MÜJDE YAZICI ERGİN
mujdeyazici@diken.com.tr
sanat@diken.com.tr
Gana kökenli Amerikalı hip hop müzisyeni Akua Naru, geçen hafta PSM Caz Festivali kapsamında İstanbul’daydı.
Siyah bir kadın olarak politik mesajlarla örülü progressive müziğini caz, soul, blues ve farklı coğrafyalarda mayalanmış diğer siyahi müziklerle bir araya getiren Akua Naru, ilk albümü ‘A Journey Aflame’i 2011 yılında yayınladı. Harvard Üniversitesi için hip hop merkezli araştırma konuları hazırladı. Bugün ise Sao Paulo’dan Londra’ya kadar biletleri tükenen konserlerinde Naru, politika tarihinden kesitleri güçlü ve şiirsel anlatımıyla müziğine aktarıyor.
Hip hop kültürünü esasen kadınların inşa ettiğini belirten, son dönemin beğenilen vokallerinden Akua Naru, sesini toplumsal adalet ve özgürlük için yükseltmeyi sürdürüyor. Akua Naru ile Zorlu PSM’de bir araya geldik.
Hangi konular ve insanlar size müzik yapmanız için ilham veriyor?
Spesifik olarak bir konu veya kişiyi parmakla gösteremem fakat duruma bağlı diyebilirim. Yaptığım müziğin siyahi olma deneyimiyle yakın bir ilişkisi var. O yüzden siyahilerden, Afrika kıtasındaki siyahi tarih ve diasporadan oldukça ilham alıyorum diyebilirim. Ama tabii ki gündelik olaylardan da ilham alıyorum, gün içinde başıma gelenlerden. Aşk ya da gerçeğin peşinde koşma maceram; gündelik şeyler beni etkiliyor. Dünyada şu sıralar çok sorgulanan sosyal adalet de eklenebilir bu listeye.
Vokal tekniğinizi nasıl geliştirdiniz, sesiniz için uyguladığınız günlük bir rutininiz var mı?
Aslında ilginç bir durum var. Türk bir doktor, ismi DoctorVOX. Kendisinin ses bir terapi programı var. O seride ses telleri için iyi gelen vokal teknikleri ve rutinler anlatılıyor. O programı takip ediyorum çünkü sanatçılar, şarkıcılar ve rapçiler için yararlı bilgiler var. Hatta yarın kendisini görmeye gitmek istiyorum.
Genç bir Lauryn Hill mi Erykah Badu mu? Bu iki sanatçıya benzetilmenize katılıyor musunuz ve onların müziği hakkında en çok neyi seviyorsunuz?
Erykah Badu, 20 yılı aşkındır inanılmaz müzik işler yapıyor. Lauryn Hill ise bir klasik. Onlar muhteşem kadınlar; bize inanılmaz bir tarih bıraktılar ve bizi beslemeye devam ediyorlar. Sanatçı topluluğu olarak onlar sayesinde daha iyi yerlere geldik diyebilirim, sonuçta onların bize bıraktığı mirastan yararlanıyoruz ki bu bence inanılmaz bir fırsat.
Aslına bakılırsa kimsenin bir Lauryn Hill olabileceğini düşünmüyorum çünkü o özgün bir kadın ve çok eşsiz, kariyerinin zirvesinde de öyleydi şimdi de öyle. Erykah Badu da çok özel, ilginç ve yetenekli biri. Herhangi biri onlar gibi olabilir mi bilmiyorum. İnsanların neden böyle dediklerini anlayabiliyorum tabii ve aslında çok da güzel bir övgü ama olay bu tanımı kabul edip etmemem değil. Onlar birer özgün siyahi yıldız ki kendi evrenlerinin içinde yer alıyorlar. Muhteşemler. Bana gelirsek ben sadece müzik yapıyorum.
Hip-hop, 70’lerin sonunda ABD’de yaşayan siyahi Amerikalıların hakları adına bir duruş sergileme aracı olarak ortaya çıkardığı bir müzik kültürü. Sizce şu an hip-hop bu işlevini devam ettiriyor mu?
