Salgının ilk ayağında yaşanan şoku anlayışla karşılamak mümkün ancak üzerinden 6 ay geçtikten sonra daha hazırlıklı ve ne yapacağımızı biliyor halde olmak gerekirdi, öyle değiliz. Okulları tam olarak açamadığımız gibi okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar 26 milyon öğrencinin muhtemelen yarısına eskisi gibi eğitim veremeyeceğiz. Milli Eğitim Bakanı’nın açıkladığı model belirsizliklerle dolu ve kendisinin de ne olacağını bilmediği kanaati uyandırıyor. Yeterince hazırlık yapılmadığı için, geride kalan 6 ay iyi değerlendirilmediği için böyle olması da normal. Salgın olduğuna göre birtakım eksiklikler de anlayışla karşılanmalı ama nasıl olsa ortam yatışır, hastalık sıcakta zayıflar gibi bir duyguyla hareket etmenin kabul edilir yanı olamaz. O gün geldi çattı ve olmadığı görüldü.
Zaman geçtikçe sert önlemler almak zorlaşır… Toplumu, işlerin yolunda gittiğine inandırmak da öyle. Şimdiden alametleri belirdi; bir süre sonra bütün rakamlar, bütün bilgiler sorgulanır hale gelir. Bizdeki ve dünyadaki salgın ritmi gösteriyor ki yeni bir mücadele vizyonuna ihtiyacımız var. En başta da normalleşmeyi gerçekten toplumu eskisi gibi normal bir hayat duygusundan uzaklaştırıp, sorunun hâlâ büyük olduğunu ve mart, nisan, mayıs, haziranda neyle karşı karşıyaysak hâlâ onunla mücadele etmekte olduğumuzu anlatmak gerekiyor. Normalleşme ekonomik bir zaruretti, o kadar. Sokağa dönmüş olsak da salgın evde olduğumuz dönemden farklı değildir. Toplumun hiç olmazsa buna ‘yeniden’ ikna edilmesi gerekiyor.