Yolsuzluk soruşturması yürüten dört savcıyı açığa aldığınız zaman, yolsuzluklar buharlaşıp kaybolmuyor. Devlet düzeni, mal beyanlarından yola çıkarak bakanların yolsuzluğunu gözler önüne seriyor. Yüce Divan yargılaması bu belgelerle yapılacak.
Tek çare var: Paralel devletin kurallarını işleterek bu soruşturmaların üstünü kapatmak.
Peki seçim ne olacak? Paralel devletin organları seçimle oluşmuyor ki!
“Paralel devlet” lafı, bir senelik yaygın kullanımdan anlaşıldığı üzere, kaynağı halkta olan egemenliği kuvvetler ayrılığı prensibine göre kullanan devletin organlarına ve kurallarına alternatif bir düzen oluşturmayı anlatıyor.
“İnlerine giriyoruz” yaygaraları arasında, uzun bir yılın hitamında çıka çıka bir dizi senaryosu ve iki makale ile bırakın paralel devleti bir film şirketini bile çekip çevirmek mümkün olmadığına göre? Demek ki her şeyi paralele bağlayanlar, cambaza bak derken kendi paralel hatlarını döşemekle meşgulmüş.
Hatip Dicle, Cizre’deki olayları “paralel devletin mensubu” ve “beyin takımı” sıfatıyla bana bağlamış; Erdoğan ise o kadar ileri gitmeyip “paralel devletin müttefiki” demişti benim için.
Allah aşkına günlük yazıları, dersleri, bir türlü tamamlayamadığım romanı bırakıp böyle işlerle hangi ara meşgul olmuşum? Demek paralel hikâyeleri hep böyle uyduruluyormuş.
“Paralel” hikâyelerinin hep paralel devlet sahipleri ve sözcüleri tarafından üretilmesi tesadüf olabilir mi?
Siz siz olun, hikâyeleri bir kenara bırakın, cinayetlere, saray odalarında üretilen entrikalara merceği tutarak bu iki paralel devleti 2015’te dikkatle takip edin.