Hip-hop 45 yılı devirdi. 40 yılı aşan bir süreçten bahsediyoruz. Bu süreçte tabii değişecek, büyüyecek ve gelişecekti. Farklı figürler bu evrenin içinde yer edinecek ve köklerinin izlerini hip-hop dünyasına taşıyacaktı. Hip-hop’un müzik dünyasında anaakım olmadığı, dünyaya etkisini yansıtamadığı bir dönem vardı ama bugün bu tamamen değişmiş halde. Hip-hop artık kültürel hareketlenme denildiğinde akla gelen ilk örnek oldu diyebiliriz. Bakılınca hip-hop artık tüm dünyada en çok dinlenen müzik türü. Bu değişimini ve evrimini anlayabilmek için de arkasında 45 yıllık bir tarih taşıyor ki bu sebeple müzik endüstrisi ona bir yer açtı ve onu el üstünde tutmaya başladı. Hip-hop’un hâlâ cüretkâr bir duruşu var. Bence hip-hop artık çok jenerasyonlu bir topluluk haline geldi. Dünya üzerinde çok geniş bir ağ kurmayı başardı ve hâlâ birçok insan onu politik bir duruş sergileme amacıyla kullanmaya devam ediyor. Bu tartışmasız böyle. Anaakım perdesinin arkasından bu hareket görülmüyor olabilir ama anaakım bile bundan yararlanıyor ve onu destekliyor artık. Hip-hop üzerinde tartışılabilecek çok şey var ama onu o yapan da bu zaten.
Hip-hop kültürü ile tanışmanız nasıl oldu ve bu konuyla ilgili ilk anınız nedir?
Ne zaman hip-hop dinlemeye başladığımı inanın hatırlamıyorum. Ben bir kilise kızıydım ve aslında birçok yönden hâlâ öyleyim. Kilisede ve evde sürekli gospel dinlerdik ama hip-hop çevremi sarmalamıştı. Hip-hop her yerdeydi. Onun dünyası içerisindeydim. Hatırladığım en eski anı sokaklarda hip-hop yapıldığı dönemlerden. İnsanlar kamu alanlarında toplanır ve rap yapardı. Sanırım bu eskisi kadar yapılmıyor artık. Bugün freestyle rap yapılan, vücudunuzla organik ritimler çıkarabileceğiniz bir partiye davet edilebilirsiniz ama eskiden bu sokaklarda gerçekleşirdi. Kompleks ve sofistike müziği dürtüsel bir eylem üzerinden yapmak mükemmel bir duygu ve çok da etkileyici bir şey. Böyle anıların en güzel hatırladığım anlar olduğunu söyleyebilirim. Böyle bir ortamda büyüdüm.
Yeraltı MC’leri takip ediyor musunuz? Öyleyse bize birkaç tane önerebilir misiniz?
Hemen Spotify’ımı açayım ve size söyleyeyim. Sadece rap dinlemiyorum. Mesela neo-soul haraketini takip ediyorum şu sıralar ve çok beğeniyorum. Her, Summer Walker, Division, Daniel Ceaser’ı öneririm. Bugün Trey Songz’u dinliyordum, Jill Scott’un bir parçasını sample’ladı bir şarkısını ki bunu akıl almaz bir biçimde yaptı. BJ The Chicago Kid, Anderson Paak, Miguel, tabii ki Jazmine Sullivan… Bunlar daha çağdaş işler. Rap dünyasından Buddy, kendisi Kaliforniya’dan. Caz dünyasından beğendiğim bir sürü şahane sanatçı var mesela Kamasi Washington, Flying Lotus ve Thundercat.
Sizce hip-hop, müziğin içerisindeki entelektüel devrime katkıda bulunuyor mu?
