İlk nedeni şu: Devlet demek artık AK Parti ve ittifak ettikleri demek ve bu parti milliyetçi, muhafazakar, dindar ve İslamcıların oluşturduğu bir tabanı temsil ediyor. Dolayısıyla devlet, söz konusu tabanla ontolojik, organik ilişki içinde olanlardan sadır olan ve devletin seçtiği “ana akım görüş”ten sapma temayülü gösteren her eğilimi ve o eğilim üzerinden muhalefetin ürettiği ithamları “üzerine alınıyor” ve savuşturulması gereken bir mesele olarak görüyor.
Din bir kere iktidarın seçmen ve sosyoloji tahkim etme imkânlarının arasına girdikten sonra, tahkim edilmiş sosyolojiyi kontrol etmek de iktidarın görevi oluyor çünkü. Dolayısıyla kısa bir süre önce yaşanan “güncelleme” tartışmasında olduğu gibi, ittifak tabanını ve toplumu ne 14. yüzyıldaki fetvazenleri tekrarlayanlara teslim etmek mümkündür, ne de kabaca “Yaratıcı var, ama dinler hep sonradan uyduruldu” ile özetlenebilecek deizme savrulmaları kabul edilebilir.