İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Fransa’nın Strasbourg kentinde düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde, Türkiye’deki yerel seçimlere ilişkin hazırlanan rapor hakkında konuştu.
İmamoğlu, kongrenin, Türkiye’deki yerel seçimleri ilk kez gözlemleyip raporladığına değinerek, yerel seçim sürecinde karşılaştıkları zorlukları anlattı, kamu kaynaklarının iktidar adayları lehine kullanılması, medyadaki eşitsiz ve adaletsiz davranışlar ile toplumu kutuplaştırıcı dilin kulanılması konularında örnekler verdi. İmamoğlu, “Seçimle gelenin, seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur ne de hukukun üstünlüğü kalır. Vatandaşın sandıktan çıkan iradesi, bir takım makam sahiplerinin kendi arzularına göre geçerli ya da geçersiz sayabileceği herhangi bir irade değildir” dedi.
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ne, İmamoğlu ile birlikte davet edilen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ve Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu da katıldı. Kongreyi seyirci sıralarından izleyen ve Strasbourg’da yaşayan Türkler, İmamoğlu’nu alkışlarla karşıladı.
Palais de l’Europe’da (Avrupa Sarayı – Avrupa Konseyi Binası) gerçekleştirilen 37’nci kongre oturumunda, kongre raportörü Andrew Dawson, 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul seçimleri dahil, 31 Mart 2019 Türkiye yerel seçimlerine ilişkin ‘Gözlem Raporu’nu açıkladı.
‘İstanbul seçimleri makul sebeplerle iptal edilmedi’
Raporla ilgili bilgiler veren Dawson, “Türkiye’de canlı bir demokrasi isteği ve iradesi var. Seçimde gözlemcilik yaparken bir genç geldi ve kim olduğumu bildiği için, fısıldayarak, ‘Seçimi biz kazandık’ dedi. Hiç kimse, seçimi kazandığını fısıldayarak söylemek zorunda olmamalı. Türkiye, gururlu bir devlet ve bu gururu gösteren bir halkı ve tarihi var. Türkiye’deki demokrasinin güçlenmesi için, Türkiye’ye yardımcı olmalıyız” dedi.
Dawson, ‘İstanbul seçimlerinin makul sebeplerle iptal edilmediği’ sonucuna vardıklarını belirtti. Rapor, oy çokluğuyla kabul edildi.
Konuşmalar ve oylamadan sonra söz alan İmamoğlu, şunları söyledi: “Bugün, Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi adıyla varlığını sürdüren Avrupa Konseyi organının atası olan Avrupa Yerel Yönetimler Konferansı, Türk parlamenter Ziyad Ebüzziya’nın 1953 senesinde hazırladığı rapor ve öneri sonrasında başlatılan girişimler sonucunda 12 Ocak 1957’de kuruldu. O yüzden kendimi tam anlamıyla evimde hissediyorum. Kendimi evimde hissetmemin bir diğer nedeni de ortak değerimiz olan demokrasi ve demokratik süreçlere olan inançtır.
Bu yıl 16 milyon İstanbullu, Türkiye siyasetinde pek çok dinamiği değiştirecek bir demokrasi iradesi ortaya koymuştur. Türkiye’deki iktidarın davetiyle, kongre, hem 31 Mart’ta tüm ülkede hem de 23 Haziran’da İstanbul’da tekrarlanan seçimlerde izleme görevi yerine getirmiştir. Raporda da geçtiği gibi bu, Kongre’nin Türkiye’deki yerel seçimleri gözlemlediği ilk seçimdir. Ankara’nın olgunluk göstererek her iki seçime gözlemci olmak üzere kongreyi Türkiye’ye davet etmesi memnuniyet vericidir.