Devrim uzun bir konu ama hip-hop ortaya çıktığında kimsenin beklemediği, anlamını ve formunu sorguladığı bir janraydı; haliyle insanlar uzun sürmeyeceğini iddia etmişti. O günden beri hip-hop her gün daha da büyüyerek müzik endüstrisini şaşırttı ve sonuç olarak endüstri artık hip-hop dünyasında oluşan heyecan verici atılımların ortaya çıkması için kendi bünyesinde daha büyük bir payda vermek zorunda kalıyor ki bu çok sevindirici bir şey. Bu yüzden hip-hop’un kendisinin, 40 yıllık tarihiyle beraber zaten bir devrim olduğunu düşünüyorum. Bu tarihin içinde tartışabileceğimiz anlar ve olayların olmasıyla beraber, problematik özellikleri olduğunu da biliyorum ama insanlar için yarattığı fırsatlara bir bakın. Bugün ben Istanbul, Türkiye’de siyahi bir kadın olarak politik mesajlarla örülü progresif müziğimi sahneye taşımak için bir caz festivalinde yer alıyorum.
Artık günümüzde, benim gibi, anaakım istemeyen birçok insan var farklı müziklerin yaşayabilmesi için sistem içerisinde yer açan birçok kuruluş var. Bence bu olabilecek en devrimsel hareket. 20 yıl önce, 90’larda kimse böyle alternatif endüstrileri ve ana akımı değiştirebilecek bu diğer anları kavramsallaştırabilir miydi? Artık ana akım kendi devamlılığı için alternatif dünyanın en bilinmeyenlerini araştırıp onlara sahne vermek zorunluluğunda.
Hip-hop endüstrisinde bir kadın olarak kadınların bu piyasadaki durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bir kadın olmaktan gurur duyuyorum öncelikle. Hayatım boyunca sadece bir kadın oldum. Kadın olmak bence muhteşem bir şey. Aslında herkesin, kadınların hip-hop endüstrisine olan katkısı hakkında eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü bence bu janra hakkında öğrendiğimiz çoğu şey yalan. Bu türün mimarları kadınlardır ve bu konu hakkında tüm gün fikirlerimi iletebilirim. Bu evi benden önceki jenerasyonlardan kadınlar inşa etti. Bu yüzden dünya bu tarih hakkında eğitilmeli ve bu kadınların bu binayı tuğla tuğla ördüğünü anlamalı.
Kadınların bu janrayı tuğla tuğla ördüğünden bahsetmişken, geçmişten hangi kadın sanatçılardan ilham alıyorsunuz?
Tanrım, size sayfalarca sürecek bir liste hazırlayabilirim. İlk jenerasyon kadın rap sanatçılarından Pebbly-Poo, MC Debbie D, Sha-Rock, Missy D, Lisa Lee; ikinci jenerasyondan Salt-N Pepa, MC Liyte, Roxanne Shanté, Queen Latifa; üçüncü jenerasyondan Yo-Yo, The Lady of Rage, Lil’ Kim. Tabii ki tüm bu kadınların müzik kariyerini hatırlamıyorum yaşım gereği ama onlar bir altyapı inşa etti. Ve tabii onlardan önce isimlerini hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz yüzlerce kadın var. Onlar bu yolun altyapısını inşa etti. Bu gelenek o kadar güçlü ve etkili ki tarihini bilmememiz bile gülünç bana kalırsa. Lil’ Kim, Foxy Brown, Rah Digga, Eve, Rage, Paula Perry. Ardından 2000’lere geliyoruz. Trina, Remy Ma, Nicki Minaj, Cardi B, Rico Nasty, Junglepussy, Tokyo Vanity. Bunlar en görünürleri tabii. Ah, Rapsody, Sa Roc, Dynasty ve Akua Naru’yu da unutmamak lazım tabii.
Hip-hop ve rap ilginizi çekmeseydi hangi janra üzerinden kendinizi ifade ederdiniz?
Çok güzel soru. Soul. RnB. Söylebilseydim neo-soul da olabilir. Çağdaş RnB de olabilirdi.
İstanbul’da bulunmak size nasıl hissettiriyor?
Her zaman buraya gelmek istedim. Önceden üç defa buraya gelmek için bir şeyler ayarlamıştık ama somut bir ürüne dönüşmemişti o yüzden sonunda burada olmak harika. Çok heyecanlıyım. Buradaki herkes bize çok iyi baktı.