MERT YILDIZ
mertyldz@gmail.com / @my2048
CHP 202 sayfalık seçim bildirgesini yayınladı. Bildirgede genişleyici maliye politikaları vardı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de haklı olarak ‘kaynak nerede’ diye sordu. 10 gündür CHP’nin kaynağı tartışılıyor.
Bu kaynak konusunda benim anlamadığım neden kimse AKP’ye ‘Senin kaynağın nerede kardeşim’ diye sormuyor. Sonuçta AKP de bir seçim bildirgesi yayınladı. AKP’ninkinde de genişleyici bir maliye politikası var. Yollar, barajlar, köprüler ve çılgın projeler vaat ediliyor. Neden AKP kaynağını açıklamıyor?
AKP’nin maliye politikalarının kısa bir geçmişi…
Sene 2003. Çok ciddi bir bütçe açığı ve kamu borcu devralmış AKP. Hani Erdoğan her mitinginde bastıra bastıra söylüyor ya ‘IMF’ye olan olan borcu sıfırladık’ diye. İşte sıfırlanmadan öncesi.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan. O da bir önceki dönemin ekonomi bakanı Kemal Derviş’ten devraldığı ekonomi programını değiştirecek kadar bile anlamayanlardan. Anladığı birşey var; Derviş’in politikaları işliyor. Ekonomi büyümeye başlamış. Vergiler artıyor. Son hükümet kamu giderlerini kısarak Unakıtan’a en büyük hediyeyi vermiş. Fatura Derviş’e çıkarılmış, Unakıtan dolce vita…
En tatlı şeydir hakikaten büyüyen bir ekonomide maliye bakanı olmak. Hele bir de size özelleştirme için müsade verilmişse. Babasının malıymışçasına sattı Unakıtan devletin fabrikalarını, bankalarını, rafinerilerini, havayollarını. Gelen parayı ne yaptık? Borç ödedik. Yani IMF’ye olan borcu ne Erdoğan ne de AKP ödedi. Cumhuriyet döneminde temeli atılan kamu şirketlerinin yabancılara satışı ve yüksek enflasyon ödedi.
Hazine ve TOKİ müteahhitlik yapmaya başladı
Unakıtan sonra bir rahatsızlık geçirdi. Tedavi için kahin Eşi Ahsen Hanım rabbine danıştı, rab ‘Cleveland’ dedi. Öylece gittiler, Kemal Bey iyileşti ama 2009’dan sonra bakanlık yapamayacağını anlayıp mesleği bıraktı.
Yerine AKP’nin Londra’da bir yatırım bankası olan Merill Lynch’ten yeni transferi Mehmet Şimşek geldi. 1990’larda gelişmekte olan ülkelerin maliye bakanları hep Dünya Bankası ve IMF çıkışlıydı. 2000’lerde dünya ekonomisinin finansallaşmasıyla maliye bakanları Londra ve New York’daki yatırım bankalarından ithal edilmeye başlandı. Yani Şimşek ne AKP’li, ne muhafazakardı. Doğru zamanda doğru yerdeydi. Londra’da en üst düzeyde çalışan Türklerden biriydi.
Şimşek’in işi Unakıtan’dan daha zordu. Öncelikle küresel finansal kriz döneminde geldi. Büyüme düşüyordu, bu yüzden vergi toplamakta zorlanıyorduk. Ayrıca elde kalan kamu şirketleri eskisi gibi para etmiyordu. Yine de demokraside çözüm tükenmedi. Şimşek döneminde de şirketlerimiz değil, topraklarımızı yabancılara satışa açtık. Hazine ve TOKİ müteahhitlik yapmaya başladı.
Herşeye rağmen özelleştirmeden gelen gelir durdu. Yakın zamanda milli piyangoyu özelleştirelim dedik. Sattığımız firma ön ödemeyi yapacak parayı bulamadı. 3’üncü köprünün yol ihaleleri iptal edildi. Teklif olmayacak diye korkudan 4G ihalesine çıkmadık, olmayan 5G’yi bekleyelim diye kıvırdık. Özelleştirme ve kamu ihalelerine giren şirketler parayı çıkıştıramayınca ‘Paranın lafı mı olur’ dedik, Hazine garantisini icat ettik. Kamunun sattığı malı alan şirkete kamu garanti verdi. Böylesine bonkör bir maliye politikası.
Vergilere gelirsek, nüfusun hala üçte biri kayıt dışı olduğu için gelirler vergisi gibi düzenli vergileri toplayamıyoruz. Ne yapıyoruz? Özel tüketim vergisi gibi konjonktüre bağlı, düzensiz vergilere abanıyoruz. Orada bile eskiye göre ciddi bir düşüş var. Malum büyüme yoksa vergi de yok demektir.
Bu işin gelir tarafı. Bir de gider tarafı var…
Allah için gider tarafında çok sıkıntı yok. En büyük gider kalemleri memur maaşları ve Hazine yardımları. Memura zam yapmasan da memleketin en ucube köşesine sürülmemek için adam sana oy vermek zorunda. İşsizlik daha artmasın diye habire memur işe alınıyor ama maaşlar hala çok düşük.
Hazine yardımları konusunda da rahatız. Düşük gelirli kesimi borç batağına soktuktan sonra ne versek “Allah razı olsun” diyecekleri için Hazine yardımlarında ciddi bir artış yok. Avrupa’da hanehalklarına yardımda en alt sıralardayız ama gören Maliye Bakanlığı varını yoğunu yoksula veriyormuş sanar.
Bütün o kömür, makarna yardımları mı? Bütçenin sadece yüzde 2’si.
Sol odaklı partiler de gelip ‘Biz düşük gelirli kesime daha fazla yardım edeceğiz’ deyince pişkin pişkin, ‘Daha ne yardımı edeceksiniz, bundan fazlası bütçeyi bozar’ diye bir tepki oluşuyor.
AKP’nin derdi belli. AKP’nin genişleyici maliye politikaları altyapı yatırımları ve rant için. Kaynak zaten yukarıda belirttiğimiz gibi sınırlı.
AKP diyor ki ‘Biz vergileri toplayıp, varı yoğu satıp, yol köprü baraj yapacağız’. CHP ve HDP diyor ki ‘Biz aynı vergileri toplayıp insana yatırım yapacağız’.
Seçmen ilkine inanıyor, ikincisine inanmıyor. Çünkü insana yatırımın ancak çok uzun vadede dönüşü olur, onu bile ölçmek zordur. Köprü ve barajın kısa vadede gözle görülür, elle tutulur bir dönüşü olur.
Ama siz devamlı katı altyapıya (yol, köprü, baraj, AVM) yatırım yapıp, yumuşak altyapıyı (eğitim, sağlık, insan) geride bırakırsanız, bir gün kaynaklarınızın tükendiğini farkedersiniz. Çünkü ekonominin babası Adam Smith’in söylediği gibi ‘Bir ülkenin zenginliği Hazine’sindeki altınla değil, insanının emeğiyle ölçülür’.
Bugüne uyarlarsak ‘Bir ülkenin gerçek kaynağı yolu, köprüsü, barajı değil, tüm bunları mümkün kılan mühendisleri, doktorları, işçileridir.’ Zenginleşmenin tek yolu insana yatırımdan geçer.