Raporda, 16’ncı maddede bahsedilen Venedik Komisyonu kararlarına, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na ve Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu önerilerine dayanan temennilere katılmamak ise mümkün değildir. Özellikle; kamu kaynaklarının iktidar lehine sınırsız kullanımı, medyanın yarışan adaylara uyguladığı adaletsiz yaklaşım, toplumu bölen kutuplaştırıcı dil, Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerinin seçim yasaklarını dikkate almayan eylem ve uygulamalara neden olan mevzuat, kampanya finansmanın şeffaf olmaması ve seçim kazanmış belediye başkanlarının görevden alınması gibi konular başta olmak üzere, raporun ortaya koyduğu yasal düzenleme önerileri, daha iyi bir demokrasi için anlamlı ve değerlidir.
31 Mart yerel seçimlerinde basın ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, muhalif seslerin ana akım medyada kendine yer bulamadığı, birlikte yaşam kültürünün zayıfladığı bir toplumsal iklimde ve adaletsiz koşullarda 31 Mart tarihinde yerel seçimler yapıldı. Tüm olumsuz koşullara rağmen, demokrasi, özgürlük, kente ve insana saygı temelli kampanyamızla ve 16 milyon İstanbullunun müthiş demokrasi tercihiyle 31 Mart gecesinin kazananı biz olduk, İstanbullular oldu. Devletin haber ajansı olan Anadolu Ajansı seçim sonuçlarını manipüle etmek istedi. Biz buna halkımızla izin vermedik. Bütün seçim sandıklarından ıslak imzalı tutanakları alabilecek bir yapı kurmuş olduğumuz için, elimizde veri olduğu için mücadeleyi hiçbir an bırakmadık. 31 Mart’ta oylara, sandıklara ve demokrasiye, 16 milyon İstanbulluyla birlikte sahip çıktık. Günlerce sandıkların başında nöbet bekledik. İktidar manipülasyonla kazanamadığı seçimi, seçimleri yönetmekle yetkili olan Yüksek Seçim Kurulu’nun kararıyla iptal ettirerek, kazanmak istedi. Ama iktidarın tüm gücüne rağmen, yurttaşlarımızın güçlü iradesi, 23 Haziran gecesi bir kez daha ve çok daha gür bir sesle demokrasiden yana oldu.”
İstanbul halkının bu seçimlerde Cumhuriyet’e ve demokrasiye olan bağlılığını gösterdiğini ve milletin iradesini hiçbir gücün yok sayamayacağını tescil ettiğini vurgulayan İmamoğlu, şöyle devam etti: “23 Haziran, demokrasiye verilen zararın tamir edilmesiyle sonuçlanmıştır. Yüksek Seçim Kurulu’nun iptal gerekçelerinden bazıları aynı zamanda ceza mahkemelerinin konusu oldu ama aylar geçmesine rağmen, kimse cezalandırılmadı. Çünkü ortada zaten bir suç yoktu. 16 milyon İstanbullu, her iki seçimde de gurur duyulacak bir sonuca imza atmıştır. Bu vesileyle tüm İstanbullulara içtenlikle bir kez daha demokrasi adına teşekkür etmek istiyorum. Yerel seçimlerle birlikte toplumda umutlar çok yükselmiştir.”
İmamoğlu: Kayyım atamaları ve başkanların tutuklanması, hukuk devleti ilkesini ihlaldir
İstanbul seçimlerinin ortaya koyduğu sonuçların tüm dünya için son derece açık, öğretici ve ilham verici olduğunu kaydeden İmamoğlu, şunları söyledi: “Seçimle gelenin, seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur ne de hukukun üstünlüğü kalır. Vatandaşın sandıktan çıkan iradesi, bir takım makam sahiplerinin kendi arzularına göre geçerli ya da geçersiz sayabileceği herhangi bir irade değildir. Vatandaşın seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanmasının önüne engeller çıkarmak, demokrasi dışı arayışlar içindeki kesimleri güçlendirmekten başka bir işe de yaramaz. Bazı seçmen kesimlerini, bazı siyasi partileri, bazı seçilmişleri diğerlerinden ayrı tutmak, farklı ölçütler ve farklı kurallar uygulamaya kalkmak asla ve asla kabul edilemez. Belediye başkanlarının görevden alınarak, yerlerine kayyım atanması ve bir kısmının tutuklanması özellikle hukuk devleti ilkesini ihlal etmektedir. Anayasada bu açıkça belirtilmektedir. Kime yapılırsa yapılsın, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe açıkça ve hep birlikte ‘Hayır’ demek mecburiyetindeyiz.
