KAAN SEZYUM
‘Hayatımın her haftasını bir öncekinden daha korkunç nasıl yaşarım?’ sorusunu kendinize soruyorsanız, size verilecek en güzel cevaplardan birisinin içinde olduğunuzu söyleyebilirim.
Terör, bomba, ölümler, havalimanından insanları çıkartmak için adam başı 100 dolar söğüşlemeye çalışan güzel ahlaklı taksi şoförleri, olan bitenden, haber alamadıklarınızdan iyice haber olamamanız için çıkan ani basın yasakları, internetin güzelce bir şekilde kesilmesi…
Sonsuz bir sessizlik içinde boğularak ölmek gibi.
Buralarda kimse bağırdığınızı duyamaz.
Araştırıp ne yapacaksın?
Bizim meclis ilginç bir ortam. Öncelikle sağduyulu, şeffaf ve duyarlı bir işleyişi var. Sorunların kaynağına inebilen, o sorunları çözmek için yeni fikirler üretebilen bir ekip. Tamam, arada bağırış çağırış oluyor ama o her yerde var.
En azından Tayland parlamentosundaki gibi birbirlerine ayakkabı fırlatmıyorlar. Bizimkiler kaliteli, birbirlerinin kafasına atmak için bile Apple ürünlerini tercih edip iPad atıyorlar.
İstanbul’daki korkunç saldırının ardından ise mecliste CHP, MHP ve HDP vekilleri ‘Saldırı araştırılsın, komisyon kurulsun’ diye önerge veriyorlar…
Peki ne oluyor? Ne olacak, geçen sefer Ankara bombalaması için olan şey oluyor. Komisyon momisyon kurulamıyor, bombalama araştırılamıyor.
Neden mi? Çünkü Agğkparthi vekilleri oylarıyla diyorlar ki ‘Terörist saldırı araştırılmasın’…
Bu nasıl bir motivasyondur, nasıl bir ısrardır, neden sorumlular ya da olayların sebebi ISRARLA araştırılsın istenmez bilemiyorum ama felsefede ‘Occam’ın Usturası’ diye bir önerme var, belki bize yardımcı olabilir.
Eğer bir sorunun iki ayrı teorik çözümü varsa bunlardan daha basit olanı tercih edilir… Yani bu prensiple yola çıkarsak herhalde suçlu yok. Yani ya da olaya bakmazsak suçluları da göremeyiz.
Ağhkpartili vekilleri buradan bir kez daha dehalarca muhabbetle kutluyorum. Hiçbir sorunun çözümünü araştırmaya gerek yok. Çünkü araştır araştır nereye kadar? Sonra başımız ağrımasın. Ölenler ölsün, soruşturma işleri uzatmaktan başka bir işe yaramaz.
Yaşasın politik sorumsuzluk!
Cicişlere takke
Ciciş kardeşlerin Atatürk Havalimanı saldırısından sonra tarzlarını aniden değiştirip kutsal topraklara özel jetle gidip sevap points toplama niyetleri çok tepki çekti.
Benim beğendiğim en güzel tepki ise Ahmet Hakan’ın ‘Savcı olsam, dava açardım’ tarzındaki tepkisiydi… Siz savcı olsaydınız ne yapardınız?
Duyar kastık ama cahiliz
Bizim buralarda protesto kültürü pek yamandır. Gün gelir Çinli diyerek Uygur Türklerine saldırılır, gün gelir böyle şeyler olur. Bence arkadaşların canı adam dövmek istemiş. Yoksa insan bilmediği bir bayrağı nasıl bilmediği başka bir bayrakla karıştırsın?
Biraz da gülelim
Yeni köprü açılışında motoruyla köprüden 400’le geçen milli sporcumuz Kenan Sofuoğlu, reyizimizin kendisine ailesi ve ölüleri üzerinden yaptığı ‘Bu aileden kaldı mı ya?’ şeklindeki şakasını çok beğenmiş…
Samimi sohbet 3. dakikada geliyor.
Düşünüyorum bir insan kaybettiği ailesi, kardeşleri, annesi, babası ya da bebeğinin ölümü üzerine şaka kaldıracak kadar nasıl olgunlaşabilir?
Nasıl bir olumlu bakış açısıdır, bunu gözlemleyip kendisine hayranlık duymamak imkansız.
Nasıl bir motivasyonla bu şakayı samimiyet olarak görebilir bir insan, işte o kısmı ise biraz karışık sanırım. Hayatta bağzı şeyler 400’le gitmekten daha korkutucu herhalde.
Aman tadımız kaçmasın
Rusya’dan özür diledik mi, yoksa Rusya mı bize ‘Abi’ çekti?
