7 Haziran 2015 seçiminden sonra, ‘silahlı isyan’ stratejisi benimseyen Kürt siyasi hareketi ve onun silahlı kolu PKK, kendi mantığı açısından, neyi başarı olarak tanımlıyor sorusunu sormak lazım.
Geldiğimiz noktada başarı olarak takdim edilen, ‘karşı tarafın’ verdiği kayıpların, iktidarın ilan ettiğinden kat kat çok olduğu, örgütün kayıplarının ise daha az olduğu iddiasından ibaret. Savaş mantığı ile düşünseniz dahi, yani insan canının amaca giden yolda ‘kaçınılmaz maliyet’ olduğuna inansanız bile, nihayetinde bu can pazarının hangi amaca ne kadar ‘hizmet ettiği’ soru ve sorumluluğundan kaçamazsınız.
Nedir, Kürt ulusal hareketinin bunca cana mal olan stratejisinin kanlı ‘kazanımı’? ‘İktidarı müzarekeye zorlamak’ hedefi gerçekleşti mi? Türkiye’de demokratik kamuoyu, Kürtlerin davasının haklılığına daha fazla ikna oldu mu?
Türkiye’de otoriter siyaset, bu strateji dolayısı ile yara aldı mı? Hayır, hayır, hayır! Üstelik tam tersi olmadı mı? Kürt nüfuslu bölge savaş yerine dönmedi mi? İktidar, bu çatışma ortamı üzerinden, milliyetçiliği mobilize ederek otoriter siyasetini pekiştirmedi mi?