CAN SEMERCİOĞLU
cansemercioglu@diken.comtr
@cansemercioğlu
“İngiliz’in Hyde Park’ı varsa, bizim de Millet bahçemiz olacak. Ayrıca millet kıraathanesi de kuracağız.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 24 Haziran seçimlerinden önceki bu sözleriyle lugatımıza giren bir isim oldu ‘millet kıraathanesi.’
Erdoğan’ın hükümetin kültür alanında yeterli adım atamadığını sık sık dile getirdiği bir dönemin ardından gelen bir hamleydi bu.
Açılana kadar ne olacağını hayal etmek güçtü. Tek bilinen Erdoğan’ın konuyla ilgili sözleriydi. Kitapların, çay, kahve ve kekin ücretsiz olacağını biliyorduk.
Muhalefet ‘gereksiz’ olduğu gerekçesiyle projeyi sıkça eleştirdi. Ancak seçimden kısa süre sonra ‘millet kıraathaneleri’ açılmaya başladı.
Erdoğan da Meclis Başkanı Binali Yıldırım da gidip kıraathane ziyaretlerinde bulundu. Ama bu ziyaretler dışında kıraathaneler nedense basının ilgisini pek çekmedi.
Buna rağmen kıraathanelerde oturacak yer bulmak güç. Gidip gördüm.
Oturacak yer yok, gürültü de yok gibi
Gittiğim yer Üsküdar sahilinde yer alan Nevmekan Sahil. Adının ‘millet kıraathanesi’ olmamasının bir sebebi var çünkü Üsküdar Belediyesi zaten benzeri bir projeyi bir süredir Nevmekan adıyla yapıyormuş.
Buraya gitmeden önce Fatih’te Kıztaşı ve Vezneciler’de daha çok muhafazakâr öğrencilerin gittiği, görece sessiz olan kitap kafe tarzı bir yerle karşılaşacağımı düşünüyordum. Evet, önceden fotoğraflarını ve videolarını görmüştüm ve bende böyle bir izlenim bırakmıştı.
Bir öğle vakti olmasına karşın epey geniş alan üzerine kurulmuş kıraathanenin kütüphane koltuklarında oturacak yer yoktu. Bu kalabalığa rağmen kütüphane sessizliği yoktu elbet ama gürültülü olduğunu söylemek de mümkün değil.
‘Kıraat’ edilmiyor, ders çalışılıyor
Tabii bu herkesin kitap okuduğu anlamına gelmiyor. Gidenlerin çoğu üniversite sınavına hazırlanan lise öğrencisi ya da üniversite öğrencileriydi. Bol miktarda test kitabı ve ders notu fotokopisi masalarda duruyordu.
Zaten Erdoğan projeyi “Gençlerimiz kekini alacak, çayını, kahvesini alacak, interneti olacak. Oturacak dersini çalışacak” diye anlatmıştı.
Her masanın altında priz mevcut. İsteyen bilgisayarıyla çalışabiliyor. Ücretsiz internet erişimi de mevcut. İsteyenler internet erişimine sahip bilgisayarların bulunduğu bölmeyi de kullanabiliyor. Ama buradaki yaş ortalaması lise öğrencileri düzeyinde.
Üniversite öğrencileri vize ve finallere hazırlanabilsin diye 24 saat boyunca açık tutuluyormuş. Gece vakti öğrencilere simit, çorba ve çay servis ediliyormuş. Ücretsiz.
Her telden kitap var
Raflarda ise birçok kütüphaneyi kıskandıracak kadar kitap mevcut.
Belediye yetkilileri kıraathanede şu anda 60 bin basılı, 20 bin e-kitap olduğunu söylüyor. Matbu kitap kapasitesi ise 100 binmiş.
Bağış kabul edilmiyormuş, ikinci el kitap da alınmıyormuş kütüphaneye. Bunun yerine kütüphane usulü kataloglama yapılarak satın alım yapılıyormuş.
Sadece muhafazakar ve sağ görüşten kitapların olduğunu sanmayın sakın. Dini kitaplar ve parti bültenleriyle dolup taşmamış. Ama yok da denemez.
Daire biçimindeki rafları gezdiğim vakit gözüme çarpan kitaplar çoğu zaman herhangi bir D&R mağazasında görebileceğimiz kitaplar. Necip Fazıl da var Ahmet Ümit de. Üniversite ders kitapları da var çoksatar romanlar da.
Binlerce kitabın arasından ‘Komünist Manifesto’ var mı diye arayışa girişmedim tabii ama soldan bakan kitaplar var. Evrim ve bilimle ilgili kitaplar dikkat çekiyor.
Kitap çeşitliliği çok, rafların önünde vakit geçirmek keyifli. Halk kütüphaneleriyle kıyaslayınca arada devasa bir fark olduğunu söylemek mümkün.
Kitaplara bakanlar da yok değil ama oturup kitap okuyanların sayısı çok az.
Gelenlerin çoğu muhafazakâr kesimden
Daha muhafazakâr yurttaşları burada görmek beni şaşırtmadı. Sanırım modern muhafazakârlar demek daha doğru. ‘Millet kıraathanesi’ni benimsemiş gözüküyorlar.
Konuştuğum öğrencilerden Zeynep Betül açıldığı günden beri buraya sık sık geliyormuş. “Eskiden kitap okuyup ders çalışacak yer arardık. Cumhurbaşkanımız sayesinde herkes rahat rahat oturup ders çalışıyor, kitap okuyor, müzik dinliyor” diyor.
Mustafa ve Sümeyye de benzer görüşte. Hükümetin insanları kitap okumaya teşvik ettiğini düşünüyorlar.
Freelancer’ların ofisine dönüşebilir
Burası aynı zamanda freelancer’ların ve çiçeği burnunda girişimcilerin da kısa sürede gözdesi olmuş.
Ücretsiz internet sayesinde ofis kullanmaya ihtiyaç duymadan çalışabildiğini belirtiyor Burak: “Çalışmak Starbucks’a ya da başka kafelere gidiyorum. Yemeğiyle beraber günde 30-40 lira çalışmak için para harcıyordum. Şimdi millet kıraathanesine geliyorum. Cebimden para çıkmamış oluyor.”
Zaten bilgisayar başındaki yurttaşlara bakınca aklıma Kadıköy Belediyesi’nin kolektif çalışma alanı olarak tasarladığı İDEA geldi. Son dönemde İstanbul’da ortak ve açık ofisler giderek yaygınlaşmaya başladı. ‘Millet kıraathaneleri’nin bu işlevi de yerine getirdiğini söylemek mümkün. Ruh olarak da tasarım olarak da açık ofisleri andırıyorlar.
Burayı amacı dışında kullananlar da yok deği. Mesela Gizem buluşacağı arkadaşını beklemek için burayı kullanıyor.
Peki ya ilk heyecan bittikten sonra?
Hükümet bu projeyi her il ve ilçede uygulamak istiyor. Giderek birçok yerde de açılıyor. Net sayı vermek mümkün değil henüz.
Projeyi sık sık dile getiren Erdoğan “İstatistiklere göre ülkemizde her gün televizyon izlemeye altı saat, internete üç saat harcıyoruz. Kitap okumaya harcadığımız süre kişi başına birkaç dakikayı zor buluyor. Ülkemizin dört bir yanında hayata geçirmeye başladığımız millet kıraathanelerinin vakit öldürülen değil, değerlendirilen yerler olarak yeni bir vizyonu ortaya koyacağına inanıyorum” demişti.
‘Millet kıraathaneleri’nin bu vizyonu ne kadar karşıladığı bilinmez. Şimdiye dek esas amacına ne kadar uygun olduğunu görmek için biraz vakit geçmesi gerekecek.
Kütüphanelerin son derece yetersiz, okuma alanlarının neredeyse yok sayıda olduğu Türkiye’de ‘millet kıraathaneleri’ bir çıkış yolu olabilir. Önemli olan ‘ilk heyecan’ bitince ne olacağı.
Mevcut haliyle bu mekanlar ortak çalışma ve etüt alanlarına çok beniyor.