Her rakamın bir ruhu vardır. Erdoğan’ın kendisine düşman etmek için her şeyi yaptığı yüzde 50’nin kimyası da ruhu da değişti.
Toplumu iki kutba ayırıp, sonra bu kutupları birbirine düşman ederek birine yaslanma stratejisinin işlemesi için bir ön şart vardı: Mağdur edilen, zulme uğrayan, dışlanan, yoksul bırakılan kesimlerin sesi ve temsilcisi olmak.
Bugün Erdoğan, elindeki devlet gücünü içindeki hukuku boşaltarak her alanda pervasızca kullanabilir, herkese meydan okuyabilir; sadece geleneksel mağdur rolünü artık sürdüremez. Erdoğan’ın yüzde 50’si bundan sonra mağdurlar tarafı değil, tam tersine o rakipsiz bir muktedir ve öfkesiyle, kibriyle tam bir mağrur.
2010 referandumunun tozu-dumanı kalktıktan sonra Erdoğan seri manevralar yaptı. Keskin bir şekilde böldüğü toplumun bir kutbundan öbür kutbuna geçti. Geçerken de önüne geleni kırdı-geçirdi.
Daha ötesi dün yere serdiği muktedirleri yeniden ayağa kaldırıp onlarla aynı safta, mağdurların yer aldığı kutba karşı acımasız bir savaşa girişti.
Sembolik bir misal: Dün Ergenekon’un savcısı olan adam bugün onların avukatı, üstelik kurtarıcısı. “Dün Erdoğan’ın yanındaydınız, bugün neden karşı çıkıyorsunuz?” diye soranlar, Erdoğan’ın bugün, dün durduğu yerde durmadığını, tam karşı kutupta, ele geçirdiği gücü eski destekçilerine karşı zalimce kullandığını görmüyor mu?
Dünün mağduru, artık bugünün zorbası rolünde.