
LEVENT GÜLTEKİN
[email protected]
@acikcenk
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı yeni anayasa tartışması kimi iktidar mensuplarının kapalı, imalı, geçmişe atıf yaptığı sözleriyle farklı bir zemine doğru kayıyor.
Yeni anayasadan bahsederken ‘yeniden kuruluş anayasası’ diyorlar…
‘1921-1924 anayasalarındaki ruhu canlandırma anayasası’ diyorlar…
‘Cumhuriyet ayarlarına dönüş anayasası, milli ve manevi değerlerimizle taçlandırdığımız bir anayasa’ diyorlar…
Bu minvalde daha birçok şey söylüyorlar.
Fakat tam olarak ne yapmak istediklerini açık bir şekilde söylemedikleri için sağlıklı bir tartışma da başlamıyor.
Dahası mevcut anayasaya bile uymadıkları halde yeni anayasaya niçin ihtiyaç duyduklarını, mevcut anayasanın hangi maddelerinin onları rahatsız ettiğini ya da ülkenin gelişiminin önünde engel olduğunu da söylemiyorlar.
Mesela ne yapmak istiyorlar da mevcut anayasa engel oluyor ki onu değiştirmek istiyorlar?
Bütün bunları bilmiyoruz.
Zihinlerinde kendilerinin bildiği bir amaca matuf kapalı, imalı sözlerle anayasa tartışması yapmaya çalışıyorlar.
İktidar mensuplarının sözlerindeki bu kapalılık ve imaya dayalı atıflar sağlıklı bir tartışmanın başlamasını engellediği gibi toplumun önemli bir kesiminin zihninde soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor.
Dahası toplumun kendi geleceğinin, yaşamının, kaderinin belirleneceği bu gidişatta söz sahibi olmasının önüne geçiliyor.
İktidar mensuplarına sormak lazım niçin bu kapalılık?
Neden hep bir ima ve atıf?
Ne yapmak istediğinizi açık ve anlaşılır bir şekilde niçin söylemiyorsunuz?
Kimden, neyden korkuyorsunuz?
Geçmişte size itiraz edecek devlet kurumları vardı, bu nedenle amacınızı açıkça söylemekten imtina ediyor, dereyi dolaşarak geçmeye çalışıyordunuz
Artık devletin bütün kurumlarının kontrolünü ele geçirdiniz.
Yargı sizde, ordu sizde, polis sizde, üniversiteler, medya, sivil toplum… hepsi sizin kontrolünüzde.
Valiler, kaymakamlar, sokak bekçileri bile artık sizin emrinizde.
Muhalefet deseniz zaten kınamaktan, tweet atmaktan, birkaç gün itiraz edip sonra o meseleyi unutmaktan başka bir şey yapmıyor.
Buna rağmen neyden, kimden korkuyorsunuz da amacınızı, niyetinizi, ne yapmak istediğinizi açıkça ortaya koymuyorsunuz?
Mesela ‘kuruluş anayasası’ derken neyi kastediyorsunuz? Neyi yıktınız ya da ne kuruyorsunuz ki yapmayı düşündüğünüz anayasaya ‘kuruluş anayasası’ diyorsunuz?
Ya da ‘cumhuriyet ayarlarına dönüş’ten kastınız ne? Mevcut anayasadaki hangi madde sizin anladığınız cumhuriyet felsefesine ters?
“Milli manevi değerlerle taçlandıracağız” derken neyi kastediyorsunuz? Bir anayasayı milli ve manevi değerlerle taçlandırmak tam olarak ne demek? Niçin net bir şekilde açıklamıyorsunuz?
Asıl derdiniz laiklik mi? O zaman bunu tartışalım.
Devletin dini İslam’dır, bunu mu yapmak istiyorsunuz? Eğer buysa bunu bilip bunu açıkça konuşalım.
“Devletin dini İslam’dır” dediğinizde o zaman bir İslam devletinden bahsediyorsunuz demektir.
Bu durumda devletin hukukunun, ekonomisinin toplumsal hayatının da buna göre düzenlenmesi gerekiyor. Söz konusu olan buysa bunu da açıkça tartışalım.
Çünkü medeni kanunu, demokrasiyi, yönetim şeklini, seçimleri… hepsini konuşmak, tartışmak gerekiyor.
