Her toplum siyasetçilerden mucize bekler, öte yandan hiçbir siyasetçiye de tam olarak güvenmez ve umut tükendiğinde şaşırtarak en beklenmedik isme aniden görev verip tarihi bir sorumluluk yükleyebilir. Çünkü “dışarıdan” ve “denenmemiş” olan belki yıllanmış, çürümüş, yerleşik politikacılara kıyasla belki gerçekten de farklı bir çözüm önerebilecektir.
Bu bir kumar elbette, ama illa kasanın kazanması da gerekmiyor. 2002’de Türkiye’de de seçmen beklenmedik bir tercih yapmıştı, şu zamana kadar da -en azından- sayısal çoğunluğun pek itirazı, şikayeti varmış gibi görünmüyor. Öte yandan, bu çoğunluğu oluşturan ortalama insanla toplumlardaki diğer alt grupların arasındaki uçurum da giderek büyümeye, beklentileri ve talepleri belirin bir şekilde ayrışmaya başlıyor. 2019’da İngiltere, 2016’da ABD ve 2002’de Türkiye bu açıdan birbirine benziyor.