Yine de, gönül rahatlığı ile, ‘çaresizliğe yenik düşmek yerine, yollara düşelim’ diyemiyorum. Bir yanda, ‘bardağı taşıran son damla oldu’ diyeceğim ama bardak çoktan taşmamış mıydı?
HDP’nin eş genel başkanları başta olmak üzere pek çok milletvekili ve siyasetçisi ne zamandır hapiste, onlar için yeterince ses çıkarıldı mı?
Sadece siyasetçiler değil, çatlak ses çıkaran pek çok insan çeşitli türden terör suçlamaları ile hapiste, pek çokları işlerini kaybetti ve bu esnada parlamenter sistem bitti, rejim değişti, bu ne büyük bardakmış, neden daha önce taşmadı, soruları sadece kafamızı değil, ruhumuzu kemiriyor.
‘Yine de bir yerden başlamak lazım’ desek, sahiden neye başlıyoruz belli mi? Yoksa yürüyüş, aslında İstanbul’a değil, Niğde’ye mi?
İnsan çaresizliğe yenik düşmemek için çırpındıkça bu sorular arasında boğulma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor.
En iyisi, filmi geri sarıp, tüm bunları yeniden ve derinlemesine düşünmek, belki o zaman hangi yollara düşüp, nereye varmak istediğimiz daha fazla netleşir, daha iyi yol alırız.