Yani derdiniz buysa eğitimden ekonomiye, sosyal hayattan kamusal alana… her alanda dini esaslara dayalı bir düzen inşa etmek istiyorsunuz demektir, bunu da tartışalım.
Bütün bunları açıkça niçin söylemiyorsunuz?
Söyleyin ki toplum ne olduğunu, nereye gidildiğini, ne yapılmak istendiğini açıkça görüp ona göre bir tercihte bulunsun.
Bunca güce rağmen bunları açıkça konuşmaktan kaçınıyorsunuz.
Kaçınıyorsunuz çünkü bu çağdışı anlayışın toplumsal desteğinin yüzde 10 bile olmadığını siz de biliyorsunuz.
Kaçınıyorsunuz çünkü toplumun, gidişatın farkına varıp Türkiye’nin sizin istediğiniz gibi bir ülkeye dönüştürülmesine onay vermeyeceğini siz de biliyorsunuz.
Bunu bildiğiniz için hep ima, hep dereyi dolaşma yöntemiyle, iki yüzlü politikalarla asıl amaca yürümeyi bir yaşam felsefesi haline getirdiniz.
Bugüne kadar hep bu yöntemi uyguladınız.
Bir taraftan ‘laiklik’ deyip diğer taraftan din istismarı yapmaktan geri durmadınız.
Bir taraftan ‘ileri demokrasi’ derken diğer taraftan ‘tek adam’ rejimi kurdunuz.
Bir taraftan ‘hak, hukuk, adalet’ derken diğer taraftan yargının bağımsızlığını yok edip hukuku katlettiniz.
Bir taraftan ‘kadın hakları’ derken diğer taraftan kadını toplumsal hayatın dışına çıkarmanın yollarını aradınız.
Bir taraftan eşitlik, özgürlük türküleri söylerken diğer taraftan sizden olmayana yaşam hakkı vermediniz.
Yani sözlerinizle topluma cennet vaat edip eylemlerinizle koca ülkeyi cehenneme çevirdiniz.
Yüzünüzdeki sahte gülümsemeyle hedefine yaklaşmaya çalışan kötü niyetli kişiler gibisiniz.
Cesaretin kaynağı haklı olmaktır, doğru şeyi yaptığına inanmaktır.
Bütün güç sizde olmasına rağmen açık konuşmaktan korkuyorsunuz/çekiniyorsunuz çünkü haklı olmanın, doğruyu yapmanın verdiği cesaret yok sizde.
Haklı değilsiniz, doğru yapmıyorsunuz çünkü sizin bu yaptığınızı yapıp da abat olmuş tek bir ülke yok dünyada.
Dini esaslara göre yönetilip de toplumsal barışını koruyabilmiş, ekonomik refaha kavuşmuş, eğitimde, bilimde, sanatta mesafe kat edebilmiş tek bir ülke yok dünyada.
Benzemeye çalıştığınız ülkelerin hepsi de yoksulluğa, iç çatışmalara ve bütün bunların neden olduğu ağır bir çürümeye teslim oldu.
Benzemeye çalıştığınız ülkelerin insanları Batı ülkelerine kapak atmayı, oralarda mülteci olarak sefil bir yaşam sürmeyi bile kendi ülkelerinde kalmaya tercih etti.
Hal buyken benim de yakından bildiğim o akıl almaz, ortaokul düzeyi İslamcılık hayallerinden bir türlü vazgeçmiyorsunuz.
Evet, artık geldiğimiz noktada her şeyin açıkça tartışılması gerekiyor.
Gerginlik, kutuplaşma gibi anlamsız endişeleri bir tarafa bırakıp her şeyi açıklıkla tartışmamız gerekiyor.
Tartışalım ki toplum kendi geleceğine karar verebilsin.
İktidarın kurmak istediği Türkiye’de kadınların, gençlerin… bütün toplumun ne kazanacağını ne kaybedeceğini görmesi gerekiyor.
Bu tartışmayı açıkça yapalım ki yazar, sanatçı, aydın, siyasetçi, kanaat önderi, genç, kadın, erkek… kimin bu gidişata karşı nasıl bir tavır aldığını, kimin nerede durduğunu ve ne yapıp yapmadığını net olarak görelim.
Son sözü de millet söylesin.