MUSTAFA ALP DAĞISTANLI
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) , Kanal İstanbul’a karşı mücadelenin bayraktarlığını üstlenmiş görünüyor. Çok iyi. Fakat İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kimi derli toplu olsa da birçok konuya girdiği için genel olarak dağınık konuşmalarıyla İstanbul halkını etkilemek, bir karşı hareket yaratmak hem zor hem sorunlu. Sadece halihazırda projeye karşı çıkanlarla yetinilemez, onlara sığınılamaz. Her bir İstanbulluya ulaşabilmek, onları ikna etmek gerekir.
İmamoğlu’nun ilk konuşmaları, belediyenin mücadeleyi üstleneceğini bildirmesi bakımından önemliydi, ama bundan sonraki her adımı, her konuşmayı planlamak iyi olur.
Meselenin birçok bilimsel yanı var. Bu bilimsel konularda yanlış ya da şüpheli bilgi verilmemeli. İmamoğlu’nun dünkü konuşmasından bir örnek: “Kanal İstanbul demek kesinlikle deprem riskini tetiklemek demek. (…) Proje, birinci, ikinci, üçüncü deprem bölgelerinde kalıyor. 11 km mesafeden de Kuzey Anadolu Fay Hattı geçiyor. Küçükçekmece Gölü’nde üç tane sığ fay hattı var. Bilim insanları Kanal İstanbul projesinin yeraltı ve yerüstü gerilmeleri ortaya çıkaracağını söylüyor.”
Marmara depremiyle ilgili, bu depremi tetikleyen, tetikleyecek faylarla ilgili bir dizi yazmış, birçok jeofizikçiyle, jeologla konuşup ayrıntılı haber analizler yazmış bir gazeteci olarak biliyorum ki kanalın depremi tetikleyeceği doğru değil -peki, son derece şüpheliyim, diyeyim. Hadi yerüstü gerilimler ortaya çıkarmasını, depremin şiddetini artırmasını anladım, peki, ama 21 metre derinliğindeki bir kanal, ne kadar sığ olursa olsun en azından birkaç kilometre derinlikli bir depremi (1999 Gölcük depremi 10 km derindeydi) nasıl tetikleyecek? Şüphe etmekle yetinmeyip İTÜ Maden Fakültesi’nden bir jeofizik-sismoloji profesörünü arayıp sordum -artık medyaya konuşmak istemediği için adını vermiyorum- o da böyle bir şeyin olamayacağını söyledi. (Nitekim, ben bu yazıyı yazdıktan sonra, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da aynı şeyi söyledi!)
Yanlış argümanla doğru bir davayı savunamazsınız, hemen şapa oturturlar sizi. Yanlış argüman, söylediğiniz doğruları da zedeler. Bir kuşku bulutu yaratırsınız üstelik. Hele böyle kutuplaşmış bir ortamda. Depreme gelene kadar, hatta depremle hiç ilgisi olmasa da bu proje büyük tahribat yaratacak. Yetmiyor mu? Bu tahribatı iyi anlatmak, göstermek gerekir.
Asıl diyeceğim şu: Meselenin bilimi ilgilendiren yönlerinde İBB, bilimcileri halkın ve tabii projenin karşısına çıkarmalı. Korkup konuşmayanlar olabilir tabii, ama korkmayıp konuşanlar da var. Hem böylece, karşı çıkışın bir siyasi çekişme meselesi olmadığı gösterilmiş olur, hem de her alanın uzmanı konuşursa, bir kişi ve arkasında dağınık kalabalık yerine, çeşitli aktörlerin ve onların etrafında bilinçli, bilgili bir kitlenin ortaya koyduğu sıkı bir irade sergilenebilir.
Aynı şey, başka alanlar için de gerekli. Kısacası, ÇED raporunun karşısına kalem kalem ayrıştırılmış, rahat anlaşılır kanıtlar çıkarmalı. Bu arada İmamoğlu, şehrin belediye başkanı, İstanbulluların sözcüsü, bu mücadelenin bayraktarı -isterseniz örgütleyicisi- olarak yine konuşmalı, ortada olmalı tabii.
Yapılması gerekenlerden biri de şu: Kanalın yaratacağı tahribatla ilgili her şey, arazi satışıyla, rantla, hukuksuzlukla, bilimsizlikle ilgili her şey, tek tek, her seferinde biri olmak üzere, tek yapraklık broşürlerde anlatılmalı, bunlar bütün İstanbul’a dağıtılmalı. Ayrıca, eski belediyenin kendi reklamı için kullandığı ilan tahtaları, köprüler, tünel girişleri, otobüs ve metrodaki ilan panoları da bu iş için kullanılmalı, hepimizin pat diye anlayabileceği bir anlatımla.
Sosyal medyayı da benzer bir mantıkla kullanmak gereği de ortada.
Bütün bunlar kotarmak için derhal sıkı bir birim oluşturmak iyi olmaz mı?