Anayasa Mahkemesi’nin tutuklulukla ilgili verdiği son karar üzerinden hukuku, yargı bağımsızlığını ve demokratik hukuk devletini yeniden tartışıyor olmamız düşündürücüdür. Elbette AYM’nin verdiği karar evrensel hukuk normları açısından doğru ve verilmesi gereken bir karardı. Ancak siyasi iktidar bu kararı beğenmedi ve bir bakıma ihsası reyde bulundu.
Eğer yerel mahkeme AYM’nin kararını yok hükmünde kabul edip, tutukluluğun devamına karar vermeseydi, iktidarın itirazı sadece siyasi bir söylem olarak kalacaktı. Ama öyle olmadı, ortaya çıkan görüntü itibarıyla yerel mahkeme siyasi iktidarın gösterdiği istikamette ilerlemiş oldu.
Açıkçası bu tablo demokratik hukuk devletlerindeki ‘kuvvetler ayrılığı’ tarifine pek uymuyor. Zira yargının siyasi erke bakarak yön tayin etmesi, hukuk devletinin asli unsurlarından birisi olan hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Maalesef bu tür durumlarda Türkiye gibi ‘kapalı devlet yapısı’ geleneğinden gelen ülkelerde “Bizim kendimize has özelliklerimiz ve ahlaki değerlerimiz var, dolayısıyla yargı da bu yapının dışında değildir” benzeri yaklaşımların müşterisi çoktur.