• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

Ölmemeyi dahi akıl edemeyen işçilerin ağır ihmali…

31/10/2014 11:22

 

murat sevincMURAT SEVİNÇ

Soma’da, Tuzla’da, inşaatlarda, atölyelerde, yanan işçi çadırlarında, infilak eden imalathanelerde can veren işçilerin akıbeti ne olduysa, Ermenek’te ölenlerin akıbeti de o olacak.

Lafı uzatmaya gerek yok. Daha önce defalarca yazdığımı yineleyeyim: Türkiye’de işçi ölümlerinin gündemi meşgul edişi, sayıyla orantılıdır. 300 civarında öldüklerinde bir haftada, daha az sayıda öldüklerinde üç beş gün içinde gündemden düşer. Her gün canını veren bir iki işçi ise genellikle ‘haber’ olmaz.

Reklam

Bu satırlar dahil yazılıp çizilenler, boştur. Vefat edenlerin yakınlarının dışında hiç kimsenin yaşamında bir değişiklik olmaz. Çay kahve içerken, kısa ve ‘ah vah’lı sohbet konusu… Hepsi bu.

Gerçi insanlar henüz madende. Çıkarılamadı. Mahsur kalmış durumdalar. Bu satırlar yazılırken bir mucize bekleniyordu. Adı üzerinde, ‘mucize.’

Bir işçi gencin gariban anacığı, ‘Yüzme bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?’ diye soruyor çevresine. Maden başında bekleyen kadın ve erkek yoksulların, çömelmiş, başları elleri arasında, acı ve hüzün dolu bakışları yayınlanıyor basında.

Reklam

Tüm klişeler, en rezil halleriyle, mevcut

Siyasetçiler ‘olay yerinde.’ ‘Hesap sorulacak’la başlayan açıklamalar vs. Ezcümle, akla gelebilecek ve deneyimle sabit tüm klişeler, en rezil halleriyle, mevcut. Hâliyle, Ermenek’te yaşananların özgün bir yanı yok.

Gerek Türkiye, gerekse diğer az gelişmiş ülke azgın kapitalizmleri açısından olup bitenler, olağan. Bir yanda dizginlenmek istemeyen ve ‘yalnızca’ daha çok kazanmayı hedefleyen az gelişmiş ülke çakalları -ki Türkiye’de sermayedar/patron olarak adlandırılıyorlar- diğer yanda o çakalların emrine amade edilmiş, ölmekle tükenmeyecek insan canları. İkisi arasındaki ilişkiyi kurmak ve zayıfı güçlü karşısında korumakla mükellef devlet ise iliklerine kadar patron düşkünü. O rahat etsin diye yapmayacağı yok.

Aşağılık ilişkiler ağı çözülmediği sürece

Bu son derece ‘basit’ ilişkiler ağında, sabah akşam sosyal devlet sohbetleri yapmak, hak ve hürriyetleri anlatmak, anayasal ve yasal zaaflardan/sorunlardan söz etmek, ölüme sebebiyet verenlerde yalnızca bir gülümsemeye neden oluyor. Doğaldır. Umurlarında değil.

En zorda kaldıkları anda, çaresiz insanlara ‘kan parası’ ödüyorlar. Lafı mı olur, devede kulak. Yakınların başka şansı da yok doğrusu. Açıkçası, ‘Alan çaresiz, veren arsız.’

Tanık olduğumuz aşağılık ilişkiler ağı çözülmediği sürece, memlekette, her Allah’ın günü, işçiler, ölecektir. Hiçbir patron ve siyasetçinin başına, hiçbir şey gelmeyecektir.

Milyonlarca insana aptal muamelesi

Nitekim her cinayette aynı saçma ve can yakıcı klişelere tanık oluşumuzun nedeni, bu olağanüstü özgüven. Öyle bir özgüven ki at hırsızı kılıklı ciğeri beş para etmez iş herifleriyle siyasetçiler ve basındaki maşaları, el ele verip milyonlarca insana aptal muamelesi yapabiliyor. Bir değil, iki değil, her gün.

