(…) makamı önünde 18 kişi şehit olurken kendisinin darbe girişiminden 3 gün sonra İstanbul’a gelmesi unutulamadı. AK Parti’nin geleneksel çehresini; aslında denge-denetleme sistemini teşkil eden unsurlarını tasfiye ettirmeyi misyon belleyenler unutturmadı.
Damadının FETÖ’den tutuklanması, tahliye edilmesi ve tekrar tutuklanması ise nezaketten taviz vermeyen, kavgacı bir şahsiyet olmayan Topbaş’ı başedemeyeceği bir savaş alanında bıraktı.
Veda konuşmasındaki “Hata ile ihanetin birbirine karıştırılmaması gerekir” cümlesi, Topbaş’ın hissettiği ama fiiliyata geçiremediği ‘kendini savunma ihtiyacı’nın izdüşü- müydü. Bu pozisyona itildiği için haklı bir keder taşıdığı, siyaset kulisi takip edenlerin malumu.
Varlıklı bir adamken ve pek ihtiyacı yokken ‘dava için’ siyasete atılmasına; daha İstanbul Refah’a geçmezden çok önce, en zor zamanlarda Refah Partisi belediyeciliğinin mayalanması için çalışmış olmasına rağmen, bu geçmişin yok sayılmasına kırgındı. Hareketin içinde hep ‘Kadir Ağabey’ olarak anılıyordu, ama son 1 yılda karşılaştığı muamele bu sıfatın gereksindiği saygıyla mütenasip değildi.
Nihal Bengisu Karaca’nın yazısı