MURAT SEVİNÇ
Bu ‘kısa’ yazıyı kaleme alıyor oluşumun tek nedeni, okuduğumu anlamamış olmak!
Yanlış okumadınız, bu sabah okuduğum, ardından birkaç kez daha okuduğum bir açıklamayı, anlamadım. Açıklama Anayasa üzerine olduğu için anlamıyor olmak canımı daha da sıktı.
Gün içinde birkaç kez açıklamaya dair diğer haberlere ya da tepkilere baktım ve hemen hiçbir tepki gelmediğini fark edince, yeniden aynı paragrafa dönüp bir kez daha okudum. Yine anlamadım. Hem okuduğumu hem de tepki gelmiyor oluşunu. Belki hem bana hem de diğer okuyup anlamayanlara bir yardımı olur düşüncesiyle, yazmayı istedim.
Konuşan Abdülkadir Selvi olsa neyse
Açıklama, Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya’ya ait. Böyle bir konuşmayı, örneğin Hürriyet’in ‘usta gazetecisi’ Kabataşçı Abdülkadir Selvi gibi biri yapmış olsa neyse, “Boşver” der geçersiniz. Ancak TBMM’nin Adalet Komisyonu Başkanı yapınca ister istemez ciddiye alıyorsunuz.
Başkan bir parti toplantısında konuşmuş. En derli toplu haline T24’te rastladığım açıklaması şöyle: “1982 Anayasası yürürlükten kalkacaktır, bu çok önemli. Yani revizyonist bir anayasa yapmıyoruz, Anayasa’nın maddelerini tekrarcı bir yaklaşımla yeni bir anayasa yapmıyoruz. 1982 Anayasası’nın yürürlükten kaldırılması yeni anayasanın yapılmasından, yapılmış olmasından daha önemlidir. Giderek parti görüşü olmaksızın ifade etmeye mecburum ki, yeni anayasa yapmasak dahi bu parlamentonun kurucu iktidar yetkisi içerisinde yürürlükteki anayasayı yürürlükten kaldırması gerçek bir demokratik kazanım olacaktır. Çok önemli, beyş yıl, iki yıl, üç yıl anayasasız kalabiliriz, anayasal kurumlar var, anayasal kurumların bağlı olduğu yasalar yani organik yasa dediğimiz yasalar var, bu çok önemli. Ama akıllıca olanı, rasyonel olanı, yeni anayasayı da aynı zamanda, eş zamanlı olarak yürürlüğe koymaktır.”
Sanırım şekeri hızla düşüyor
İlk cümleler, son derece tartışmalı da olsa anlaşılabilir. TBMM’nin asli kurucu iktidar yetkisi kullanacağını ve ‘yeni’ bir anayasa yapacağını söylüyor. Ardından, parti görüşü olmadığını vurgulama gereksinimi duyarak, ‘kurucu’ yetki kullanıp hâlihazırdaki anayasanın yürürlükten kaldırılmasının dahi ‘kazanım’ olduğunu belirtiyor. Hemen sonrasında sanırım şekeri hızla düşüyor ve bir süre anayasasız kalabileceğimizi, anayasa dışında anayasal kurumlar olduğunu, organik yasalar bulunduğunu buyuruyor. Tabii en iyisinin, yürürlüktekini kaldırırken yeni anayasanın yürürlüğe girmesi olduğunu hatırlatıp içimizi rahatlatmayı da ihmal etmiyor!
Bir Adalet Komisyonu Başkanı, Türkiye’nin anayasasız dönem geçirebileceğini düşünüyor olabilir mi gerçekten? Paragrafın imlasına baktım; belki de yanlış yere virgül koymuşlardır ve anlam değişmiştir diye. Hayır ne yaparsan yap, değişmiyor.
Israrla anlamaya çalıştım. Fransa’nın önce konvansiyon ilan edip sonra anayasasını yaptığı 1790’larını ve Sedan yenilgisi ardından belirsizlikle geçen 1870’lerini düşündüm. Yine Fransa’nın krizlerle dolu 1958 ve sonrasını. Türkiye’nin ‘iki anayasalı’ 1920’lerini, Kurtuluş Savaşı yıllarını. 27 Mayıs ve 12 Eylül dönemlerini.
Olağanüstü dönem örneklerinin hiçbiri, Komisyon Başkanı’nın 2016’daki açıklamasını karşılamadı. ‘Tek bir metin biçiminde yazılı anayasası olmayan az sayıda örneği mi kastediyor acaba?’ sorusuyla cebelleştim. İngiltere gibi, İsrail gibi, Yeni Zelanda gibi… Gelgelelim oralarda da anayasal değerde temel yasa ve ilkeler var. Yine olmadı.
‘İleri demokrasi’den ‘en ileri demokrasi’ye mi?
Örneğin ‘Fransa’da olan ama bildiğim kadarıyla Türkiye’de olmayan organik yasalar hangileridir?’ sorusu üzerine düşünmeye başlayınca, pes ettim. Yazarak, okuyucudan yardım talep etmeye karar verdim.
Ne demiş olabilir? Adalet Komisyonu başkanı, zaten fiilen askıya alınmış anayasanın hukuken ortadan kaldırılacağı bir Türkiye’den söz ediyor olabilir mi?
Eğer öyleyse, ‘ileri demokrasi’den ‘en ileri demokrasi’ye bir aşama daha geçildi demektir.
Türkiye’de gelinen yeni aşama hakkında fikir verecek konuşmalardan biri, Göring’e aittir. 5 Şubat 1931’de Alman parlamentosunda yaptığı konuşmada şöyle der: “Biz iktidara hukuka uygun yollarla gelmek istiyoruz. Fakat iktidara gelince onula ne yapacağımız bizi ilgilendirir.” Son derece yalın bir zihniyet ve üslup değil mi?
Hiç boşuna ‘Alışmayacağız’ vs. demeyelim
‘Anayasa elimizin kiridir,’ ‘Hukuk insanın kendine yakışanı giymesidir’, ‘Mevzuat için arayı bozmaya değmez’ ifadeleriyle özetlenebilecek bir hukuk mantığına ‘alışalı’ çok oldu. Hiç boşuna ‘Alışmayacağız’ vs. demeyelim, bal gibi alışılıyor. Daha geçen hafta, ifade vermek için yurt dışından Türkiye’ye gelen bir meslektaşımız, ‘yurt dışına kaçma kuşkusu’ gerekçe yapılarak tutuklandı! Bekleniyordu ve alışıldı. Hem de pek fena alışıldı.
Türkiye, tarihinin en ilginç, en zor ve en tehlikeli dönemlerinden birini yaşıyor. Gün boyu, insanı memnun edecek neredeyse tek bir haber alınamıyor koskoca memlekette. Gencecik insanlar ölüyor her Allah’ın günü, üçer beşer onar… Herkes ‘Obama Erdoğan’ı hangi renk odada ağırladı, kaç dakika ayırdı, suratı asık mıydı?’ derdine düşmüş halde.
Sokağa çıkmaya çekinir haldeki yurttaş kitleleri ise gözüne fener tutulmuş tavşan gibi. Öylece seyrediyor olup biteni. Şu koşullarda Adalet Komisyonu başkanı, anayasasızlık ‘olasılığından’ söz edebiliyor.
Tweet kafalılar…
Arkalarında milyonlarca seçmen olan muhalefet partilerinin liderleriyse, salı günleri TBMM’de adetten olduğu üzere babalanıp kalan günlerde ‘çok sert’ tweet’ler atıyor.
Malumunuz Twitter’ın sembolü bir kuş. Tweet kafalılar…