Son olayda, Devlet Başkanı ile Bakanlar Kurulu’nun başı, Ermenek’teki madencilerin ailelerine, ‘Keşke daha önce bir mektup yazsanız… bildirseydiniz, gereğini yapardık’ mealinde bir şeyler buyurmuşlar.

Şimdi anladınız mı?

Şimdi anladınız mı yönetim sistemimizdeki eksikliği? Anladınız mı, işçilerin sendikalaşmada, örgütlenmede, grev haklarını kullanmada, toplu sözleşme aşamalarında yaşadıkları sorunların kaynağını? Anladınız mı, Tuzla tersanelerinde üç kuruşluk güvenlik sistemleri kurulmadığı için can verenlerin, canlarını verme gerekçesini? Anladınız mı, bir AVM inşaatının çadırında ya da bir boya fabrikasındaki yangın nedeniyle ‘yanarak’ ölen onlarca insanın ‘ölüm’ gerekçesini? Anladınız mı, Soma’dakilerin nasıl olup madenden sağ çıkamadığını? Anladınız mı, kadın işçilerin karayolunda sele kapılmış bir minibüste göz göre göre boğulmalarının sırrını? Anladınız mı, malum asansörün o yükseklikten neden yere çakıldığını? Anladınız mı, köprü inşaatında çalışanların neden düştüğünü? Anladınız mı, ekmek parası için can verenlerin o güzel canlarını neden böylesine kolay verdiklerini? Anladınız mı, özellikle madencilik ve inşaat sektöründe kâr oranlarının böylesine yüksek oluşunun gerekçesini? Anladınız mı, Soma sonrası ve salt ‘Soma için’ çıkarılan Torba Yasa’da çalışma saati hilelerinin nasıl/neden yapılabildiğini? Anladınız mı, iş cinayetlerine ilişkin yargısal süreçlerde hemen hiçbir zaman elle tutulur bir sonuç alınamamasının nedenini? Anladınız mı, 1982 Anayasası’nın bazı hükümlerine neden hiç dokunulmadığını? Anladınız mı, anayasa tartışmalarında sosyal hakların Türklüğün-Kürtlüğün binde biri kadar dahi gündeme gelmeyişinin gerekçesini? Anladınız mı, yandaş sendikacılığın işlevini? Anladınız mı, çoğu bilirkişinin hazırladığı o saçma sapan raporların işlevini?

Ben anladım. Hayasız sömürünün gerekçesi, ölenlerin ve sakat kalanların basit bir ‘şikayet dilekçesi’ni yazmamış olmaları. Çağlar boyu sömürülenler, doğru mercilere mektup yazamadıkları, yönetenlere bir haber ulaştırmayı akıl edemedikleri için, sömürüldüler.

Marx görseydi…

Marx bu gerçeği görmüş olsa, dünyanın tüm emekçilerini ‘birleşmeye’ değil, ‘toplu dilekçe vermeye’ davet ederdi elbet. Alçak sistemimizin mağdurları, şikayetlerini mektup ya da başka yollarla ‘devlet büyükleri’ne iletebilselerdi, şu kadarını düşünebilselerdi, ölmeyeceklerdi.

Oğlunu bekleyen o canım yaşlı kadın, muhtemeldir ki tonlarca suyun içindeki evladının ‘yüzme bilmeyişi’yle dertlenmeyecekti.

Söz bitmez. Mücadele bitmez. İnsanına bir derin nefesi, el kadar toprağı ve ağacı dahi çok gören devlete, yazacak, söyleyecek bitmez.

Ama yazı bitsin burada. Dertleşme, iç dökme dışında hiçbir işe yaramayan, yaramayacak olan bu kıymetsiz yazı. İnsana tüm ilkelerini sorgulatan, aklını fikrini zorlayan pespayelik, göz yumanlar, teşne olanlar ve dalkavuklar hakkında sarf edilmesi gereken her sözcük, dava ve dahası tazminat konusu olacak. Bu yüzden, yazı bitsin.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

Borsa İstanbul Genel Müdürü Hakan Atilla istifa etti

Borsa İstanbul AŞ Genel Müdürü Hakan Atilla istifa etti. İstifanın yönetim kurulu kararıyla kabul edildiği bildirildi.

