TUNCAY KOÇ*
Nükleer Enerji, bir zorunluluk mu ya da politik bir tercih mi? Bu başlığı doğru dürüst tartışamadan iktidar tüm gücüyle nükleer santralleri yaşamımıza sokmak istiyor. Üstelik bir tanesiyle nasıl baş edeceğimizi bilemeden üç tane nükleer santral AKP defterlerinde hazır beklemektedir.
Santral, Mersin Akkuyu’ya yapılmaya başlandı, Sinop hazırlık aşamasında… İktidar bir de Kırklareli İğneada’ya Nükleer Santral yapmayı düşünüyor. Yer seçimi, imar planları ÇED süreçleri gibi konularda onlarca dava Akkuyu Nükleer santral sürecinde açılmış bulunmaktadır. Buna karşın hiçbir süreç beklenmeden bir oldu bitti ile karşı karşıyayız.
Bir törende Bakan Yıldız “Akkuyu nükleer santrali kurulsaydı Türkiye’nin elektriğinin yüzde 28’ini üretecekti” diye beyan vermişti ki propaganda amaçlı bu beyan da doğru değildir. Türkiye Enerji tüketimi, 2015 yılında 250 milyar MW olarak gerçekleşti. Akkuyu Nükleer santrali dört ünite olarak toplam 4800 MW. Bu kapasitenin, Türkiye’nin kurulu gücünün şu anda 70 bin MW olduğunu düşünürsek devreye girdiğinde yüzde 7’lik bir artış yaratacaktır.
Hiç durmadan ve tam kapasite çalışsa Türkiye’de geçen yıl kullanılan elektriğin ancak yüzde 16’sını üretebilir. Tam kapasite ve hiç durmadan çalışması ise olanaksızdır. Dolayısıyla Enerji Bakanı’nın söylediği yüzde 28 rakamı nereden çıkmıştır, belirsizdir. Bu rakam açık bir tahrifattır. Türkiye’nin şu anda ya da yakın vadede bir enerji açığı sorunu bulunmamaktadır.
Nükleer en ucuz enerji için bir araç değildir
Nükleer santraller, iddia edildiği gibi en temiz ve en ucuz enerji için bir araç değildir. Nükleer santrallerin kurulum maliyetleri de çok yüksektir. Üstüne güvenlik maliyetleri de eklendiğinde ucuz bir enerji olmadığı görülmektedir. Üstelik bu santral, yabancı bir ülke tarafından anahtar teslimi şeklinde yapılacak, herhangi bir teknoloji transferi olmayacağı gibi dışarıya bağımlılığımız azalmayacak, tersine artacaktır.
Akkuyu ve Sinop’ta kurulacak nükleer santraller insan yaşamını tehdit ettiği gibi ekosistemi ve o bölgede yaşayan tüm deniz canlılarını da yok edecektir. Özellikle Akdeniz de yaşayan fokların, yunusların ve carettaların doğal yaşam alanlarının yok olmasıyla nesilleri tehlike altına girecektir. Akkuyu nükleer santrali nedeni ile bölgede oluşacak ısı artışı Akdeniz ekosistemi için gerekli olan bitki türlerini yok edecek ve buna bağlı olarak da diğer deniz canlıları da yok olacaktır. Kaldı ki; denizde yaşanacak radyoaktif kirlenme de doğayı ve canlıları tehdit eden diğer bir tehlikedir.
Çernobil örneği belleklerde
Nükleer Santrallerde kaza riski gerçekleştiğinde ortaya çıkan çevresel ve insani felaketleri tekrarlamaya gerek yok. Çernobil örneği belleklerde unutulmuş değildir. Çernobil dışında da birçok nükleer santral kazası gerçekleşmiş olup bunlardan en yakın tarihlisi Fukushimada yaşanan felakettir. Kaza riskinin yüksek olduğu nükleer santrallerde en ufak bir hatanın veya ihmalin insanların yaşamını, doğayı ve canlıları ne denli tehdit ettiği çok açık ortadadır.
