CANAN COŞKUN
canancoskun2@gmail.com / @canancoskun
Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala, bugün ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ ve ‘casusluk’ suçlamasıyla hakim karşısına çıktı.
Mahkeme Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi. 5 Şubat 2021’deki duruşmada Leyla Alaton tanık olarak dinlenecek.
Çağlayan adliyesindeki İstanbul 36’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmaya, Kasım 2017’den beri tutuklu Kavala cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Kavala’yı üç avukat savunurken, çok sayıda konsolosluk görevlisi, sivil toplum örgütü temsilcisi de duruşmayı takip etti. Duruşma başlangıcında mahkeme başkanı Kavala hakkındaki iddianameyi özetledi. Ardından Kavala, savunmasına başladı.
Savunmadan öne çıkan bazı kısımlar şöyle:
“Bu iddianamedeki suçlamaların hiçbiri, olgusal temele, delile, somut bir eylemin incelenmesine dayandırılmamıştır. Bunlar, dünya görüşüme, etik değerlerime ve sorumlu olduğum sivil toplum kuruluşlarının yürüttüğü faaliyetlerin amaçlarına taban tabana zıt iddialardır. Somut delillerin yokluğunda, iddialar birbirlerinin gerekçesi haline getirilmiş, suçlamalar iç içe geçirilerek suçlu olduğuma dair algı yaratılmasına gayret edilmiştir. İddianamenin başlangıcında üzerime atılmış olan siyasal ve askeri casusluk suçunun, nasıl oluştuğunun anlaşılması için Gezi olaylarında yaşananların anlatılmasına ihtiyaç duyulduğu ifade edilmiş ve aynı iddia makamının imzasını taşıyan Gezi iddianamesinden alınan bölümler nesnel gerçeklik gibi kullanılmıştır.
‘Ergenekon ve Balyoz’u eleştirdiğim yazılar gözardı edildi’
(Gezi Parkı eylemleriyle ilgili yargılandığı davada kendine yöneltilen suçlamaları hatırlatarak) Sayın mahkemenize sunulmuş olan iddianamedeki suçlamalar da, olgusal gerçeklerle çelişki halindedir. Bunun en çarpıcı örneği, benim 15 Temmuz darbe girişimini organize etmek için faaliyetlerde bulunduğum ve FETÖ örgütünün mahrem sorumlularıyla irtibatta olduğum iddiasıdır. Zira, Gezi iddianamesinde beni hedef alan kurgunun ve hukuksuz dinlemelerin FETÖ üyeliği ile suçlanan emniyet ve yargı mensupları tarafından gerçekleştirildiği alenen ortaya çıkmıştır.
İddia makamı Gezi dosyasına sunduğumuz Ergenekon ve Balyoz davalarındaki hukuksuzlukları eleştirdiğim yazıları ve düzenlediğim toplantıyı da göz ardı etmektedir. Bunlar mahkemenize sunulmuştur.
‘Hayatım boyunca darbelere karşı çıktım’
Ben hayatım boyunca askerî darbelere karşı çıktım, ordunun siyasete müdahale etmesini eleştirdim. Gülenci örgütlenme ağı ile hiçbir ilişkim olmadı. Darbe girişimini desteklemek hayat deneyimime, dünya görüşüme ve etik değerlerime tamamen terstir. İddianamede Adil Öksüz’ün ABD’ye gitmesi ile benim Almanya seyahatimin aynı zamana rastlamış olmasının aramızda irtibat olduğunun delili olarak sunulması da, olağanüstü ölçüde mantıksız bir iddiadır. 11-12 Kasım 2015 tarihlerinde ben T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı temsilcisi ve Düsseldorf Başkonsolosu’nun da davetli olduğu Türkiye-Almanya Gençlik Köprüsü toplantısındaydım.
‘Yurtdışı seyahatlerim şeffaftır’
Gezi iddianamesinde, bütün Gezi olaylarının planlayıcısı ve yöneticisi olmakla suçlanmama benzer bir şekilde, bu iddianamede de benim darbe sonrası oluşturulacak yeni yönetim içerisinde legal ve illegal görevler alacak kişileri koordine ettiğime dair akıl almaz bir iddia, hiçbir bulguya dayandırılmadan ileri sürülebilmektedir. Yurt dışı seyahatlerimin bu amaçla yapıldığı da iddia edilmiştir. Benim yurt dışı seyahatlerimde nerede kiminle görüşmüş olduğum bellidir, tüm seyahatlerimin programları şeffaftır. Benim ilişkide olduğum kişiler ve bağlantılı oldukları sivil toplum kuruluşları da bellidir. Hepsi uluslararası saygınlığa sahip bu kuruluşların hükümete karşı bir faaliyetle ilgilerinin olması imkânsızdır.