Biliyoruz ki, Avrupa ailesi de halka en yakın yönetim birimi olan yerel yönetimlerin gelişimine büyük önem vermektedir. Avrupa Konseyi’nin Türkiye’nin şehirlerine ve hele hele iki kıtanın birleştiği İstanbul’a bakışı çok önemli. Biz de şehirleri ve yerel demokrasileri çok önemsiyoruz. Bu noktada bütünüyle, tüm düşüncelerimizin gerçekleşeceği başlangıç noktası, kentlerdir ve yerel yönetimlerdir. Aynı çerçevede Avrupa Konseyi’nin ön gördüğü standartları da çok değerli buluyoruz. Bu ortamda, tümüyle insani ve çevre düzeni açısından, insan hayatını kolaylaştıracak birçok kavram adına şehirdeki düzenlemeleri yapabilmek, bizim için çok önemli hedefler ve standartlardır. İlkesel olarak bizler Avrupa Konseyi bünyesinde 15 Ekim 1985 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye tarafından da 21 Kasım 1988’de imzalanan ‘Avrupa Yerel Yönetimler Özerlik Şartı’nın, amaçlarını benimsiyoruz.
Büyükşehir Belediyesi olarak, ilçe belediyeleri ile olan görev tanımlarında bu amaçları önceliyoruz. Bu nedenle, 31 Mart ve sonrasında gerçekleşen 23 Haziran ile birlikte Türkiye’de demokrasi umutlarının yeniden yeşermesi, güçlenmesi için çok önemli bir fırsat elde edilmiştir. Liberal demokrasilerde yerel yönetimler, demokrasi okulu olarak görülürler. Biz, bu misyonla Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi sıkıntılardan çıkabilmesi için mücadele edeceğiz. İstanbul’da ortak değerleri toplumsal olarak yeniden yaratacağız. Biz de Türkiye olarak bu sıkıntılı dönemi kısa sürede, hep birlikte atlatacağız. Avrupa’nın en büyük kenti olan İstanbul, Avrupa’nın en demokrat, en çoğulcu, en adil, en yeşil ve en yaratıcı şehirlerinden biri olmayı mutlaka başaracaktır.”
‘Kayyım uygulamasına karşıyım, nokta’
Türkiye ve İstanbul’da yaşayan Suriyeli mültecilere de değinen İmamoğlu, şöyle dedi: “Bu platformun Suriye’de sürdürülen vekalet savaşları üzerinden yaratılan sığınmacı sorununa inisiyatif geliştirmesi şarttır. Çünkü Türkiye eşittir Avrupa, Avrupa eşittir Türkiye. Türkiye’nin bu konularda yaşadığı ve yaşayacağı sorunlar, sadece Türkiye’nin sorunu değildir. Avrupa’nın da asli sorunudur. Hepinizi, İstanbul’a, güçlü bir yerel demokrasinin yeniden inşa edilmekte olan benim sevgili ve aziz şehrime davet ediyorum.”
İmamoğlu, daha sonra soruları yanıtlarken de şunları söyledi: “Kayyım konusu tekrar tekrar dile getiriliyor ama benim bu konuda fikrim çok net. Kayyım konusundaki uygulamaya karşıyım. Nokta. Bu kadar net. Dolayısıyla bir suç delili olmadan müdahale edilen süreçlerden Türkiye’de daha önce de canı yanan insanlar oldu ve bunun bedeli ağır oldu. Biz, bunu şiddetle reddediyoruz. Eğer, terör örgütü ile ilişkisi tespit edilen birisi varsa, bu yargılanır ve kuvvetli cezayı bulur. Terör örgütlerine tümüyle karşıyız ve reddediyoruz. Siyaseten farklı yöntemlerle geçmişte damga vurmaya çalışan bir anlayışla değil, tümüyle hareket edilmesini çok ama çok önemsiyoruz.
