mustafa.domanic.diken@gmail.com
2007 Şubat’ında Barack Obama Demokrat Parti başkan aday adayı olduğunu açıkladığında hemen hemen kimse Afrika kökenli birinin başkan olabileceğine inanmıyordu. 2008 Ocak’ında ilk ön seçim Iowa’da yapıldı. Ön seçimde oy kullanan Demokratların yüzde 93’ü beyaz olmasına rağmen Obama toplam oyun %38’i ile John Edwards ve Hillary Clinton’a ciddi fark atmıştı.
Obama ilk kez ön seçime giren gençler arasında yüzde 52, daha önce parti üyeliği bulunmayan seçmenler arasında yüzde 45 oy aldı. Ön seçimlerdeki bu ilk galibiyet Obama’nın beyin takımı liderlerinden David Axelrod’un planladığı çığ etkisini yarattı ve Obama topladığı finansmanı katlayarak Beyaz Saray’a ulaştı.
Yanılmışım
Ekibi tarihin en başarılı seçim ‘strateji’sini eksiksiz uygulamaya koymuş ve Obama’nın bütün karizmasına rağmen kazanması mümkün gözükmeyen seçimi alt üst etmişlerdi. Stratejik siyasal segmentasyon (pazar bölümleme), kantitatif analiz, fonlama, stratejik bütçe kontrolü gibi geleceğin siyasetinin olmazsa olmaz kavramları ilk defa bu kadar net ortaya koyulmuştu. 2008 yılı boyunca her sabah yeni açıklanan anketleri veya bir gece önceki yerel ön seçimi takip edebilmek için erken kalktım. Siyasetin bir daha hiçbir yerde eskisi gibi olmayacağını düşünüyordum.
Yanılmışım. Yanıldığımı 2013 yılı Türkiye’sinde Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığımız bir toplantıda anladım.
Demokrasi ve Adalet Gönüllüleri adlı bir kuruluşun düzenlediği soru cevap seansında ilk soruyu ben sordum: “CHP’nin iktidar stratejisi nedir?”
Danışmanlık mesleğinden gelmenin de etkisiyle beklentim bir oy hedefi ve bu hedefe nasıl gidileceğiyle ilgili bir yol haritası duymaktı.
“Çok çalışacağız”
Mesela: “50 milyon seçmen içinde 43 milyon oy kullanılan 2011 seçimlerinde AKP ile CHP arasında yaklaşık 10 milyon seçmenlik bir fark vardı. Önümüzdeki seçimlerde 54 milyon kişi oy kullanabilir. Dolayısıyla daha önce sandığa gitmeyen veya reşit olmayan yeni seçmenler arasında farkı kapatmak içim ciddi bir potansiyel var. Dahası, diğer partilere oy vermiş olup bu seçimde CHP’ye kayabilecek segmentlerde potansiyelimizi tespit ettik. Bu segmentlere özel kampanya mesajlarımız var.”
Bunun yerine Kılıçdaroğlu “Çok çalışacağız! Benden daha çok çalışan Genel Başkan yoktur” dedi. “Her konuda çalışıyoruz, CHP muhalefet yapmıyor diyenler var, biz raporlar yazıyoruz ama hiç biriniz okudunuz mu?”
Bir şirketin genel müdürü, “Biz ürün çıkardık, alıp denemediniz bile” derse ne tepki verirsiniz? O şirketin hissesini alıp fon sağlar mısınız? Kariyer hedefiniz varsa o şirkete girip çalışır mısınız?
Yeni CHP mesafe alamadı
Hâlbuki Kılıçdaroğlu 2011 seçimleri öncesinde ‘Yeni CHP’ kavramıyla alternatif arayışında olan benim gibi seçmenlerin ilgisini çekmişti. 90 yıllık çınarı değiştirebileceği izlenimi yaratmıştı. Partiyi 10 sene öncesine göre değiştirme konusunda da ciddi iş başardı diyebiliriz. Fakat CHP’den yukarıda bahsettiğim şekilde geleceğin siyasetini uygulayacak bir kurum yaratma konusunda çok mesafe alamadı.
2007 dünyasında kimse Obama’nın başkan olabileceğine inanmıyordu. Bugünün Türkiye’sinde kimse CHP’nin iktidar olacağına inanmıyor. CHP’nin öncelikli işi Obama’nın Iowa’da yaptığını yapıp küçük ama beklenmeyen bir zafer elde etmek olmalı. Bunun içinse detaylı bir segmentasyon çalışması üzerine inşa edilmiş bir stratejiye ihtiyacı var.
‘Taban’daki anlamsızlık
Türkiye’de siyasal segmentasyon denildiğinde akla her zaman önceki seçimlerde kime oy verildiğine bakılarak yapılan ve AKP ‘tabanı’, MHP ‘tabanı’ gibi anlamsız ifadelerle tanımlanan gruplar geliyor.
MHP tabanından oy almak için MHP gibi görünmek, AKP tabanından oy almak için cemaatlerle iş tutmak hep bu düşüncenin sonuçları. Bu şekilde geriye dönük segmentasyon üzerinden siyaset yapmaya çalışırsanız oylarınızın değişmesi için ülke demografisinin değişmesini beklemeniz gerekiyor.
Kime değil, niye oy verildiği önemli
Asıl sorulması gereken soru, ‘kime oy verildiği’ değil, ‘niye oy verildiği’ olmalı. Amaç, Erdoğan’ın 1992’de söylediği gibi, ‘siyasi aktörleri değil, senaryoyu değiştirmek’ olmalı.
Obama kampanyası bize şunu gösterdi: Oy verme eğilimi herhangi bir ürünü satın alma eğiliminden çok farklı değil. Yeni bir reklam veya parlak bir paket dikkatinizi çekene kadar annenizin kullandığı margarini kullanırsınız. Önemli olan bu alışkanlığın bir kere kırılması.
CHP bu kırılma noktasını belirleyebilmek için siyaset tezlerinden kafayı kaldırıp pazarlama tezlerine bakmalı ve toplumu kendi ön yargılarından arınmış şekilde tekrar segmente etmeli. Etnik ve dini eğilimin ötesinde cinsiyet, yaş, gelir, eğitim, meslek grubu, sosyal katılım, aile yapısı, ev sahipliği ve hatta ulaşım tercihleri üzerinden detaylı analitik çalışmalar yürütmeli. Daha sonra tüm segmentler için mesajlarını farklılaştırmalı.
Gerekirse logo da değişir
Eğer bu yolda logosunu, hatta ismini değiştirmesi gerekecekse bunu da yapmalı.
Sonuçta logosunu değiştiremeyen parti ülkeyi nasıl değiştirsin?