• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • SANAT
  • KEYİF
  • AGORA

Kadim yönetim geleneğinin önlenebilir tırmanışı

01/02/2016 20:49

 

20140329 kadri gurselKADRİ GÜRSEL

[email protected]

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu ülkede ne tür bir rejimi yerleştirmek istediğini anlamak için niyetini okumaya gerek yok; bizzat tarif ediyor zaten.

Reklam

Bu konuda Erdoğan’dan, 28 Ocak’ta Ankara’da, destekçilerinden oluşan ‘sivil toplum kuruluşları’na hitaben yaptığı konuşmadakinden daha açık, daha net olmasını istemek hakkaniyete sığmazdı.

Erdoğan neyin anayasasını istediğini tarif etti; geriye, tanımına dünyada uygun düşen adı koymak kaldı.

Reklam

Ama önce, ne demişti onu hatırlayalım: “Yargı organlarıyla yasama ve yürütme arasında eskiden beri süre gelen sıkıntıların temelinde mevcut anayasanın, güçlerin uyumunu değil, çatışmasını esas alan anlayışı vardır. Yeni anayasanın ruhu çatışma yerine uyum ve denge, birbirlerini yıpratma yerine birbirlerini destekleme mantığıyla oluşturulduğunda bu sıkıntı kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Yürütme meselesi yeni anayasa çalışmalarının düğüm noktasını teşkil edecek.”

Sonra, anayasası da olan başkanlık sisteminin ‘mutlak istikrar ortamı’ sağlayacağından bahsetti. Bu ‘mutlak istikrar’ın Türkiye’yi ‘terörle ilgili sıkıntılardan, risklerden koruyacağını’ söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne istediği açık değil mi?

Özellikle yargının yürütme karşısındaki konumu açısından demokrasinin vazgeçilmezini oluşturan ‘güçler ayrılığı’nı ‘güçler çatışması’ diye kötüleyerek reddediyor. Onun yerine ‘güçlerin uyumu ve birbirini desteklemesi’ diye bir mefhum koyarak kontrol ve denge mekanizmalarını en başından kategorik biçimde yok sayıyor.

Yürütmeyi bu uyum ve denge içinde ‘düğüm noktası’ olarak görmesinden de anlıyoruz ki bu rejimin anayasasında diğer güçler başkanın istibdadına tabi olacaklardır.

Ayrıca, ‘mutlak istikrar’ gibi kavramlar demokrasinin ruhuna ve lafzına yabancıdır. İstikrarın mutlaklaştırılması, faşizan çağrışımlarla yüklüdür.

Demokrasi, ‘sürdürülebilir istikrar’ı hedefler.

Kendilerinin bulduğu ad ne olursa olsun, bu başkanlık rejimine dünyanın takacağı ad ‘diktatörlük’ten başkası olamaz.

Bütün gücün, denetlenemeyen ve dengelenemeyen tek güçlü adamın elinde toplandığı rejimlerin modern dünyada başka adı yok.

Erdoğan, Türkiye’de bir diktatörlüğe yol açmaktan başka bir sonuç doğurmayacak olan bu anayasa projesini, üzerine ‘milli ve yerli’ etiketi yapıştırıp pazarlıyor.

Ankara’daki konuşmasında şunları söylemişti: “Bugüne kadar kurulan anayasaların hepsi ithaldir, yerli değildir. İthal ürünlerle yönetildik, ithal mantıklar bize hakim oldu. Şimdi biz yerliye, milliye dönmeliyiz. (…) Kadim yönetim geleneğimize yaslanan bir anayasa Türk tipi anayasadır.”

Söylediklerine teknik açıdan bakınca Erdoğan’ın haksız olduğunu iddia etmek zor. Gerçekten de öyle, sadece ‘anayasaların mantığı’ değil 1876’daki Kanun-i Esasi’den bu yana ‘anayasa’nın kendisi de ‘ithal’dir.

Sahip olmak istediğimiz demokrasi ve hukuk devletinin de kökü dışarıdadır. Tu kaka edilen ‘güçler ayrılığı’ da öyle.

İnsan Hakları ithal bir mefhumdur. ‘Eşitlik, özgürlük, kardeşlik’ fikirlerinde temsil olunan Cumhuriyet de ‘ecnebi’dir. Kadın-erkek eşitliği ithaldir mesela; çoğulculuk, katılımcılık, hep bize yabancıdır.

Laiklik, Türkiye’ye dışarıdan gelmiştir.

Hiçbiri ‘yerli ve milli’ değildir. Ama dünya malıdırlar; evrenseldirler. Uygar dünyanın tanımlayıcı değerleri olmuşlardır.

Kökenleri itibarı ile ‘yerli ve milli’ olmayabilirler ama barış, gelişme ve refah için iyidirler, güzeldirler. Benimsediğimiz oranda da bizim değerlerimiz olacaklardır.

Meselemiz, Türkiye’nin hangi dünyaya ait olması gerektiği hakkında mutabakat oluşturamamaktan kaynaklanıyor.

Uygar dünyanın bir parçası mı olmak istiyoruz? Yoksa 1876’da yürürlüğe giren Kanun-i Esasi’yi iki yıl sonra askıya alıp memleketi 30 yıl boyunca zalim bir istibdatla yöneten Abdülhamit’in devamı mı?

