NUR BANU KOCAASLAN
Bundan dört yıl önce İstanbul Narkotik Şube’de gözaltına alınarak çıplak aramaya maruz kalıp sözlü ve fiziki polis şiddetine uğramasının ardından hayatına son veren Onur Yaser Can’ın ifade tutanaklarını değiştirdikleri gerekçesiyle iki polisin ‘evrakta sahtecilik’ suçundan yargılandığı dava bugün yeniden görüldü.
Can ailesinin avukatları ‘evrakta sahtecilik’le yargılanan iki polise ilişkin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Şube Müdürlüğü’nden gönderilen hard disklerin davacı tarafa verilmemesine dair ‘not iliştirdiği’ ortaya çıkan üye hakim Mahmut Lütfü Yenihal için reddi hakim talebinde bulundu.
Mahkeme bu talebi değerlendirmek üzere duruşmayı 14 Ekim 2015’e erteledi.
Baba Can, mahkeme heyetine delilleri gösterdi
İstanbul 6’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlanan dava, sanık polislerden Salih Bahar’ın avukatının vekillikten ayrıldığının açıklanmasıyla başladı.
Can ailesinin avukatı Ercan Kanar, bu davanın sadece bir evrakta sahtecilik davası olamayacağını belirterek Onur Yaser’i yakalayıp ‘sorgusunda bulunan ve işkence uygulayan yedi polisin’ de yargılanması için soruşturmanın genişletilmesini istedi.
Kanar, resmi evrakta sahteciliğin ya işlenecek suçları örtbas etmek için ya da daha önce işlenmiş suçları örtmek için gerçekleştirilen bir suç olduğunu belirterek bu yüzden mahkeme heyetinden Onur’un yakalanıp ifadesinin alındığı ve polislerle temas ettiği andan itibaren tüm kayıtların bulunduğu hard disklerin bilirkişi incelemesinin yapılarak dava dosyasına girmesini talep edildi.
Duruşmada söz alan Onur Yaser Can’ın babası Mevlüt Can, duruşmanın görüntülü kayıt altına alınmasını talep etti. Ardından mahkeme heyetine Onur Yaser’in gözaltına alındığı ve Emniyet’e getirildiği esnadaki fotoğraflarını tek tek gösteren Can, heyete bir avukat gibi Onur Yaser’in başından geçenleri tek tek anlattı.
‘Benim oğlum onurlu bir çocuktu’
Onur Yaser’in AİHM’de görülen davasında, ‘İyi davrandık, metrobüse gitmek istedi bıraktık’ diye savunma veren Türkiye’ye karşılık “Dalga geçer gibi metroya bıraktık diyorlar. Benim oğlum onurlu bir çocuktu. Kendisine işkence edenlerden metroya bırakmasını istemezdi” diyen Can, sözlerine şöyle devam etti:
“36 yıl ben ve eşim çocuklarımızı bunun için yetiştirmedik. Ne hakları vardı, pırlanta gibi iki çocuk yetiştirdim. Benim eşimi de götürdüler. ODTÜ’yü birincilikle bitiren, mimar, dalgıçtı benim oğlum. Bakın bu da kızım. Ben artık adalet bekliyorum” diye konuştu.
Not ortaya çıktı, hakim kabul etmek zorunda kaldı
Can ailesinin avukatlarından Ömer Kavili, bu davanın üniforma giyen ama eşkiyalık yapanların ortaya çıkarılması davası olduğunu belirterek, Emniyet’ten gönderilen sanık iki polise ait delilleri incelemek istediğini söyledi.
Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Şube Müdürlüğü’nün sanık iki polise ait olduğu öne sürülen delillerin tutanaksız mühürlendiğini farkeden Kavili, dosyaya delil torbasıyla ilgili iliştirilen not kağıdına dikkat çekti.
Henüz incelenmemiş delillerin üzerinde mahkeme heyeti üyesi Mahmut Lütfü Yenihal’in ‘imaj kayıtlarında suçla bağlantılı olmayan görüntülerin olduğu’ gerekçesiyle görüntülerin davacı tarafa verilmemesi gerektiğine dair bir el yazısı bulundu. Yenihal’in notun kendisine ait olduğunu söylemesiyle Can ailesinin avukatları Yenihal’in önyargılı ve taraflı olduğunu belirterek reddi hakim talebinde bulundu.
Ezgi Can: Bir kez olsun bizi şaşırtın lütfen
Kavili’nin ardından söz alan Onur Yaser’in kardeşi Ezgi Can, “Ben annemi yitirdim bu süreçte. Bu hukuksuzluklara dayanamayıp kendisini camdan aşağı attı. Tıpkı ağabeyim gibi. Bu bir cinayettir, ağabeyimin katledilmesi gibi. Sanıyor musunuz ki biz yaşıyoruz, biz de öldük. Ben Türkiye’de yaşayan bir genç olarak istiyorum, lütfen bizi şaşırtın artık. Bu dava evrakta sahtecilik davası değildir” diye konuştu.
Dava 14 Ekim’e ertelendi
Sanık polis Soner Gündoğdu’nun avukatı Ahmet Baran Akkaya ise kendilerinin de delillerin incelenmesini talep ettiğini, diğer yedi polisin işkence yaptığına inanmadığı için bu davayı aldığını söyledi.
Mahkeme heyeti, Can ailesinin reddi hakim talebini 10 gün içinde yazılı olarak bildirmesine, diğer taleplerin reddi hakim talebinin değerlendirilmesinden sonra incelemeye alınmasına hükmetti. Bir sonraki duruşma 14 Ekim 2015’e ertelendi.
Duruşma sonrası konuşan avukat Ömer Kavili, delillerin güvenliğinden yargının sorumlu olduğunu belirterek “Mührü kimin nasıl ve ne şekilde yaptığı belli değil. Tutanak yok. Dört yıl sonra gelen hard disklerin güvenliğini yargının sağlayamadığı açıkça ortaya çıkmıştır” diye konuştu.