Baz istasyonlarının çakışması
Henri Barkey’e herhangi bir bilgi, belge ilettiğim gösterilemediği gibi, yoğun temasta olduğuma dair de hiçbir bulgu yoktur. Henri Barkey ile hükümet temsilcilerinin de katıldığı bir konferansta tanıştım ve en son Ekim 2012 tarihinde İstanbul Forum konferansında karşılaştım. Birlikte bir çalışmamız, süreklilik arz eden irtibatımız da olmadı, Henri Barkey benim yönetim kurulu başkanı olduğum Anadolu Kültür’ün herhangi bir etkinliğiyle ilgilenmiş, benden herhangi bir konuda bilgi talebinde bulunmuş da değildir. Henri Barkey ile 18 Temmuz 2016 tarihinde bir lokantada tesadüfen karşılaşmak dışında hiçbir görüşmem hatta telefon konuşmam da olmadı. Baz istasyonlarının çakışmasının görüşme yaptığımızın kanıtı olarak sunulması da mantıksızdır.
‘Delil yerine komplo teorileri anlatıldı’
Casusluk faaliyetinde bulunmak için sivil toplum çalışmaları yaptığıma dair kurgu da tamamen gerçeklerden kopuktur. Delil yerine casuslukla ilgili komplo teorileri anlatılmakta, Anadolu Kültür hakkında olgusal temele dayanmayan, niyet okumalar, akıl yürütmeler yapılmaktadır. İddianamede aleyhime delil oldukları öne sürülenlerin hiçbiri casusluk faaliyeti ile ilgili değildir, herhangi bir suç unsuru da barındırmamaktadır.
‘Çirkin iftira’
Anadolu Kültür 2002 yılında kurulmuştur ve gerçekleştirdiği projeler ile yurt içinde ve yurt dışındaki ortakları nezdinde itibar kazanmış bir kuruluştur. Tüm faaliyetlerinde düşmanlığa yol açabilecek önyargıların aşılmasını hedefler; farklı toplumsal kesimlerden gelen gençlerin özgür bir ortamda konuşmalarını, birbirlerini dinlemelerini ve birlikte sanatsal faaliyetlerde bulunmalarını teşvik eder. Mahkemenize takdim ettiğimiz belgeden de görebileceğiniz gibi, Anadolu Kültür’ün etkinlikleri; sergi, film, fotoğraf çalışmalarının desteklenmesi, sanat atölyelerinin, söyleşilerin, konserlerin düzenlemesiyle ilgilidir. Anadolu Kültür’ün ayrımcılığı körüklediği, vatandaşlarımızın devletle bağlarını zayıflatma amacı güttüğü, çirkin bir iftiradır.
‘Vakfı temsil görevim yok’
Açık Toplum Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olarak, ben de vakfın faaliyetlerinden sorumluyum. Ancak hiçbir zaman vakfı temsil etme, vakıf adına karar verme, fon kullandırma konularında özel bir yetkim, görevim olmadı.
‘Manevi işkence’
Gerçeklikten bu kadar kopuk, bu kadar tuhaf suçlamalar gerekçe gösterilerek AİHM’in ihlal kararı, yerel mahkemenin beraat kararı, iki defa da tahliye kararına rağmen yıllarca tutuklu kalmam, sıradan bir hak ihlali değildir, benim için bir tür manevi işkence haline gelmiştir. Umarım yurttaşlarımızın özgürlüklerinden mahrum kalmasına yol açan, temelsiz, delilsiz, mantıksız suçlamaların en aşırılarını içeren bu iddianame, türünün son örneği olur.”
Savcı uyudu
Duruşma savcısı, Kavala savunma yaparken zaman zaman uyudu. Mahkeme heyeti de Kavala’nın savunmasından sonra davanın diğer tanığı Henri Barkey’in 15 Temmuz 2016’da İstanbul Büyükada’daki Splendid Hotel’de katıldığı toplantıyla ilgili tanıkları dinledi.
Toplantının katılımcıları veya otelin çalışanı tanıklar, Barkey’in darbe girişimi gecesinde neler yaptığını anlattı. Tanıklar Kavala’nın toplantıda olmadığını da belirtti. Tanık olarak dinlenenlerden biri de iş insanı Cem Fadıl Bozkurt idi. Mahkeme başkanı Bozkurt hakkında başka bir soruşturma olduğu için ona tanık yemini ettirmedi.