ABD tahvillerinin etkisiyle baskı altında kalan dolar/TL 7.80’e dayandı

ABD’nin 10 yıllık Hazine tahvil getirisinin yeniden yüzde 1.6 seviyesine yaklaşmasıyla birlikte TL en çok baskı altında kalan gelişmekte olan para birimlerinden biri olarak, dolar karşısında 7.80’e dayandı.

Kadınlar çiçeklerini kendileri alırlar…

Kadın haklarından bahsediyor olmanın utancı, bugünün insanlığında kara bir lekedir. Yeter ki bir gün bu ifadenin yerini ‘insan hakları’yla değiştirebilecek aşamaya gelelim; merak etmeyin, kadınlar çiçeklerini kendileri alırlar.

ABD’li bankalar ‘Merkez’den faiz artışı bekliyor

ABD’li yatırım bankaları Citi, JPMorgan ve Morgan Stanley, Merkez Bankası’nın (MB) enflasyonu kontrol altında tutmak adına mart ayında politika faiz oranını 100 baz puana kadar artırmasını bekliyor.

19’uncu Feminist Gece Yürüyüşü: Yer yerinden oynar kadınlar özgür olsa

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla kadınlar Taksim’de 19’uncu kez Feminist Gece Yürüyüşü için toplandı.

Göçmendir, hükmü yoktur yeryüzünde…
Ölümleri kıyaslamaktan vazgeçsek artık!

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1225 gündür tutuklu

AGORA

Meral Akşener’in onuru…

Murat Sevinç

Hatırlamak istemiyorum ama anlatayım

Mehmet Aksel

Grev haktır…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Muharrem Sarıkaya: Biontech aşısının kime yapılacağına ilişkin ilginç bir yöntem benimsenmiş

Zeynep Gürcanlı: Yakın zamanda Afrin’in de, İdlib’in de karışması muhtemel

Hande Fırat: Bir yaratığın bir kadını dövmesine, onu siyah-beyaz fotoğrafa çevirmesine tahammülüm kalmadı

Ahmet Takan: İmamoğlu, erken seçimin yaklaştığını görüyor; bir taşla iki kuş vurma peşinde

Melih Aşık: Böyle bir bahaneyi hapis tutulan Boğaziçili gençlere anlatamazsınız

Ayça Söylemez: O avroların ‘insan hakları’ adına harcanmayacağı ortada

Erdal Sağlam: Önceliği olmayan yatırımlarda ısrar, ekonomik anlayışın değişmediğinin ispatı

Özdemir İnce: Bu kadar zahmete ne hacet!?

Faik Çetiner: Fenerbahçe şampiyonluk istiyorsa Kadıköy fobisini yenmek zorunda

İbrahim Kiras: İkinci Cumhuriyet adlandırmasını en fazla bugünkü iktidar dönemi hak ediyor

Burhanettin Duran: Batı ittifakının sınırını Yunanistan’dan geçirmek en çok Avrupa’nın aleyhine olur

Leyla Emadi’nin kişisel sergisi: Gel-Git

Elektronik dans müziği ikilisi Daft Punk dağıldı

‘Afrika dahil’

Sanat yayınlarını aynı çatı altında buluşturan border_less ARTBOOK DAYS üçüncü edisyona hazırlanıyor

74. Cannes Film Festivali pandemi nedeniyle ertelendi

Salgına kısa bir mola: 1300 ‘kobay’ araştırma için DJ performansı eşliğinde eğlendi

Çiçek satarak geçimini sağlayan kadın: Kızımı Oxford’da okutuyorum

Dünyanın en yaşlısı olarak bilinen 70 yaşındaki albatrosun yavrusu oldu

Anneleri ölen yedi yavruyu, yavrularını kaybeden köpek emziriyor

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi