• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

Nedir derdiniz? Niçin açık konuşmuyorsunuz?

14/02/2021 14:26

LEVENT GÜLTEKİN

[email protected]

@acikcenk 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı yeni anayasa tartışması kimi iktidar mensuplarının kapalı, imalı, geçmişe atıf yaptığı sözleriyle farklı bir zemine doğru kayıyor.

Yeni anayasadan bahsederken ‘yeniden kuruluş anayasası’ diyorlar… 

Reklam

‘1921-1924 anayasalarındaki ruhu canlandırma anayasası’ diyorlar… 

‘Cumhuriyet ayarlarına dönüş anayasası, milli ve manevi değerlerimizle taçlandırdığımız bir anayasa’ diyorlar… 

Bu minvalde daha birçok şey söylüyorlar. 

Reklam

Fakat tam olarak ne yapmak istediklerini açık bir şekilde söylemedikleri için sağlıklı bir tartışma da başlamıyor. 

Dahası mevcut anayasaya bile uymadıkları halde yeni anayasaya niçin ihtiyaç duyduklarını, mevcut anayasanın hangi maddelerinin onları rahatsız ettiğini ya da ülkenin gelişiminin önünde engel olduğunu da söylemiyorlar. 

Mesela ne yapmak istiyorlar da mevcut anayasa engel oluyor ki onu değiştirmek istiyorlar?

Bütün bunları bilmiyoruz.

Zihinlerinde kendilerinin bildiği bir amaca matuf kapalı, imalı sözlerle anayasa tartışması yapmaya çalışıyorlar. 

İktidar mensuplarının sözlerindeki bu kapalılık ve imaya dayalı atıflar sağlıklı bir tartışmanın başlamasını engellediği gibi toplumun önemli bir kesiminin zihninde soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor. 

Dahası toplumun kendi geleceğinin, yaşamının, kaderinin belirleneceği bu gidişatta söz sahibi olmasının önüne geçiliyor.

İktidar mensuplarına sormak lazım niçin bu kapalılık?

Neden hep bir ima ve atıf?

Ne yapmak istediğinizi açık ve anlaşılır bir şekilde niçin söylemiyorsunuz?

Kimden, neyden korkuyorsunuz?

Geçmişte size itiraz edecek devlet kurumları vardı, bu nedenle amacınızı açıkça söylemekten imtina ediyor, dereyi dolaşarak geçmeye çalışıyordunuz

Artık devletin bütün kurumlarının kontrolünü ele geçirdiniz.

Yargı sizde, ordu sizde, polis sizde, üniversiteler, medya, sivil toplum… hepsi sizin kontrolünüzde.

Valiler, kaymakamlar, sokak bekçileri bile artık sizin emrinizde.

Muhalefet deseniz zaten kınamaktan, tweet atmaktan, birkaç gün itiraz edip sonra o meseleyi unutmaktan başka bir şey yapmıyor. 

Buna rağmen neyden, kimden korkuyorsunuz da amacınızı, niyetinizi, ne yapmak istediğinizi açıkça ortaya koymuyorsunuz?

Mesela ‘kuruluş anayasası’ derken neyi kastediyorsunuz? Neyi yıktınız ya da ne kuruyorsunuz ki yapmayı düşündüğünüz anayasaya ‘kuruluş anayasası’ diyorsunuz?

Ya da ‘cumhuriyet ayarlarına dönüş’ten kastınız ne? Mevcut anayasadaki hangi madde sizin anladığınız cumhuriyet felsefesine ters?

“Milli manevi değerlerle taçlandıracağız” derken neyi kastediyorsunuz? Bir anayasayı milli ve manevi değerlerle taçlandırmak tam olarak ne demek? Niçin net bir şekilde açıklamıyorsunuz? 

Asıl derdiniz laiklik mi? O zaman bunu tartışalım. 

Devletin dini İslam’dır, bunu mu yapmak istiyorsunuz? Eğer buysa bunu bilip bunu açıkça konuşalım.

“Devletin dini İslam’dır” dediğinizde o zaman bir İslam devletinden bahsediyorsunuz demektir. 

Bu durumda devletin hukukunun, ekonomisinin toplumsal hayatının da buna göre düzenlenmesi gerekiyor. Söz konusu olan buysa bunu da açıkça tartışalım. 

Çünkü medeni kanunu, demokrasiyi, yönetim şeklini, seçimleri… hepsini konuşmak, tartışmak gerekiyor. 

Yani derdiniz buysa eğitimden ekonomiye, sosyal hayattan kamusal alana…  her alanda dini esaslara dayalı bir düzen inşa etmek istiyorsunuz demektir, bunu da tartışalım. 

Bütün bunları açıkça niçin söylemiyorsunuz?

Söyleyin ki toplum ne olduğunu, nereye gidildiğini, ne yapılmak istendiğini açıkça görüp ona göre bir tercihte bulunsun.

Bunca güce rağmen bunları açıkça konuşmaktan kaçınıyorsunuz.   

Kaçınıyorsunuz çünkü bu çağdışı anlayışın toplumsal desteğinin yüzde 10 bile olmadığını siz de biliyorsunuz. 

Kaçınıyorsunuz çünkü toplumun, gidişatın farkına varıp Türkiye’nin sizin istediğiniz gibi bir ülkeye dönüştürülmesine onay vermeyeceğini siz de biliyorsunuz.

Bunu bildiğiniz için hep ima, hep dereyi dolaşma yöntemiyle, iki yüzlü politikalarla asıl amaca yürümeyi bir yaşam felsefesi haline getirdiniz. 

Bugüne kadar hep bu yöntemi uyguladınız. 

Bir taraftan ‘laiklik’ deyip diğer taraftan din istismarı yapmaktan geri durmadınız. 

Bir taraftan ‘ileri demokrasi’ derken diğer taraftan ‘tek adam’ rejimi kurdunuz. 

Bir taraftan ‘hak, hukuk, adalet’ derken diğer taraftan yargının bağımsızlığını yok edip hukuku katlettiniz. 

Bir taraftan ‘kadın hakları’ derken diğer taraftan kadını toplumsal hayatın dışına çıkarmanın yollarını aradınız. 

Bir taraftan eşitlik, özgürlük türküleri söylerken diğer taraftan sizden olmayana yaşam hakkı vermediniz. 

Yani sözlerinizle topluma cennet vaat edip eylemlerinizle koca ülkeyi cehenneme çevirdiniz. 

Yüzünüzdeki sahte gülümsemeyle hedefine yaklaşmaya çalışan kötü niyetli kişiler gibisiniz. 

Cesaretin kaynağı haklı olmaktır, doğru şeyi yaptığına inanmaktır. 

Bütün güç sizde olmasına rağmen açık konuşmaktan korkuyorsunuz/çekiniyorsunuz çünkü haklı olmanın, doğruyu yapmanın verdiği cesaret yok sizde.

Haklı değilsiniz, doğru yapmıyorsunuz çünkü sizin bu yaptığınızı yapıp da abat olmuş tek bir ülke yok dünyada.

Dini esaslara göre yönetilip de toplumsal barışını koruyabilmiş, ekonomik refaha kavuşmuş, eğitimde, bilimde, sanatta mesafe kat edebilmiş tek bir ülke yok dünyada. 

Benzemeye çalıştığınız ülkelerin hepsi de yoksulluğa, iç çatışmalara ve bütün bunların neden olduğu ağır bir çürümeye teslim oldu. 

Benzemeye çalıştığınız ülkelerin insanları Batı ülkelerine kapak atmayı, oralarda mülteci olarak sefil bir yaşam sürmeyi bile kendi ülkelerinde kalmaya tercih etti. 

Hal buyken benim de yakından bildiğim o akıl almaz, ortaokul düzeyi İslamcılık hayallerinden bir türlü vazgeçmiyorsunuz. 

Evet, artık geldiğimiz noktada her şeyin açıkça tartışılması gerekiyor.

Gerginlik, kutuplaşma gibi anlamsız endişeleri bir tarafa bırakıp her şeyi açıklıkla tartışmamız gerekiyor.

Tartışalım ki toplum kendi geleceğine karar verebilsin.

İktidarın kurmak istediği Türkiye’de kadınların, gençlerin… bütün toplumun ne kazanacağını ne kaybedeceğini görmesi gerekiyor. 

Bu tartışmayı açıkça yapalım ki yazar, sanatçı, aydın, siyasetçi, kanaat önderi, genç, kadın, erkek… kimin bu gidişata karşı nasıl bir tavır aldığını, kimin nerede durduğunu ve ne yapıp yapmadığını net olarak görelim.

