gayret etsinler. Zira kendilerinden bunu isteyebilecek bir ortak geçmişimiz var.
Ve son olarak;
İsmimin geçtiği her yerde, adımın anıldığı her konuda ipini koparmışçasına saldıran ama bu zaman kadar haklarında konuşmak istemediğim isimlerini anmamaya özen gösterdiğim bir ikili var. Adeta Edi ile Büdü!
Geçmişi ve kökleri temiz ekranlarda, dava çilesi çekmiş ve ahireti göçmüş insanların kemiklerini sızlatırcasına, her sabah, her gün dillerinden zift saçmaya devam ediyorlar.
Sorsan, Ak Parti’nin en önde savunucuları (!)
O ikiliden biri basın eskisi. Eski muhalif, şimdi ne olduğu belli değil. Daha bir kaç hafta önce İlhan Kesici’nin yer almadığı bir fotoğrafı, fotoğraftaki şahıs sanki oymuş gibi köşesine taşımış ve ona atfen ‘İlhan Kesici’nin bu sohbette söylediklerinden aklımda kalan tek şey davudi sesi ile yaptığı eleştiriler ve muğlak ifadelerdi’ diyerek fotoğrafın hikayesini anlatmıştı (!) Pardon, uydurmuştu.
Allah’tan iki fotoğrafın gerçek hikayesini bilenler sonradan gerçeği anlatmıştı da, bunun yalanı yatsıyı görmemişti.
Kim bilir daha nice yalanları, daha nice uydurmaları vardır köşesinde. Halen bunun gibilere program yaptıranlara da yazıklar ve uğurlar olsun.
Diğer ise öbüründen daha küçük ve daha zeki (!)
En azında göz göre göre, kör gözün parmağına hesabı o kadar açık yalan söylemiyor.
Algı yönetim teknikleri açısından söylenmemesi gerektiğini de biliyor. Aldığı yoğun eğitimler, misyon ve görevinden olsa gerek. Her fırsatta şahsım ve bazı arkadaşlarım için ‘Parti kursunlar da halktaki karşılıklarını görelim’ diyen bu küçük maşa, en son yaptığım açıklamalarımdan sonra, zekasına yakışmayacak bir acemilikle yine racon kesmiş ve beni Manisa’dan aday olmaya davet etmiş.
Bak delikanlı!
Biz, partimizi bundan 16 yıl önce, bağımsız olarak kurduk zaten!
Halktaki karşılığımız da, gücümüz de yine o halkın garantisindedir.
Halktaki karşılığımızı ve gücümüzü test etmek senin haddin değil!
İnsanlar senin için de; ‘Herkesi nasıl bu kadar kolay tehdit edebiliyor? Nasıl bu kadar pervasız olabiliyor? Gücünü nereden alıyor?’ diye soruyorlar. Aidiyet ve mensubiyetini bilenler biliyor da; bilmeyenler sormakta haklılar tabi.
Fakat senin de bilmediğin bir şey var. Öğreteyim, öğren ve artık sus!
Siyasette en büyük güç, gücünü ve bildiklerini gizleyebilmektir.”