Projelerimizde engellenmeye çalışılacak mıyız? Elbette bir soru herkesin aklına gelebilir. Engellemek isteyebilirler, istenebilir. Buna benzer şeyler, uygulamalar hissediyoruz, yapılabilir. Bu dönem dönem iktidar refleksi olarak, birçok ülkede, Avrupa’da bile vardır. Ama Türkiye’de şöyle bir bedeli var. Sadece üç ayda, 13 bin oydan 806 bin oya çıkan bir farkla bedel ödeten bir halk var. Dolayısıyla akılcı hiç kimse bedel ödeterek, engellemeye çalışarak bu süreci yönetmeye kalkamaz. Hem demokrasi adına hem hukuk adına hem siyasi kazanım adına buna asla ve asla baş vurmaz diye düşünüyoruz. Umuyorum belki ileriki dönemlerde bunlar daha makul süreçlerle çözüme kavuşur ve demokrasiye katkı sunan eylem ve politikalarda hükümetimiz bulunur diye umut ediyorum.
Şu an Türkiye’de 4 milyon sığınmacı var. Ve bu sığınmacıların yaklaşık 1 milyonu İstanbul’da yaşıyor. Bu, sadece sığınmacı diye tarif edilecek bir husus değildir. Bu tamamıyla bir topluluğun yer değiştirmesi olayıdır. Avrupa’da bu sürece daha etkin katılmalı ve davranmalıdır. Bugün Türkiye, güneyinde elbette teröre karşı tedbir almak zorundadır, terörist gruplarla mücadele edip kendini korumak zorundadır. Farklı düşüncelerimiz olsa da müdahale biçimlerinde, bu gereklidir, ülkemiz adına şarttır. Ama bunu bir kenara koyalım. Sadece Suriye’de iki ülkenin manevraları yüzünden bu politikaya Avrupa’nın seyirci kalmaması gerekmektedir. Günün sonunda biz, sığınmacıların sorunları ile ilgileniyoruz. Yani çocuklarla kadınlarla eğitimleriyle, ki şu anda ciddi anlamda toplumlar arasında bir depresyon, bir çatışma dönemine doğru girme riski içerisindeyiz. Avrupa’nın Suriye’deki barışı sağlaması hususunda etkin görev alması şarttır. Sürece dahil olması şarttır. Şu an Türkiye’nin yaşadığı sorunun, sadece bizim değil, aynı zamanda Avrupa’nın da sorunu olduğunun altını çizmiş olalım. Avrupa’nın sosyal, insani olarak elindeki tüm imkanları Türkiye’deki sığınmacılara karşı daha cömert olması gerektiğinin de altını çizmek istiyorum.”
İmamoğlu, kongredeki konuşmasının ardından Strasbourg Belediye Başkanı Roland Ries’i makamında ziyaret etti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ve Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu da ziyarette yer aldı. Başkanların ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Ries, “Bizim de dikkat ettiğimiz, Türkiye ve Fransa ya da AB arasındaki ilişkilerin karışık durumuna rağmen, Türk ve Fransız yerel ve bölgesel yönetimleri, daha geniş bir çerçevede Avrupa’da, sivil toplumları ve özellikle gençleri arasında zengin ve yapıcı bir diyalogun sürdürülmesi adına ilişkilerini güçlendirmelidir. Bu bağlamda, beraber geleceğe dönük bir yatırım yaptığımız için İBB Başkanı sayın İmamoğlu’nu ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum” dedi.
İmamoğlu, Strasbourg Belediyesi’ni ziyaretinin ardından Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Başkanı Anders Knape ve heyetiyle bir araya gelerek Strasbourg turunu tamamladı. İmamoğlu ve Knape, iş birliği noktasında görüş birliğine vardı.