17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından önce el çektirilen ardından açığa alınan savcı Celal Kara, 17 Aralık sabahı eski bakan Muammer Güler’in savcı Zekeriya Öz’ü arayarak kendisini ve oğlunu “Oğlum danışmanlık yapıyor” da, “Vallahi benim dahlim yok” diyerek savunduğunu açıkladı.
Güler Öz’e savunma vermiş
Cumhuriyet’ten Can Dündar’a konuşan Kara, 17 Aralık sabahı operasyonun başlamasının ardından görevli polislerin kendisini arayarak, daha sonra internete de sızan Güler’in oğluyla yaptığı konuşmayı kendisine haber verdiğini anlattı.
Emniyet müdürü Kazım Aksoy’un kendisini aradığını söyleyen Kara, “Savcım’’ dedi, ‘’Barış Güler’i babası (İçişleri Bakanı Muammer Güler) arıyor, teknik taktik veriyor: ‘Danışmanlık yapıyorum’ diyeceksin, ‘Benim Rüçhan adlı akrabamdan alacağım vardı’ diyeceksin vs diye…” Ayrıca Halk Bank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde ele geçen dolar, avro ve Türk Lirası paralardan çok miktarda bulunduğunu söyledi” diye konuştu.
Aynı gün, Güler’in savcı Öz’e oğluyla ‘anlaştıkları’ savunmanın aynısını yaptığını söyleyen Kara, olayı şöyle anlattı:
“Sabah 8.30-9.00 gibi aşağı, Zekeriya Bey’in odasına indim. Otururken, telefonu çaldı ve biri ile bir süre görüştü. Görüşmesi bitince arayanın Muammer Güler olduğunu, mevcut durumu kendince açıklamaya çalıştığını söyledi. Oğluna söylediklerinin aynını Zekeriya Bey’e de anlattığını fark ettim. “Oğlum danışmanlık yapıyor” da, “Vallahi benim dahlim yok” da…Aynı şeyleri anlatıyor. Muhtemelen daha önceden tanıştıkları için Bakan, kendisine savunma gerekçesi üretiyor.”
Dosyayı okumamışlar, atamayı hiç istememişler
Dava dosyasına sonradan ‘atanan’ savcı Ekrem Aydıner ve Mustafa Erol’un atamaların ardından endişeli ve ürkek olduklarını aktaran Kara, ikisinin de dosyayı incelemek gibi bir taleplerinin bile olmadığını söyledi.
Üstelik Aydıner ve Erol sadece endişelenmekle de kalmamışlar, dosyadan alınmalarını da defalarca istemişler. Kara bunları şöyle anlattı:
“O ilk basit temasın dışında bana gelip de “Ben dosyayı inceleyeceğim, bir talepleri olmadı. Zaten sonraki konuşmalarımızda da, Başsavcı Turan Çolakkadı’dan birkaç kez bu dosyadan alınmalarını istediklerini anladım. Hatta Mustafa Erol, yazılı olarak da bu talebini ilettiğini söyledi. Ekrem Aydıner’in de, “Dosyanın sahibi savcı beydir, biz ifadelerde yardım ettik, işimiz bitti; bizi bu dosyadan alın” dediğini söylediler. Ben de kimsenin tetkik hâkimi değilim. “Gelin dosyayı okuyun” diye zorlayamam. Senin görevinse gel oku.”
Odama giren çıkan izleniyordu
Operasyonun ardından takip edilip izlendiğini hissettiğini belirten Kara, o dönem yaşadığı bazı olayların bunu düşünmesine sebep olduğunu söyledi.
“Acaba bir sabotaj olur da bunlar evrakları yok ederler mi?’ diye düşündüm’ diyen Kara, “Hemen güvenlik müdürünü çağırdım, “Ben burada yokken kapıya adam koyun” dedim. Zaten 17 Aralık’tan hemen önce içeriye, odama güvenlik kamerası kurdurmuştum. Bilgisayara kaydediyordu bütün hareketliliği… Ama bir sabotaj olur da bilgisayarın başına bir şey gelir diye, içeri girişi engellemek için kapıya güvenlik görevlisi de koydurttum” diye konuştu.
Kara, izlendiğini de bundan sonra hissettiğini belirtirken güvenlik görevlisinin kendisine koridordaki kameranın odasının girişine döndürmek istediğini anlattı: “İlk anda bir şey demedim. Baktım, birtakım duyumlar geliyor. Şüphelendim. Tekrar çağırdım güvenlikçilerin müdürünü: “O kamerayı tekrar eski yerine çevireceksin” dedim. Kızardı, bozardı, bozuldu bir hayli: “Ama savcım, bir şey olursa biz nasıl altından kalkacağız” dedi. “Benim zaten içeride kameram var, bunu niye çeviriyorsun” dedim. “O zaman bize yazılı talimat verseniz savcım” dedi. Baktım morardı, çok zorlanıyor, “Tamam kalsın” dedim. Odama giren çıkanın izlendiğini anladım.”