Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan okuduğu şiirden ötürü hapse mahkûm olduğu için Pınarhisar Cezaevi’ndeyken ziyaret ettiğimde, ona “Turgut Özal’ın Anıları” kitabını vermiş ve “Bu da geçer” demiştim. Şimdi zamanın hem de çok hızlı geçtiğini düşünürken, Silivri Cezaevi’ndeki meslektaşlarım için de zamanın çok hızlı geçmesini diliyorum.
Bu coğrafyada cezaevi sosyo- politik hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Benim babam da 1957’de Yozgat cezaevindeydi…
Çetin Altan’ı, İlhan Selçuk’u, Ali Sirmen’i ve pek çok arkadaş meslektaşı hep cezaevlerinde ziyaret etmiştim. Bülent Ecevit de, Süleyman Demirel de, Deniz Baykal da cezaevi gören siyasetçiler değil miydiler? Bereket bu öykülerin sonu Yassıada’daki gibi idamlarla bitmedi.
Bence şu andaki iktidar ne yapıp yapmalı ve siyaset ile cezaevi arasındaki çirkin bağları kopartmalıdır. Ekonomideki istikrar beklentisi kadar gerginliklerin sona ermesi ve huzurortamının egemen olması da gündemin ön sırasındaki beklentilerdendir. Bunun için ilgili herkesin üslubunu düzeltmesi de bir ön şarttır.