Dümdüz bir olayı bile anlayabilmemiz elimizdeki medyayla mümkün değil gibi görünüyor… Reyizin danışmanlarının yerinde olsam ‘Alın Rusya’yla yaptığımız görüşmenin metni, kendiniz karar verin’ derdim. Rusya’dan özür mü dilendi, Rusya ayaklarımızı mı öptü, metni okuyup net bir şekilde anlardık.
Şimdi ise sadece belirsizlik var. Zaten bir ülkeden ‘Ya çok özür dileriz, bizim pilot 15 saniyelik bir yanlışlık yaptı size, siz de vurdunuz onu, onun adına çok kusura kalmayın’ diye bir açıklama duymak en mantıklısı.
Bizimkisi hizmet yarışı
Yerdeki kanlar yıkandı, bombaların çukurları kapatıldı, deliler güzel bir şekilde temizlendi, yolcular duvarlara yapışmış ceset parçaları içinde uçaklarına yollandı, havaalanında hayat anında geriye döndü. Bir de bununla gurur duyuldu.
‘Bakın ortamı 12 saat bile geçmeden içinde tekrar hizmete açtık, dünya alem hizmet görsün’ şekli yapıldı… Belçika’daki saldırıdan sonra havalimanı 12 gün kapalı kaldı deliller toplanılsın ve temizlik yapılsın diye.
İşte medeniyete fark attığımız anlar.
Teröre karşı en etkili silah: Köprü
Bambaşbakanımız teröre en güzel cevabı videoda 2:30 gibi açıklıyor.
Dünyanın en büyük orta açıklığa sahip 4. asma köprüsü, hatta üzerinden geçiş olmasa bile zarar etmeyecek, körünün gereken tüm geçiş ücretleri ülkesinin vatandaşlarının vergilerinden ödenecek olan, geleceğimizdeki borçlarımıza ufak bir katkısı bulunacak olan Osmangazi Köprüsü, Atatürk Havalimanı saldırısının hemen sonraki gün trafiğe açıldı.
Açılış töreninde konuşan Başbakan Binali Yıldırım, “Bu dev eser teröre karşı bir cevaptır. Teröre pabuç bırakacak değiliz” dedi…
Patlamadan sonra ayaklardan fırlayan pabuçlar bırakılmış, daha yerinden bile alınmamış, istihbarat yok, tedbir yok, hiçbir ihmal yok, en ufak olayda tüm konserleri, onu bunu iptal etmek var ama teröre köprüyle savaş var…
Tamam, bana uyar.
Herhalde tüm ülkeyi körüyle kapladığımızda terör engellenecek.
Her an ve her yerde
Haftanın en tuhaf haberi. Yani haber değil ama haber bir yandan da. Biliyorsunuz bizim siyasetçilerimiz her zaman halka karışmayı sever, onlarla iç içe olurlar. Mesela en sevdikleri yerlere örnek olarak taksi duraklarını gösterebiliriz…
Bu hafta ise şöyle bir haber dikkatimi çekti.
“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki akşam Kilis 7 Aralık Üniversitesi bahçesinde gerçekleştirilen iftar yemeğine katıldı, iftarın ardından meydana inerek eşi ile birlikte çarşıda yürüyüş yaptı, vatandaşlarla bayramlaştı. Dondurmacı, ayakkabı tamircisi ve erkek berberini ziyaret etti…”
Bir erkek berberine giren Erdoğan ilginç bir manzara ile karşılaştı. Berberdeki vatandaş yüzünün yanak bölgesinin bir bölümünde çıkan, istenmeyen tüyler için ağda yaptırıyordu…
Sürprizzz!
Bonus: Ağda sırasında çekilen fotoğraflar, Cumhurbaşkanlığı’nın sitesinde yayınlandı.
Korku filmlerinin tarihi
Korku – gerilim – ihmal türünden bir hafta geçirdik yine.
Korkmamaya, umutsuzluğa, tedirginliğe, ölümlere, yanı başımızda olan patlamalara alışmaya da başladık.
Hatta devletimiz sağ olsun, saldırılarda hayatını kaybedenleri toptan ‘Şehit’ ilan edip, bu durumu ve korkunçluğu normalleştirmeye de çabaladı.
Ben de o sırada korku filmleriyle ilgili nefis bir toplamaya denk geldim. 1895’ten 2016’ya kadar her yıl için bir film var.
Umarım ilginizi çeker.
Biraz da müzik
Her şeye rağmen Caz Festivali devam ediyor. Festivaldeki favori yerli ekiplerimden Ediz Hafızoğlu’nun Nazdrave adlı ekibinin şu performansıyla sizleri baş başa bırakıyorum.
Bazı yalnızlıklar güzeldir.