‘İnsani’ yönü boşveren bir demokrasi tasavvuru olamaz ve de toplumsal barış vaat edemez.
Bu ülkenin pek çok fukara çocuğu, Robert Kolej’e girme imkânını tepip, Fethullahçı okullara girmiş değil. İslamcı, muhafazakârlar bir yana, Fethullahçıların baş düşmanlığı şampiyonluğuna girişen laik kesim, bu yalın gerçeği hiçbir zaman anlamak istemedi.
İslamcılar, “alnı secde görenden zarar gelmez” taassubuna teslim oldu, buna karşı laikler, onları ‘takunyalı kalabalığın’ bir parçası olarak gördü.
Kimse, fakir Anadolu genci büyük şehirde okumak için bir yer, yurt bulmak zorunda diye düşünmedi. Polisliğin, askerliğin, küçük bürokratlığın, ‘bir fesat teşkilatı kurma girişimine nefer yazılmak’tan ziyade, bir fukara mesleği, bir gelecek vaadi olduğunu hesaba katmadı.
“Askere, polise, bürokrasiye sızdılar” diye yakınanlar, burjuva sınıfına dahil olmayanların kendilerine “başka nasıl bir gelecek kuracaklar” diye bir dertleri olmadı.