YAMAN AKDENİZ
Diken için 28 Ocak 2019 tarihinde ‘Korkutucu ve vahim bir sansür vakası’ başlıklı bir yazı yazdım. Yazıda ayrıntılı bir biçimde emekli general Korkmaz Tağma tarafından, Gündem gazetesi Bitlis muhabiri Ferhat Tepe’nin 1993 yılında kaçırılıp öldürülmesiyle ilgili 56 farklı içeriğe erişimin engellenmesini Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği’nden talep edildiğini ve tüm içeriklerin hakimlik tarafından 17 Aralık 2018 tarihli ve 2018/101 D.İş. sayılı kararla erişime engellendiğini aktarmıştım.
Karara itirazlar
Bu kararı öğrenir öğrenmez karara karşı bir dizi itiraz dilekçesi hazırlayıp sunulmasına önayak oldum. Karara, hak savunucuları ve insan hakları alanında çalışan akademisyen ve araştırmacılar olarak Kerem Altıparmak’la birlikte itiraz ettik. Benzer şekilde bu kararla haberleri erişime engellenen Birgün ve Sendika.Org adına ve yazıları engellenen gazeteciler Faruk Arhan ve Mehveş Evin adına da itiraz dilekçeleri hazırladık. Bir başka önemli itiraz da bu hafta içinde Ferhat Tepe’nin ailesi adına yapılacak.
55 talep ve 56 engelli URL
İtirazlarla birlikte Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği dosyasını da detaylı bir şekilde inceleme fırsatı buldum. Dosya incelemesiyle birlikte çok çarpıcı bir detay da ortaya çıktı. Daha önceki yazımda da belirtildiği üzere hakimlik kararıyla erişime engellenen içeriklerden biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Eylül 1993 tarihli ve 47 sayfa numaralı tutanağı: Bu Meclis tutanağı aralarında Hatip Dicle, Leyla Zana ve Ahmet Türk’ün de yer aldığı 10 vekilin Anayasa’nın 98 ve Meclis İçtüzüğü’nün 103’üncü maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını talep etmesine ilişkin 12 Ağustos 1993 tarihli dilekçelerini içermekle birlikte bu dilekçe ve tutanakta İsak Tepe’nin Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği’nden erişim engelleme kararı talep eden Korkmaz Tağma’yla ilgili iddialarına da yer verilmiştir.
Bir önceki yazımda “Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği ise üzerinde hiç düşünmeden veya bu sayfanın bir TBMM tutanağı olduğunu değerlendirmeden veya dahası hiç fark etmeden tutanağın engellenmesine karar vermiştir” diye yazmıştım. Fakat dosya incelemesinde Korkmaz Tağma vekilinin Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği’nden 56 değil 55 tane URL’e erişimin engellenmesini talep ettiği görülüyor. Korkmaz Tağma vekilinin talepleri arasında ise 1 Eylül 1993 tarihli TBMM tutanağıyla ilgili URL adresi yok. Fakat TBMM tutanağıyla ilgili URL adresi, dosyada yer alan talep dilekçesi ve eklerinde yer almamasına rağmen hakimlik kararında yer alıyor.
Araya parça nasıl sıkıştı?
Korkmaz Tağma’nın talebinde olmayan TBMM tutanağınıh URL adresi Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği kararında ne işi var? Talep edilmeyen ve dosyada yer almayan bir URL’i Hakimlik nereden buldu da karara ekledi veya karara böyle bir ekleme yapabilir mi? Dahası böyle bir ekleme yapabilse bile hakim talep edilmeden re’sen erişime engellediği içeriğin TBMM’ly ait olduğunun farkında değil mi?
Bu sorulara tek tek cevap vermeye çalışalım.
Talep edilmeyen bir URL’nin hakimlik kararında ne işi var?
Bunu ancak Ankara 8. Sulh Ceza Hakimi Osman Berber açıklayabilir.
Talep edilmeyen ve dosyada yer almayan bir URL’i hakimlik nereden buldu da karara ekledi veya karara böyle bir ekleme yapabilir mi?
Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği kararının dayanağı 5651 Sayılı Kanun’un kişilik hakları ihlalleriyle ilgili 9’uncu maddesi. Bu madde hakimlere re’sen erişimin engellenmesi yetkisi vermiyor. 9’uncu maddenin 1’inci fıkrasında internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek veya tüzel kişilerin sulh ceza hakimliklerine başvurarak içerik erişimin engellenmesini talep edebileceği düzenlenmiş. Talep üzerine de hakimler 9’uncu maddenin 3’üncü fıkrası gereği erişimin engellenmesine karar verebilirler. Fakat, 9’uncu maddenin hiçbir yerinde sulh ceza hakimlerine re’sen erişimin engellenmesi yetkisi verilmemiş. Dolayısıyla, hakimler sadece gerçek ve tüzel kişilerden gelen talepleri değerlendirebilir. Bu kapsamda Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği’nin TBMM’ye ait bir tutanağın internet adresine erişim engelleme yetkisi olmadığını açık ve net bir şekilde söyleyebiliriz.
Hakimlik talep edilmeden re’sen erişime engellediği içeriğin TBMM’ye ait olduğunun farkında değil mi?
Bu aşamaya kadar “Olmaz ama olur” diye yaklaşalım veya bir an için Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği’nin “55 tane URL yetmez, biz bu konuya çok yetkiniz, sizin talep etmediğiniz ve unuttuğunuz bir tane daha URL var” dediğini farz edelim. Bu senaryoda bir sulh ceza hakimi, “Siz talep etmediniz ama bakın sizin isminiz Meclis tutanağında geçiyor ve ben buna da erişim engelledim” diyebilir mi? Yine bir an için bunu dediğini kabul etsek dahi bir hakim, TBMM tutanağına erişimin engellemesini bırakın düşünmeyi, nasıl gerekçelendirebilir?
Kaldı ki aynı hakim, aynı kararla sadece TBMM tutanağına değil benzer şekilde Adalet Bakanlığı sayfalarında yer alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin İsak Tepe v. Türkiye (no. 27244/95, 9 Mayıs 2003) kararının Türkçe tercümesinin de erişime engellenmesine karar vermedi mi? Hem de 22 sayfalık AİHM kararı talep dosyasına ek olarak da sunulmuşken, hakimlik bu kararı vermedi mi?
Hakimlik kararında TBMM tutanağının veya AİHM kararının engellenmesi gerekçelendirilmiş mi?
Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla 55+1, toplam 56 internet içeriği birden engellenirken hakimlik kararı genel basmakalıp ve tek cümleden ibaret olup, “Dilekçe ve ekleri incelenmiş olup, yukarıda yazılı URL internet adreslerinde yayımlanan içeriklerde talep edenin adının kullanılarak kişilik haklarının ihlali sonucuna varılması ile birlikte talebin kabulüne” denmiştir. Dolayısıyla, hakimlik kararında gerek TBMM tutanağının gerekse AİHM kararının neden erişime engellendiği gerekçelendirilmemiştir.
Keyfi ve yoğun sansür
Daha önce de defalarca belirttiğim üzere Türkiye’de internet sansürleri sulh ceza hakimleri tarafından yoğun bir şekilde Anayasa Mahkemesi tarafından belirlenen ilkeler hiçe sayılarak uygulanıyor. Bu yazı dizisine konu ve Korkmaz Tağma tarafından aldırılan karar bunlardan sadece biri. Fakat öyle biri ki açık ve net bir şekilde 5651 Sayılı Kanun ile sulh ceza hakimlerine verilen erişimin engellenmesi yetkisinin keyfi bir şekilde uygulandığını gösteriyor.
Bu karara karşı yapılan tüm haklı itirazları değerlendirecek Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği de muhtemelen benzer şekilde tek satırlık bir kararla tümünü reddedecek; TBMM tutanağı dahil 56 içerikle ilgili Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak bireysel başvurular yaklaşık beş sene sonra karara bağlanana kadar da erişime engelli kalacak.
Peki sulh ceza hakimliklerinin bu tip keyfi kararlar vermesine Adalet Bakanlığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu, bir tutanağı erişime engellenen Türkiye Büyük Millet Meclisi “Dur” demeyecek mi?
Sansüre rağmen Ferhat Tepe cinayeti ve bu cinayetle ilgili cezasızlık unutulmayacak ve bu konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.