Halihazırda İslamcıların kavramsal dünyası, selefi basitleştirme ile ‘gelenek icadı’ çırpınışları arasında salınmaktan ibaret. FETÖ olayı dolayısı ile ‘tasavvufun, tarikatların, cemaatlerin karalanması, yok olma tehlikesi’ne kahırlanan İslamcı arkadaşlara, ortada ‘tasavvuf düşüncesi’ diye bir şeyin kalmadığı acı gerçeğini hatırlatmak isterim.
Mevcut tarikatlar, modern dünyada yabancılaşmanın tesellisi işlevi görse de hemşeri derneklerinden, ancak bir adım ötede, tutunma ve bir adım ötesinde çıkar ağları oluşturmaktan öte anlam taşımıyor. Bırakın tarikatı, tasavvufu, dindar kesimde artık öne çıkanlar, ‘adab/edeb’den haberi olmayanlar, dahası tüm bunlar FETÖ olayından sonra, Kemalistlerin karşı taarruzu ile olmuş değil.
Bırakın tasavvufu, kadim geleneği, kendiniz yabancı kelime kullanmadan, Batılı düşünür ismi zikretmeden yazı yazamıyorsunuz. Nietzsche, benim gibi sıradan bir insanın gözünde bile olsa olsa ‘parlak ama olgunlaşmamış bir zihin’, sahi ne akılla onu bu denli önemsiyorsunuz? Belli ki, eşyayı nasıl algıladığından ziyade, Batı medeniyetini eleştirmesi önemli, zira İslam tasavvurunuz her şeyden ziyade, Batı karşısında eziklik ve onun öfkesi ile şekillenmiş vaziyette.
Sahi, hangi ‘Sünni omurga’dan söz ediyorsunuz, bu kadar omurgasız insandan nasıl bir ‘omurga’ teşekkül eder? Türkiye de dahil, Sünni Müslüman dünyanın haline bir bakın, omurga diye tabir edilecek ne var? Bu koşullar altında ‘Sünnilik’ dediğiniz sığ bir mezhep taassubu, o kadar.