Ezikliğe alıştırdılar bizi… Memlekete ve kültürümüze dair iyi şeyler söylemenin “faşistlik” olduğuna inandırdılar… Batı karşısında yaşadığımız toplumu küçümsersek bireysel olarak büyüyeceğimize ikna ettiler…
Ekonomik olarak geri kalmışlığa ve bağımlılığa mahkûm edilen ülkelerin yöneticileri, bu öğrenilmiş çaresizlik sendromuyla en iyi ihtimalle ülkelerine patinaj yaptırıyorlar. Bizde ve başka coğrafyalarda yıllardır süregeldiği gibi…
İşte 15 Temmuz’da bu onurlu halk siyasi temsilcilerine, Meclisi’ne, Cumhurbaşkanı’na “Çıkarın artık bizi bu kafesten” dedi, “içeriden dışarıdan ne zorbalık yapılırsa yapılsın, canım pahasına arkanızdayım!” Sözünü de her siyasi görüşten ve farklı etnik gruplardan 250 canla mühürledi.
Bu sayede; Misak-ı Milli sınırları içinde olduğunu seve isteye unuttuğumuz Musul ve Kerkük’ün geleceğini “masada da sahada da” sahipleniyoruz…
Eskiden güvence saydığımız Lozan gibi anlaşmaların şimdi Türkiye için kazançlı olup olmadığını sorguluyoruz…
Kısacası haddimizi asıl şimdi biliyoruz.