Demokrasi, hukuk devleti, cumhuriyet, bunlar sözde ‘gayrimilli ve yabancı’ olunca, Erdoğan’ın ‘kadim yönetim geleneğine yaslanan Türk tipi anayasasının’ bu ülkeye ne vaat ettiğini düşünmek bile istemiyorum.

Çünkü ‘kadim yönetim geleneğimiz’ sultanlıktan başka bir şey değil.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Kadri Gürsel

SON HABERLER

Türkiye kredi notu liginde 15 basamak indi: Artık 82’nci

Türkiye’nin uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlarla oluşturulan listede son üç yılda 15 sırda gerileyerek 82’nci sırada yer aldı.

İddia: Merkez Bankası’nın kararı vatandaşı borçlandıracak, enflasyon artacak

Merkez Bankası aldığı kararla bankaların piyasaya yaklaşık 10 milyar lira daha fazla kredi kullandırmalarının önünü açtı. Bu kararın enflasyonu tırmandıracağı iddia edildi.

İçişleri: Bir günde 575 bin kimlik sorgulandı, 3 bin 673 aranan kişi yakalandı

İçişleri Bakanlığı dün yurt çapında polis ve jandarmanın yaptığı ‘Türkiye Güven Huzur’ operasyonunda, aranan toplam 3673 kişinin yakalandığını duyurdu.

Polis ‘Sarı Yelekliler’ eyleminde gönüllü sağlık görevlilerini darp etti

Sosyal medyada yer alan görüntülerde, polisin ‘Sarı Yelekli’ eylemcilere sert müdahalede bulunduğu görüldü.

Kılıçdaroğlu: Anketlerde İYİ Parti-CHP ittifakı yüzde 40’ı geçiyor

31 Mart yerel seçimlerine ilişkin bazı özel şirketlerin son anket sonuçlarını değerlendiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Anket sonuçlarında İYİ Parti ile CHP’nin oy oranı yüzde 40’ı geçiyor” ifadelerini kullandı.

McGurk’ün Kobane ziyareti ne anlama geliyor?
Milli irade kimin, neyin iradesi?

DİKEN’İ TAKİP EDİN…

  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

Osman Kavala 473 gündür tutuklu

AGORA

Muhalefete bir soru: HDP’li vekillere ne yapıldığında rahatsız olacaksınız?

Murat Sevinç

Popülizmde yeni bir eşik: Patlıcanla ters köşe

Banu Güven

Kuyruktakiler

Murat Sevinç

Mankafalar için kadınları anlama kursu

Elçin Poyrazlar

BTK artık müstehcen sitelere erişimi engelleyemeyecek

Yaman Akdeniz

Meclis tutanağını erişime engelleyen hakimlere kim ‘Dur’ diyecek?

Yaman Akdeniz

Türkiye’nin beka sorunu

Levent Gültekin

Mülakat ve güvenlik soruşturmasıyla ayrımcılık

Levent Gültekin

GÜNÜN 11’İ

Zeynel Balcı: İyimserlik zayıflıyor

Dilek Güngör: Bankaların kredi verirken aldığı ücret ve komisyonlar sınırlandırılacak

Murat Bardakçı: Sultan Abdülhamid dilekçede ‘perişanım ve merhamet gerektirecek haldeyim’ diyor

Necati Doğru: Tarımcılık ve rant

Mensur Akgün: Türkiye’nin yönetmesi zor bir beka sorunu bulunmamaktadır

Zeynep Oral: Laiklik sadece kadınların meselesi değildir!

Candaş Tolga Işık: İstanbul’un en büyük sorunu

Orhan Uğuroğlu: İşte AKP’nin Ankara anketi

Jale Özgentürk: ABD ile arka kapı diplomasisi

Yılmaz Özdil: Ekonomik kriz ve üçüncü sayfa haberleri

Yücel Sayman: Perakende muhalefet

BİR SAYI

155

Uluslararası Basın Enstitüsü’ne (IPI) göre Ocak 2019 itibariyle Türkiye’de hapisteki gazeteci sayısı

Tarihe ‘sıradan’ Bir Bakış: ‘Bir Alman’ın Hikâyesi’

Yapımcılar birliğinden Yılmaz Erdoğan’a eleştiri: Netflix kararına şaşırdık

Hollywood tepki gösterdi, Akademi geri adım attı: Tüm kategoriler canlı yayında

Ne okusak: Dört kitap önerisi

Ufak Yangınlar’ın yazarı Celeste NG: Gerçek hayatın hep ilgi çeken hikayeleri yok

Erdoğan’ın mitinginde ambulans krizi: Trafiği açmayan polise tepki gösterildi

Fransa’da direniş ve özgürlük değerlerine veriliyor: Montluc ödülü Demirtaş’ın

Futbol tarihinde ilk: İngiliz kulüp, LGBTİ hakları için gökkuşağı formalarla sahaya çıkacak

2018’de 3 milyon 429 bin 294 kişi CİMER’e başvurdu

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • SANAT
  • KEYİF
  • AGORA
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube
Diken 'Yılın Internet Gazetesi' ödülünü kazandı...

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi