MURAT SEVİNÇ
Hadi bu yazıda çok garip, hatta çılgınca bir şey yapalım ve Türkiye’de gerçekleşen bir olayda, ‘mantık’ ve ‘tutarlılık’ arayalım.
Önce birkaç alıntı:
“Son dönemde yaşadığımız badirelerin hiçbiri Türkiye’nin kendi için dinamikleriyle ortaya çıkmış hadiseler değildir. Bölücü terör, Gezi olayları, 17 – 25 Aralık darbe girişimi, diğer bazı teşebbüsler Türkiye’ye istikamet çizmek amacıyla kurgulanmış gerek dışarıdan gerek içerideki maşalar tarafından sergilenmiş olaylardır.” Devlet Başkanı.
“Genel Kurul’da arkadaşlarımız kendi iradeleriyle bir sonuca ulaştılar. Bu sonucun ortaya çıkardığı net tablo şudur. 17-25 Aralık komplolarının, daha sonraki 19 Ocak’ta MİT tırlarına yapılan ve hatta daha önce 7 Şubat’ta MİT Müsteşarımıza yapılan süreçlerin bütünü, bu kararla birlikte bir darbe teşebbüsü olarak tescil edilmiştir.” Başbakan.
“Operasyonun ne amaçla yapıldığını biliyoruz. Bunları yapanları bulacağız. Devlet içinde kümelenmiş bir örgüt söz konusu ise bunları ortaya çıkarmak boynumuzun borcu olsun.” Özgül Ağırlık.
“Paralel yapı ile mücadeleyi sadece paralel yapı ile mücadele olarak görmeyin. Dün Kontrgerilla ne ise, dün Gladio ne ise… Dün 1960 darbesini gerçekleştiren çete hangi amacı taşımışsa, 1980 darbesinde ‘İnsanlar birbirlerini biraz daha öldürsünler de şartlar darbe için olgunlaşsın’ diyen zihniyet hangi amacı taşıyorsa, bilin ki paralel yapı da aynı amacı taşıyor.” Süleyman Soylu (AKP Genel Başkan Yardımıcısı, Teşkilat Başkanı)
” 17-25 Aralık operasyonlarıyla tescillenen bir ‘darbe girişimi’ yaşadık.” Siyasetin pir ü pak yüzü, Babacan.
“17-25 Aralık darbe girişiminde başarısız olan Paralel Yapı, yarım kalan planını Yüce Divan üzerinden devreye sokmaya çalışıyor” sabah“17-25 Aralık darbe girişimine kılıf olarak uydurulan yolsuzluk iddialarıyla ilgili son sözü TBMM söyleyecek. 4 eski bakan hakkındaki iddiaları incelemek için kurulan ve paralel yapının hükümeti devirmek için delil ürettiğini ortaya koyan Soruşturma Komisyonu’nun raporu bugün Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek.” Yeni Türkiye’nin Yeni Şafak’ı.
“Hükümete yönelik 17-25 Aralık darbe girişimi bir kez daha milli iradeye tosladı. Paralel yapının kumpas kurduğu dört eski bakan için Soruşturma Komisyonu’nda hazırlanan raporlar Meclis Genel Kurulu’nda ele alındı. Görüşmelerin ardından muhalefetin verdiği Yüce Divan’a sevk önergeleri reddedildi.” Akhaber.
Çok daha ciddi bir sorun
Uzatmaya gerek yok. Yüzlerce benzer ifade var. Devlet (başkanı, başbakanı, bakanları vs.), 17-25 Aralık operasyonlarını ve son olarak Yüce Divan oylamasını, süre giden bir darbe girişimi olarak tanımlıyor. Bu kadar çok ve önemli insan, yalan söylüyor olamaz. Demek ki ortada gerçekten bir darbe planı var. Hâl böyleyse memleket artık çok daha ciddi bir sorunla karşı karşıya demektir.
Şöyle ki: TBMM’de, biri sevilmeye muhtaç, hepsi birbirinden muhterem, dindar ‘eski’ bakanlar hakkında yapılan oylamalarda (meclis soruşturması), neredeyse 250 milletvekili Yüce Divan yönünde oy kullandı. Demek ki azımsanamayacak sayıda vekil 17-25 Aralık’ın ‘darbe girişimi’ olduğu konusunda, hafif tabirle ‘kuşkulu’ ve bakanların yargılanması gerektiğini düşünüyor. Devleti yönetenlerce ‘darbe’ olarak tanımlanan bir soruşturma sürecinin, darbe olmadığı kanısına sahip olup darbecilerin ekmeğine yağ sürmeleri bir yana, kullandıkları oyla artık açıkça darbe girişiminin ‘yardımcısı’ konumundalar. TBMM’de yaklaşık 250 darbe teşvikçisi milletvekili var. Hay bin kunduz!
İki engel
Bu durumda mantık, tutarlılık ve hukuk şunu gerektirir: 200 küsur milletvekili hakkında, ‘acilen’ fezleke düzenlenmeli. TCK’de yer alan ‘suça iştirak’ten. ‘Hükümete karşı suç’ (TCK 312) ağır cezayı gerektirdiği için, biraz esnek/kıvrak bir yorumla, milletvekillerin dokunulmazlığının kalkacağını savunabiliriz. Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki ‘ağır cezayı gerektiren suçüstü hali’ istisnası nedeniyle.
Ancak, iki engel var: Gizli oy ve kürsü dokunulmazlığı. İlkini aşmak için, öncelikle oylarını açık eden milletvekilleri hakkında fezleke hazırlanmalı. Ardından, darbe heveslisi diğer vekiller de bir an önce ortaya çıkarılmalı. Zaten böyle bir oylamanın, sırf Anayasa’da hükme bağlanmış diye ‘gizli’ yapılması saçmaydı!
İkinci engeli aşmak sanki daha zor gibi görünüyor. Malumunuz, kürsü dokunulmazlığı gereğince vekiller verdikleri ‘oy’dan sorumlu tutulamıyor. İyi de burada darbe girişimine iştirakten söz ediyoruz. İçinde bulunduğumuz halk devrimi koşullarında, darbeye hizmet eden bir ‘oy’un ‘dokunulmaz’ olacağını savunmanın bizatihi kendisi darbecilik değil de nedir, söyler misiniz a dostlar? Gerekli gereksiz bir sürü hüküm var anayasada; her yazana uymak zorunda mıyız? Yok artık. Anayasa dediğin, hele ki darbe anayasası, uzun ve kumral milli iradeden (İskandinav milli iradesi) daha mı öncelikli allasen? İncittiğine değer mi? Nasıl yorumlar ama!
Cümleten geçmiş olsun
Neyse ki dini bütün vatan evlatları tehlikeyi bertaraf etti. Cümleten geçmiş olsun. Buna mukabil, her ay karşı karşıya kaldığımız yüzlerce darbe girişiminden biri daha savuşturuldu diye, açık bir ‘suç’un varlığı da görmezden gelinmemeli. Vebali büyük olur.
Sonuç olarak, ‘17-25 Aralık darbe girişimine TBMM’de kullandıkları oyla iştirak eden vekiller’ yargılanmalı.
Ayrıca yargılama aşamasında 240 küsur vekile, AKP’nin göz yaşartıcı icatlarından olan ‘değerler eğitimi’ de verilmeli. Okuduğunuz gayrı ciddi satırların yazarı zamanında o eğitimi alsaydı, fena mı olurdu…