İŞTAR GÖZAYDIN
[email protected] / @IstarGozaydin
“… ‘ihlal’ olayı aynı zamanda bir ‘duyma’ (hissetme) işidir…”
Bülent Tanör, Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, 1990
Hukuk ne?
Birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükteki normlarla yani kurallarla düzenleyen normatif yapı. Bir başka deyişle, belirli bir zamanda belirli bir toplumdaki ilişkileri düzenleyen ve uyulması devlet zoruna yani yaptırıma bağlanmış kurallar bütünü.
Hukuk devleti ne? Devletin de, tüm erkleriyle bu hukuka uyması.
Adaleti sağlayabilecek tek yol
Değerli hukukçu Prof. Turgut Tarhanlı, ‘İnsansız Yönetim: Türkiye’de İnsan ve Hakları’ başlıklı kitabında, ‘hukukun, insan hakları hukuku bakışı ve araçlarıyla yeniden sorgulanması ve değerlendirilmesi’ meselesine değinir. Bence de adaleti sağlayabilecek neredeyse tek yol bu tekrar tekrar gösterilecek çaba.
Buradaki sorumluluk hepimize düşüyor. Vicdanlı vatandaşlar isek buna inanmak ve her vasıtayla ifade etmek; hukukçu ve/veya siyasetçi isek bu yolda mücadele vermek; hukuk infaz sisteminin bir parçasıysak yılmadan, vicdanla, hukuk devletinin tüm gereklerini yerine getirerek…
Bağımsız olmadan ifa edilmesi imkansız bir görev
Her şeyden önce, hukuk niye çıkıyor?
Çok basitleştirilmiş bir anlatıyla, insanlar topluluk içinde yaşamaya başladıktan sonra tabii ki uyuşmazlıklar da doğuyor – beraberinde yaralamalar, öldürmeler… Herkes kendinin ya da yakınının öcünü aldığında yani ihkak-ı hakka başvurduğunda kan davaları başlıyor; topluluğun huzuru, güveni, düzeni, istikrarı alt üst oluyor.
Dolayısıyla uyuşmazlığın, davanın tarafı olmayan bir üçüncüye ihtiyaç doğuyor. Niye? Hakem/ hakim olarak soğukkanlılığı, tarafsızlığı, objektifliği sağlasın adaleti tecelli ettirsin diye. Yani bağımsız olmadan, üstünde Demokles’in kılıcı sallanarak ifa edilmesi imkansız bir görev, bir yükümlülük.
En hafifinden fırsatçılıktan başka bir şey değil
Burada önemli olan bir de, hukukun herkes için uygulanması gerekliliğine ilişkin bir zihniyet. Benden olmayan, benim gibi düşünmeyen beter olsun zihniyeti ve beraberinde gelen suskunluk en hafifinden fırsatçılıktan başka bir şey değil.
Üstelik çok tehlikeli; bugün hukuku garezine alet edenlerin, yarın işine gelirse o fırsatçılar aleyhine de kullanacağı aşikar. Birinin suçlu mu olduğundan şüpheleniyorsun? Yargılansın. Ama öyle bir adalet sistemi inşa et ki evrensel hukuk kuralları çerçevesindeki usulüne göre işlediğinde ve sonuçlandığında güvenle kabullenebilesin.
Hukuk hepimize lazım
Barışın, refahın, huzurun egemen olduğu bir dünyada yaşayabilmenin tek yolu evrensel insan hakları hukuku bakışı ve araçlarıyla sürekli sorgulanan ve yeniden üretilen bir adalet sistemi kurmaktan geçiyor.
Hukuk hepimize lazım: Monte Kristo Kontu olmak insan olmanın da bir gereği olarak çok leziz görünebilir ama bedelini unutmasak? Kaynar duyguların yerini aklıselim almadıkça hiçbir yer yaşanabilesi değil son tahlilde…