Son sözü de millet söylesin.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Levent Gültekin

SON HABERLER

Türk-İş: Dört kişilik ailenin açlık sınırı 2 bin 719, yoksulluk sınırı 8 bin 856 lira

Türk-İş’in araştırmasına göre, şubat ayında dört kişilik ailenin açlık sınırı 2 bin 719, yoksulluk sınırı 8 bin 856 lira oldu.

BB Erzurumspor’un virüsü yenen sözcüsü: Bir gecede sekiz kıyafet değiştirdim

Covid-19’u yenen Büyükşehir Belediye Erzurumspor’un basın sözcüsü Ahmet Dal, hastalık belirtileri başladığında bir gecede yedi-sekiz kez kıyafet değiştirecek kadar çok terlediğini anlattı.

Akar: S-400’ler ihtiyaç duyulduğunda kullanılır

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Rus yapımı S-400’lerin satın alınması üzerinden Türkiye’ye kısıtlamalar getirilmesinin ‘müttefiklik ruhuna uygun olmadığını’ söyledi.

Ceyhan’dan ‘iki senaryo’ uyarısı: Mutasyon yayılmadan yüzde 60’ı aşılamalıyız

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, corona virüsünün mutasyonlarıyla ilgili bir iyi bir de kötü senaryo olduğunu söyledi.

‘Kabe görseli’ soruşturması: Yedi öğrenci hakkında üçer yıla kadar hapis istemi

Boğaziçi Üniversitesi’nde, ‘Kabe fotoğrafının yere serilmesine’ ilişkin yürütülen soruşturma tamamlandı. Savcılıkça, ikisi tutuklu yedi öğrenci hakkında ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme’ suçundan birer yıldan üçer yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlendi.

Anayasa gündemine dair söz söylememek de bir seçenek…
Hayvanları seven, insanları da sever

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1215 gündür tutuklu

AGORA

Bankacılık-KOBİ ilişkisi: Hüzünlü bir aşk hikayesi

Mehmet Aksel

Doğu Türkistan: Batı konuşuyor, Türkiye susuyor

İhsan Dağı

Eren Hanım, Şebnem Hoca, Ömer Faruk Bey ve endişe üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Ali Ece: ‘Sergen Yalçın-Amadeus Mozart şefliği’ benzetmesini halen anlamamış olan var mı?

L. Doğan Tılıç: Bakan ‘Daha fazlasını söylersem, fazla olur’ dedi; anladınız siz onu!

Abbas Güçlü: Kırmızı kodlu illerde ne okullar açılacak ne de sınavlar yapılacak

Evren Devrim Zelyut: Bu sefer ABD tahvilleri oldu, yarın yaptırım olur; dolar gördüğü yeri unutmaz

Ahmet Hakan: Parti kongrelerinde çekilen halaylar kapanmaya yönelik öfkeyi çoğaltıyor

Mehmet Ali Güller: Türkiye ABD’yle nasıl işbirliği yapabiliyor?

Ahmet Takan: Devir teslimde yapacağı konuşmayı şimdiden hazırlayan bakan namzetleri var

Deniz Zeyrek: Sizce Erdoğan hangisini seçmeli?

Zeynep Gürcanlı: İngiltere Kıbrıs’ta bir barış planı ile ortaya çıktı

Elif Çakır: 104 gün sonra ne değişti?

Sedat Ergin: Türkiye’yi İdlib’de çok zor sorular bekliyor

Leyla Emadi’nin kişisel sergisi: Gel-Git

Elektronik dans müziği ikilisi Daft Punk dağıldı

‘Afrika dahil’

Sanat yayınlarını aynı çatı altında buluşturan border_less ARTBOOK DAYS üçüncü edisyona hazırlanıyor

74. Cannes Film Festivali pandemi nedeniyle ertelendi

Filin hortum darbesi nedeniyle kafasını çarpan hayvanat bahçesi çalışanı hayatını kaybetti

Lady Gaga’nın köpeklerini gezdiren kişiyi vurup iki köpeğini alıp kaçtılar

Geçen yıl 35 dolara almıştı: Açık artırmada yarım milyon dolara alıcı bulması bekleniyor

Pasifik Okyanusu’nda 14 saat boyunca ‘deniz çöpü’ne tutunarak hayatta kaldı

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi