Türkiye’nin, daha doğrusu AKP’nin IŞİD’le ilgili görüşünün bu harekete (“örgüt”e?) karşı tavrının, politikasının ne olduğuna karar vermek güç. Hükümet çevrelerine ve bizzat Cumhurbaşkanı’na kulak verdiğimizde, onlar, başından beri bu harekete karşı olduklarını, hiçbir şekilde desteklemediklerini söylüyorlar. Tayyip Erdoğan, böyle olmadığını söyleyenlere çok kızıyor ayrıca; ama Tayyip Erdoğan’ın herhangi birine kızdığını söylemenin “haber değeri” kalmadı, çünkü birine ya da başkasına kızmadığı bir an yok.
Rehin alma gibi “beklenmedik” davranışlardan sonra –ayrıca da Türkiye’yi “yönetenler” hakkında söyledikleri sözlerden sonra– başta bir sempati var idiyse bile, şimdi bunun yok olduğunu herhalde tahmin edebiliriz. Peki, “sempati var idiyse”, niçin vardı? “Sünnî” oldukları için mi? Herhalde onun için ve Esad’ı devirmeye çalıştıkları için. Tabii o zaman da Esad’la dostluğumuzu ilân edip bunun üzerine bayram kutlama havalarına niçin girdiğimizi sormak gerekiyor. Bu kadar keskin zigzag biraz fazla olmuyor mu?
Şimdi, bu IŞİD olgusu karşısında da “zigzag politikası” devam ediyor. Hükümetin ne dediği bir yana, şimdi elimizde Biden’ın dedikleri var. Taraf’ta manşet haline getirilmiş sözüyle; “IŞİD’in yükselişinden müttefiklerimiz sorumlu” demiş adam. Nerede demiş? Harvard’ın Kennedy Kurumu’nda. Burası da zaten başlı başına son derece önemli.