Peki riskleri bu kadar açık ve maliyeti de bayağı tuzlu olan Nükleer enerji için seçim haftasına girdiğimizde parti politikaları nedir acaba? Gezi Protestolarının 2’nci yıldönümünü yaşadığımız bugünlerde çevre önemli bir başlık olmasına rağmen Parti programında ve seçim beyannamelerinde eskisine oranla fazla fakat yine de yetersiz yer aldığını görmekteyiz.
AKP ve MHP nükleere karşı değil
Bu konuda AKP’nin beyanname ya da programını incelemeye gerek olduğunu sanmıyorum. Sicil ortada, söyledikleri ortada, ne yapacaklarını da tahmin ediyoruz. Peki diğer üç iddialı parti bu konuda ne söylemektedir? MHP’nin resmi internet sitesindeki parti programında ise “Nükleer enerji üretim teknolojisine sahip olmak öncelikli hedeflerimiz içinde olup, enerji arz güvenliğinin sağlanması için nükleer santraller kurulacaktır” denmektedir.
Yine Bizimle Yürü Türkiye adlı seçim beyannamesin de benzer yaklaşım devam etmekte “Nükleer başta olmak üzere yeni enerji teknolojilerini üretecek yetkinliğe ulaşılmasıdır” ifadeleri yer almaktadır. Yani nükleer santrale bir karşıtlık bulunmamaktadır. Hatta genel enerji politikalarına baktığımızda AKP’den farklı bir çizgilerinin olmadığı görülmektedir.
CHP’nin net bir tavrı yok
CHP’nin seçim beyannamesine geldiğimizde çeşitli çevreci argümanlar olduğunu görmek sevindirici. Hatta “Ekolojik Anayasa” dahi diyerek önemli bir noktaya işaret ediyor. Fakat Nükleer enerji konusunda kesin bir tavır koymuyor. “Yaşanacak Bir Türkiye” başlıklı seçim beyannamesinin ‘Enerji‘ başlığı altında “Nükleer teknolojiye, kategorik olarak karşı olmamakla birlikte, mevcut nükleer enerji teknolojilerine dayalı sorunlarını giderememiş riskli santrallerin kısa vadede ülkemizde kurulmasına izin vermeyeceğiz” denmektedir.
Bununla bağlantılı olarak Akkuyu Nükleer Santrali içinde “…hukuk çerçevesinde, mümkün olursa iptal edeceğiz” beyanı mevcuttur. Yani CHP kategorik olarak nükleer enerjiye karşı değil, Akkuyu’yu da bütün mümkünlerin kıyısında seyrederek karar verecek. Konu emekli maaşlarına ikramiye verilmesi kadar önemsenmemiş sanırım. Net bir tavır yok.
HDP nükleere karşı
HDP seçim beyannamesine baktığımızda birkaç yerde Nükleer enerjiye net tavır görüyoruz. Ekoloji başlığının hemen altında “Sermaye birikimi için yapılan HES, termik, nükleer vb. enerji projelerine, ekolojik yıkıma yol açan maden işletmeciliğine, endüstriyel atık ve kirlilik sonucunda yaşam alanlarının tahribine yol açan uygulamalara son verilecek” ifadeleri yer almaktadır.
Yine biraz altta da şöyle denilmekte: “Nükleere ve radyoaktiviteye dayalı üretim ve yeniden dönüşüm yapılanmasına, tarım alanlarının, meraların, ormanların, kıyıların nükleer atık sahası olmasına izin verilmeyecek.” Burada nükleer enerjiye karşı tavrın ne olduğu sanırım net biçimde görülmektedir.
Hâlâ 1 Nisan günü tüm yurtta olan elektrik kesintisinin nedenini açıklayamayan, maden ocaklarını denetimsizlik ve siyasi korumayla tabuta dönüştürmüş, Avrupa’da ölümlü iş kazalarında birinci olan bir iktidarın ülkesinde yaşıyoruz. Teknolojisini dahi üretemediğimiz bir enerji türünün topraklarımızda olması kabul edilemez.
Siyasilerin başka amaçları doğrultusunda gerçekleştirmek istedikleri bu projelerin riski, hiçbir şey için alınmaya değmez. Aslolan yaşamın devamlılığıdır. Nükleer santrali ülkemizde istemiyor ve nükleere olumlu bakan siyasi partileri de bir kez daha düşünmeye davet ediyoruz.
* Avukat