Bozkurt, İshak Alaton ile aralarında geçen bir konuşmayı şöyle anlattı: “Darbe girişiminden iki hafta sonra İshak Alaton’un doktoru beni aradı. Alaton’un dil kökündeki tümörden bahsetti. Bunun Almanya’da tedavi edilebileceğini söyledi. Alaton’u benim ikna etmem için aramıştı. Alaton ile görüştüğümde bana darbe gecesi ne yaptığımı sordu. Kendisi burada olduğunu ama kızı Leyla Alaton’u Amerika’ya gönderdiğini söyledi. Kendisinin niye gitmediğini sorduğumda ‘Bu saatten sonra beni almazlar’ gibi bir şeyler söyledi. ‘Siz hala bu FETÖ tayfası ile görüşüyor musunuz’ diye sordum. O da geçen hafta Henri Barkey’in orada olduğunu söyledi. Görüşmemizden sonra tedavi için Almanya’ya gitti ve kısa bir süre sonra da öldü.”
‘Kavala dosyasındakiler terfi ediyor’
Tanık beyanlarından sonra söz hakkı Kavala’nın avukatlarına verildi. Avukat Deniz Tolga Aytöre, Kavala’ya üç buçuk yıldır suç arandığını belirterek “Çünkü Kavala’nın tutuklu kalması gerekiyor. Bizim bu iddianameden çıkardığımız budur. Kavala dosyasındakiler terfi ediyor” dedi.
Kavala Gezi Parkı davasından beraat ettikten ve hakkında tahliye kararı verildikten sonra gözaltına alınmasına ilişkin talimatı İstanbul Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz vermişti. Yılmaz, sonradan Adalet Bakan yardımcısı olarak atandı.
Mahkeme başkanı Aytöre’nin savunması sırasında Kavala’nın mahkemelerindeki dosyada üç buçuk yıldır tutuklu olmadığını söyledi. Aytöre de Gezi Parkı iddianamesindeki delillerin çürütülmesine karşın aynı delillerle tutukluluğunun devam ettirildiğini belirtti.
Aytöre mahkeme heyetine seslenerek “İşiniz zor ancak bağımsız yargı için bu zorluğa katlanmalısınız” dedi.
Aytöre’den sonra avukat Köksal Bayraktar da AİHM’in Kavala hakkında beş ayrı tarihte beş ayrı karar verdiğini hatırlattı. Bayraktar, kuvvetli suç şüphesi uyandıran delillerin olmadığını belirterek müvekkilinin buna karşın 3 yıl 2 aydır tutuklu olduğunu belirtti. Avukat Murat Deha Boduroğlu da “Yargı tacizi hatta bir işkence söz konusudur” dedi.
Avukatların beyanlarından sonra mahkeme heyeti Kavala’nın tahliye talebiyle ilgili duruşma savcısına mütalaasını sordu. Savcı, Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verilmesini, Henri Barkey hakkındaki yakalama kararının devam etmesini, Leyla Alaton’un bir sonraki duruşmada tanık olarak dinlenmesini istedi. Mahkeme de bu doğrultuda karar vererek bir sonraki duruşmanın 5 Şubat 2021 saat 13:30’da yapılmasına hükmetti.
Ne olmuştu?
Kavala, Gezi Parkı davası kapsamında beraat ettiği ve hakkında tahliye kararı verildiği 18 Şubat’ta cezaevinden çıkarılmadan, İstanbul başsavcılığı tarafından daha önce re’sen tahliye edildiği dosya nedeniyle gözaltına alınarak emniyete götürüldü.
Kavala hakkında henüz bir karar verilmeden önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında Gezi davasında verilen kararla ilgili şunları söylemişti: “Bu (Gezi eylemlerini kast ediyor) masum bir ayaklanma hadisesi değildir. Ciddi anlamda perde arkasında Soros türü bazı ülkeleri ayaklandırmak suretiyle oraları karıştıran tiplerdir. Bunun malum Türkiye ayağı (Osman Kavala’yı kastediyor) hapisteydi. Onu bir manevrayla beraat ettirmeye kalktılar.”
Aynı gün akşam saatlerine doğru HSK, dava kapsamında beraat kararı veren üç hakim için inceleme ve soruşturma izni verdi.
O gün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne götürülen Kavala, ‘cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçlamasıyla bir kez daha tutuklandı.
İstanbul 10’uncu Sulh Ceza Hakimliği, 9 Mart’ta Kavala’yı yine aynı soruşturma kapsamında bu defa da ‘casusluk’ suçlamasıyla tutukladı.
Kavala ifadesinin alınması için ne savcılığa ne de emniyete götürüldü. Kavala hakkında 20 Mart’ta ‘cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçlamasıyla bir kez daha re’sen tahliye kararı verildi.